Adana’nın kalburüstü zengininden biriydi.
Herkesin dilinde, onun bu çiftliğiydi.
Pamuk, tütün, ekerdi deste deste paralar.
Mağrurdu Hüsnü Ağa, kimi görse yaralar!
Cimriydi, ödü kopar, verse uyuyamazdı.
Herkese hor bakardı, alay eder durmazdı!
Çiftlik evi sanki bir padişah sarayıydı.
Hele bir faytonu vardı, görsen yerdin kafayı.
Her tarafı aynalı, altından koşmaları.
Binen rüyada gibi, kanatlıdır atları!
İşte Cafer bu faytonun sürücüsü, ırgatıydı.
Atlarını tımar eder, ağasının baş tacıydı.
Bir gün Ağa, Cafer’e der: “Arabayı hazır eyle.
İşimiz var kasabada, atları da eyerle!”
Kuruldu arabaya, sanki güneş misali.
Hiçbir yerde yoktu ki bu faytonun emsali.
Şaklattı kırbacı Cafer. Ağa, sanki uçakta.
Koyuldular rüzgâr gibi, yakalarsan aşk ola…
O sırada At’ın biri attı dışarı kaka.
Bunu gördü Hüsnü Ağa, hemen takıldı ona:
“Bak dedi, Ey Cafer Usta.
Bilirim sen âşıksın, benim bu faytonuma.
Gel seninle şimdi bir pazarlık yapalım.
Bu faytonu şuracıkta hemen sana satayım!”
“Aman ağam, ben kimim ki ne haddime?
Nasıl ne ile alırım, affeyle cüretime.”
“Yok, sözümde doğruyum, yap şu dediğimi.
Vereceğim hemen sana göreyim yediğini.
At, şimdi attı bak, torbasında kakası,
Yersen bir parça da olsa, vereceğim söz ki söz…
Hem atları hem faytonu olmaz bunun cakası!”
Cafer düşünür. ‘Bir defadan bir şey olmaz.’
“Yerim der Hüsnü Ağa, ama bundan cayılmaz!”
‘Köşeyi dönerim der kurtulurum buradan.’
Cevap bekler, yemin bekler bu densiz ağasından
Eğilir bir parçayı yer, ağa da pür dikkat görür.
Hemen oracıkta, Cafer’e faytonu verir!...
Giderler kasabaya, dönüş başlar yeniden.
Hüsnü Ağa pişmandır bu pis alışverişten!
“Bak der Cafer, dinle, ben bin kere pişmanım,
Sat bana faytonumu, ne istersen yaparım!”
Cafer güler. “Satarım der, seni üzmem bilirsin,
Benim gözüm toktur daim, mal mülk sende biriksin!
Ben sana geri satayım, aldığım fiyata derim!”
Ağa önce yanaşmaz. Der “Sana altın vereyim.”
Cafer söyler, “Bak ağam, ben neyleyim altını.
Ben çekemem böyle lüks bir hayatın kahrını.”
Bakar ki işler sarpa, Hüsnü Ağa gelir yola,
Alır torbadan bir tutam, atar hemen ağzına!
Cafer der, “Rüya oldu bana senin araba.
Giderken de, gelirken de ağasın,
Hayret ettim sana ağam, şahanesin, âlâsın!
Nasıl alışverişti bu, aldık sattık bir yok'u.
İkimiz de tamah ettik boşa yedik bu boku!..”
"Şiirli öykü ve fıkralar Kitabımdan!"