2023 Yılı seçimleri için Cumhurbaşkanlığı bağımsız aday adaylığını ilan eden Prof. Dr. Hilmi Özden'in, bu defa sanayimizin son durumu hakkında kaleme aldığı araştırma yazısı BURSA ARENA okurları için aşağıda sunulmuştur. Özden'in analiz ve tespitleri şöyle;
Türkiye’de uluslararası rekabette Türk sanayisinin yanında olmak için organize sanayi bölgeleri (OSB) kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının web sayfasındaki verilere göre bugün itibariyle Bakanlıkça sicil verilerek tüzel kişilik kazanan OSB sayısı 353’e ulaşmıştır. Türk sanayisinin uluslararası alanda rekabet yapabilmesi için üretimde fiyatların dünya koşullarına uygun olması gerekmektedir.
Üretim fiyatlarını etkileyen önemli giderlerden doğalgaz organize sanayi bölgelerinde BOTAŞ tarafından temin edilmekte ve BOTAŞ tarafından yapılan zamlar satış tarifesine yansıtılmaktadır. Elektrik giderleri de ilgili elektrik şirketleri tarafından tahsil edilmektedir. Örnek olarak organize sanayi bölgesinde Seramik, Raylı Sistemler, Otomotiv Sanayi, Makine-Metal, Madencilik vb. sektörler bulunan herhangi bir ilimizi ele aldığımızda doğalgaz ve elektrik giderleri açısından şöyle bir tabloyla karşılaşılmaktadır:
En çok elektrik ve doğal gaz kullanan Seramik ve diğer iş kollarında uluslararası rekabete karşı son yıllarda fiyatların kontrol edilebilmesi zorlaşmıştır. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine göre 2020 yılı II. Dönem ( 1 Temmuz -31 Aralık) elektrik fiyatlarına bakıldığında Sanayi bölgeleri için 1 kWh elektrik için ortalama 57,3 kuruş ödenir iken, 2022 yılı I. Dönem fiyatları (1 Ocak - 30 Haziran 2022) 1 kWh elektrik için ortalama 217. 4 kuruş olmuştur.
Doğalgaz ortalama birim fiyatları ise sanayide 1m3 için 2020 yılı II. Dönem ( 1 Temmuz -31 Aralık) 175. 5 kuruş ödenir iken, 2022 yılı I. Dönem (1 Ocak - 30 Haziran 2022) 1m3 için 1070. 7 kuruşa yükselmiştir.
Ocak 2023’e geldiğimiz şu günlerde 2022 yılı II. Dönem ( 1 Temmuz -31 Aralık) hem elektrik hem de doğal gaz fiyat artışı da hesaba katılmalıdır. Aradaki bu yükselişin Türk sanayicisi tarafından telafi edilmesi mümkün görünmemektedir. Diğer taraftan doğalgaz ve elektrik fiyatlarına yansıyan bu yüksek artışın satış fiyatlarına yansıtılması halinde uluslararası alanda rekabet gücü kaybedilecektir. Bununla beraber peşi sıra iflasların gelmesi de tehlike arz etmektedir. Uluslar arası alanda birçok sanayi ürününde Avrupa, Ortadoğu ve Afrika'da Hindistan ve Çin malları piyasayı tutmuş ve Türk mallarının alanını daraltmıştır. Türk sanayicisinin ve ihracatçısının rekabet gücü yok olmaktadır.
İlerleyen günlerde gerekli tedbirler alınmadığı takdirde Türk girişimciler kendi kurdukları ve sıfırdan var ettikleri fabrikalarını Çin başta olmak üzere yabancı firmalara satmak zorunda kalacaklardır. Geçmiş yıllarda bunun birçok örneği Organize Sanayi bölgelerinde görülmüştür. Adeta Türkiye'ye yabancı sermaye uluslar arası teamüllerle gelmemekte, çoğu kez yabancılar tarafından Türk girişimcilerin kurmuş olduğu firmalar yahut fabrikalar ederinin çok altında alınmaktadır. Bu durum aynı zamanda Türk işçisinin, teknisyen, tekniker ve mühendisinin binlercesini işsiz bırakmaktadır. Bu işsizlik sonucu ailevî ve diğer sosyolojik bunalım ve krizler ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki devlet tarafından tüm sektörler korunma altına alınmalı Türk sanayisinin, ihracatçısının ve tüm çalışanlarının hayat damarları daima açık tutulmalıdır.
Türkiye birçok iktisadî sektörde kazanımını kaybetmiştir. Tarım, hayvancılık, endüstri, bilim ve teknoloji, bilişim ve birçok sektörde dünya gerçeklerini kaçırmaktadır. Osmanlı Devleti’nin çöküşünde en büyük etken, Osmanlı ekonomik sisteminin ihracatı ihmal eden ithalata dayanan dolayısı ile çağın ruhu ile bağdaşmayan anlayışı bulunmaktadır. Türkiye her geçen gün artan Dış Ticaret açığıyla Osmanlı Devleti'nin düşmüş olduğu bunalımın benzerleri ile karşı karşıya kalma tehlikesini yaşamaktadır.
Anayasamızın 166. madde ve müteakip maddeleri ekonomik hükümleri içermektedir. Madde 166: “Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir. Planda millî tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliştirici tedbirler öngörülür; yatırımlarda toplum yararları ve gerekleri gözetilir; kaynakların verimli şekilde kullanılması hedef alınır. Kalkınma girişimleri, bu plana göre gerçekleştirilir. Kalkınma planlarının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasına, uygulanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/23 md.) Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında Cumhurbaşkanına istişarî nitelikte görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur. Ekonomik ve Sosyal Konseyin kuruluş ve işleyişi kanunla düzenlenir” İfadeleri ile çok önemli hususları vurgulamaktadır.
Ekonomik ve Sosyal Konseyin işleyişi çok büyük bir önem arz etmektedir. Tüm iş kolları için düzenli bir şekilde hayata geçirilmesi Türk ekonomisini uluslararası alanda güçlü hale getirecektir.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Hilmi ÖZDEN (Bağımsız Cumhurbaşkanı Aday Adayı)
16. Ocak. 2023