Türk siyasetine dünyada kimse akıl erdiremiyor. Fikir kirliliği nedeniyle Türkiye'de yaşayanlar da aynı durumdalar.
Ülkemizde öyle günler geçiriyoruz ki ‘ne yaşıyoruz ne de ölüyoruz’.
Sıtmaya razı edildik.
Ağzında kocaman sakız çiğneyen mahalledeki kadınlar gibi ya da elindeki sopayla çamur karıştıran çocuklar gibiyiz.
Ne ağlayıp gözümüzdeki yaştan vazgeçebiliyoruz, ne bekleyip saçlarımızı ağartmayı göze alabiliyoruz, ne de unutup en güzel aşktan olabiliyoruz.
Allah’ım bir çare sen söyle bize !..

Osmanlı'nın dünya egemenliğinden vazgeçmesinin ardından iki kutuplu bir dünya oluştu. Zaten iki kutup vardı "hak" ve "batıl" diyeceksiniz. Fakat burada batıl iki kutuba ayrıldı; "Sağ zihniyet" ve "sol zihniyet", arada bir "çorba zihniyet" de oluştu. 1960’lı yıllara kadar cılız da olsa milli zihniyet de vardı, yani tamamen yok olmuş değildi. Siyaseten temsil edilmiyordu. Merhum Erbakan Hoca ‘batıl varsa hak da vardır’ diyerek çalışmalarına başladı.

Yıllar geçtikçe halk tarafından oldukça benimsendi. Önce yerel seçimlerde belediyelerde yüzde 37 gibi bir oy potansiyeline ulaşmayı başardı. Türkiye’nin en büyük belediyeleriyle toplam 300 belediyeyi kazandı. Yaptığı hizmetlerle adeta devrim yaptı. Mesela O’nun sayesinde en azılı sol partiler bile günümüzde iftar çadırları kuruyor. Faaliyetlerini şimdi tek tek yazacak değilim.

Genel seçimlerde de 6 milyon oy alarak birinci parti oldu. O seçim döneminde ülke yönetmek, belediye yönetmeye benzemez diye yaygaralar koparıldı. Her türlü engellemelere rağmen Refah Partisi birinci parti oldu.

Yıllarca oyları bölmeyin yalanıyla Milli Görüş engellenmek istendi. Fakat iktidar olması engellenemedi. İktidar olduğunda ise destanlar yazdı. Koalisyon hükümetlerinde Erbakan varsa o koalisyon oldukça başarılı oluyordu. Bizzat kendileri başbakan olunca dünyada dengeler değişti.

Erbakan Hoca, 5 Nisan kararlarıyla ülkeyi iflasın eşiğine getiren bir DYP ile yaptığı koalisyonda gayet başarılı oldu. Dünyayı iki kutuplu hale getirenler birden egemen oldukları dünyanın ellerinden kaymakta olduğunu farkettiler. Düğmeye bastılar. 28 Şubat hainleriyle kaos oluşturup 54. Hükümeti yok etmek için kolları sıvadılar.

Sonrasında Türk siyasetini yeniden yapılandırdılar.
Bu yapılanmada Erbakan ve Milli Görüş yoktu. O zaman ki Milli Görüş’ün partisi Fazilet Partisi’ni ele geçiremeyince Milli Görüş’ün içerisinden devşirilen ekip ayrılıp AKP’yi kurdu. Dış güçlerin stratejik ortaklığını kabul etti.

Aslı gelmesin diye böyle yapıldı.
Erbakan Hoca, baktılar ki Milli Görüş’ün söylemlerini bir bir hayata geçiriyor, bunlar da Erbakan’ın talebesi diye yaygarayla halkın bunlara oy vermesi sağlandı.
Aradan 15 yıl geçti. Diyorlar ki "milli gelir arttı, kişi başı 11 bin dolar oldu".
Allah aşkına kaç kişinin cebine bu para giriyor ? Bırakın doları, TL olarak bile cebimize böyle bir para girmiyor. Peki milli gelir nasıl artıyor ?  Yandaş zenginler türetilerek (!)

Türkiye’nin tüm parası 300 milyar dolar diyelim. Ecevit iş başına geldiğinde milyarder sayısı ne kadardı tam bilmiyorum. Ancak şimdi bu sayının 100’ü aştığı söyleniyor. Yani 100 kişi tüm bütçenin üçte birine sahip hatta 1 milyardan fazla parası olanın da var olduğunu düşünürsek bütçenin yarısı bu zenginlere gidiyor. 60-70 milyarı da faize ödeniyor. 80 milyon insana kalan ortada..  "Kral çıplak" deyin kurtulun da !..

Şimdi siz diyeceksiniz ki bizim borcumuz bitti. Borç yoksa bütçeden neden faiz için ödeme ayrılıyor? Borcu olmayan neden faiz ödesin ? Yıllık 18 Milyar Dolar faizi kim ödüyor ?..
Durum böyleyken bir de devletin neyi varsa satıldı. Mehmet Şimşek Özelleştirme İdaresi'ni kapatacaklarını, zira satılacak bir şey kalmadığını açıkça söyledi.

Böyle bir ortamda ülkemizde yönetim değişikliği için referanduma gidildi. Mevcut iktidar en büyük şehirleri kaybetti. Birbirine yakın sonuçla sandıktan galip çıktı. Sevinemedi, kaybeden de üzülemedi. Böyle enteresan bir sonuç oldu.  Şimdi de gözler mevcut partilerin değişime uğrayıp uğramayacağına çevrildi.

Acaba AKP nasıl bir duruş sergileyecek, beklenen iç hesaplaşma yaşanacak mı? MHP bölünecek mi, CHP herkesin düşüncesiyle kurultaya gidecek deniyor, meclis dışı partiler kanayan yaraya çare olabilecek mi ?

AKP halkın nazarında güç kaybediyor, bu aşikar biliniyor. Sayın cumhurbaşkanı dağılmayı önlemeye gayret ediyor. Akşener bu durumdan faydalanıp ‘efendim ben daha güzel yönetirim’ mesajını veriyor. Nasıl yapacak ikna olmak istiyorum, zira O da – AK !..

En çok merak edilen ise Meral Akşener rüzgârı estirildiği günlerde Dr. Fatih Erbakan ne yapacak ? Bütün bakışlarla dost düşmanın gözleri Erbakan’ın üzerinde..

Erbakan Vakfı Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan Saadet’in başına neden getirilmiyor? Kamu oyu bunu merak ederken Saadetin içinde bunun nedeni çok net biçimde biliniyor.
Erbakan Vakfı Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan ise, "herkes bir alternatif arayışındayken kimse bizim elimiz kolumuz bağlı oturacağımızı düşünmesin..” diyor.
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.