18-24 Mart Yaşlılar Haftası…

Gelecek kaygısı, vatandaşları itibariyle ülkelerin gelişmişlik durumlarına bağlı olarak farklılıklar gösterir. Gelişmiş ülkelerde nispeten daha az olan gelecek kaygısı, bizimki gibi ülkelerin vatandaşları için ne yazık ki hayatın bir parçası...

Sosyal hizmet, her açıdan pahalı ve organizasyon gerektirmekte…

Aynı zamanda bu hizmet, özellikle “sosyal devlet” kavramıyla beraber “devlet” olmanın önemli bir ölçüsü olarak büyük önem taşıyor. Diğer bir ifadeyle, bu yüzyılda, egemen ya da sosyal devlet olmak kavramı, vatandaşlarına en iyi “sosyal hizmeti” sağlayarak onların her birinin gelecek kaygılarını en aza indirerek hayat kalitelerini arttırmayla taşıdığı anlamı bulur. Yani “sosyal hizmet” bu yüzyılda sadece “sosyal devlet” olmanın değil, bizzat “devlet” olmanın bir ölçüsüdür.

1998-2006 yılları arasında Bursa Büyükşehir Belediyesi huzurevinde çalıştım. O dönemdeki tecrübelerim ve yakın zamanda edindiğim güncel bilgiler ışığında birkaç söz etmek isterim.

Huzurevleri aslında gelişmiş ülkelerin sosyal hizmet sofrasında “pastanın üstündeki çilektir.” Bu kurumlar, temelde, 58-60 yaşına ulaşmış, çoluk çocuk büyütme safhalarını geride bırakmış ya da hiç evlenmemiş, fiziksel ve mental açıdan sağlıklı da olsa ilaç takibi, ev düzeni içerisinde yemek, çamaşır, bulaşık, evin temizliği gibi “ayrıntılarla” uğraşmak istemeyen, amacı sadece hayatının sona yaklaşan günlerini huzur içinde geçirmek olan insanlar için düşünülmüş kurumlardır.

Bu noktada huzurevleri için “doğru” bilinen “yanlışlara” bakalım…

Mesela “bizim bir Hamdi abi vardı, malını mülkünü huzurevine verdi, şimdi ücretsiz kalıyor” laflarını duymuşsunuzdur.

Ne özel ne de kamuda böyle bir şey olması mümkün değil. Çünkü hiçbir kurum, veraset gibi bir olayın hukuki yükümlülüğü altına girmez. Ha, kişi malını mülkünü satıp parasını huzurevine verebilir. Bu olabilse de ücretsiz kalmak kişinin bağışladığı miktar ölçüsündedir. Kaldı ki SGK’nın kısıtlamalarıyla beraber -sosyal güvencesi olsa dahi- yaşlının sağlık giderleri de önemli bir kalemi teşkil etmektedir.

Beri yandan fiziksel ve mental sağlık önemli bir ölçüttür. Yaşın tutması yetmez. Huzurevine girebilmek için yeme-içme-banyo-tuvalet gibi “öz bakım faaliyetleri” dediğimiz şeyleri tek başına yardımsız yapabilecek fiziksel yeterlilikte olmak gerekmekle beraber, akıl sağlığının da yerinde olması gerekir.

Bununla beraber, huzurevine kabul edildikten sonra sağlık problemleri oluştuğunda ihtiyacına göre kurum içinde gerekli hizmet yönlendirmesi yapılır, kesinti olmaz.

Huzurevi hizmetinin her zaman ücretli bir hizmet olduğu düşünülse de özellikle kamuya ait (belediye vb.) huzurevlerinde ücret huzurevinde kalma kıstası değildir.

Önemli olan kişinin huzurevinde yaşayabilecek yaşta ve fiziksel-akli yeterlilikte olmasıdır. Kamuya ait huzurevlerinde geliri varsa ücret elbette alınır ama geliri olmadığı için kuruma kabul edilmemesi söz konusu değil.

Bursa Büyükşehir Belediyesi Huzurevi gibi kamuya ait huzurevlerinin çoğunda cüzi ücretlerle üç öğün yemek, doktor-hemşire ve çeşitli sosyal etkinlikleri içerecek şekilde hizmet verilmekte... Verilen hizmetin kalitesi düşünüldüğünde ücretli dahi olduğunda neredeyse “bedava” bir hizmet olduğu görülebilir. (2025 yılı için Bursa BŞB Huzurevinde ücretler aylık 4.950TL ile 10.935TL arasında değişmektedir.)

Bu arada “analarını/babalarını huzurevine atmışlar(!), yazıklar olsun onlara…” ya da “huzurevine düşmüş; yazık” türünden söylemler de doğru değil. Hiçbir vatandaş, herhangi bir kurumda rızası dışında kalmaz, tutulamaz. Beri yandan hizmetin kalitesi düşünüldüğünde “böyle düşmeye can kurban” denilebilir.

Yanı sıra, bizim toplumumuzda başka toplumlarda olduğu gibi sağlığı yerinde olup kısa bir süre sonra sağlığını kaybetme ihtimalini göz önüne alarak, “ben yaşadım yaşayacağımı, hayat gençlerin” deyip huzurevine yerleşecek olgunlukta “yaşlı profili de” pek fazla değil…

Oysa ihtiyaç duyan hem yaşlılara hem engellilere hitap eden bakımevi niteliğinde kurumlara ya da daha efektif anlamda bu vatandaşlarımıza ihtiyaçları olan hizmetin kendi evlerinde/sosyal ortamlarında verilebildiği sistemlere ihtiyaç vardır.

Şunu da ifade etmeden geçmeyelim.

Hepimiz biliyoruz ki kendinin ya da eşinin anne babasının bakımını yapan, bakıma ihtiyacı olmasa da evinde yaşamasından gocunmayan çok sayıda kadın ve adam var kültürel yapımız gereği…

Ama…

Çalıştığım zaman diliminde “Biz bakarız, sıkıntı yok ama ikimiz de çalışıyoruz, bakıcı buluyoruz, beğendiremiyoruz” diyeni de çok gördüm; “Bu kadın/bu adam yuvamı dağıtacak, ne olur alın onu” diye yalvaranları da…

En çok ta “yatağa bağımlı ya da özellikle Alzheimer gibi mental sorunları olan yaşlıların” sağlık şartı arayan huzurevi yönetmeliği gereği reddine şahit oldum.

O yüzden bakımevlerine ya da evde hizmetin geliştirilmesine fazlasıyla ihtiyaç var.

Bu anlamda yakın zamanda Bursa Büyükşehir Belediyesi dahilinde “Aktif Yaşam Merkezleri Şube Müdürlüğü” bünyesine sokulan Bursa Büyükşehir Belediyesi Huzurevinde gündüzlü ve bakım odası (bakım evi modeli) gibi hizmetleri de içerecek çalışmalar olduğunu öğrendim.

Bursa Büyükşehir Belediyesinde başlatılan bu çalışmanın ivedilikle hayata geçmesini ve diğer şehirlere de yayılmasını diliyorum.

Haftanın Notu:

Bursa’da, sosyal hizmet, özellikle yaşlı hizmetleri denince akla gelen yegane isim olan Dr.Rüştü Burlu’yu, Rüştü amcamızı saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner5

banner1