BURSA ARENA / Haber Merkezi
Eski emniyetçi Uzun ve Avcı'ya yönelik soruşturmayı değerlendiren siyasetçi ve hukukçular, mahkeme kararı olmadan "kazanılmış hak"ların alınmasının bir gözdağı olduğu görüşünde.
İçişleri Bakanlığı, eski emniyet müdürü Hanefi Avcı'nın Independent Türkçe ve Halk TV'de yaptığı açıklamalarından ve eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun da Canan Kaftancıoğlu'na desteğinden dolayı soruşturma başlattı.
Soruşturmaya 7145 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 375 Sayılı KHK'ye eklenen geçici 35. maddesinin (D) fıkrası gerekçe gösterildi.
İlgili fıkrada şu ifadeler yer alıyor:
"3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun 55 inci maddesinin 19. ve 20. fıkraları ile geçici 27. maddesi uyarınca resen emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan veya disiplin hükümlerine göre meslekten veya devlet memurluğundan çıkarılanlar ile müstafi sayılanlardan, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin rütbeleri ilgili bakanın onayıyla alınır."
Her iki eski emniyetçiye gönderilen metinde savunmaları istendi.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Hanefi Avcı'ya gönderilen yazıda 7 gün içinde savunması istendi. Avcı, sorulan sorulara detaylı cevap verdiği savunmasını ilgili makama gönderdi / Fotoğraf: Independent Türkçe
Unvanlarının alınıp, rütbelerinin sökülebileceği ihtarı yapılan yazıya Hanefi Avcı cevap verdi.
İçişleri Bakanı adına gönderilen ve altında Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş imzası bulunan yazıdaki sorulara Avcı, sayfalar dolusu izahatta bulunarak iddiaları reddetti.
Avcı'ya yönelik karar merak ediliyor
Sabri Uzun'un unvanı ve silahı elinden alındı, rütbelerinin söküldü. Ancak Avcı için henüz net bir karar verilmedi.
Savunması alınan Avcı'nın soruşturma sonunda Uzun ile aynı akıbeti yaşayıp yaşamayacağı merak edilirken uzun yıllara boyunca verilen emek neticesinde kazanılmış hakların geri alınıp alınmaması da tartışma konusu oldu.
12 Eylül cuntası ve 28 Şubat darbe girişimi nedeniyle bazı askerlerin rütbeleri ancak yargının hüküm almaları neticesinde olmuştu.
Yargıdan herhangi bir mahkumiyet kararı olmadığı halde sadece açıklamaları nedeniyle insanların "terör örgütleriyle iltisaklı" olduğu iddiasıyla silah ve unvanlarının alınması ile rütbelerinin sökülmesine karar verilmesi hukuki mi?
"Uygulamanın hiçbir yasal altyapısı yok"
Durumu, Independent Türkçe'ye değerlendiren eski İçişleri Bakanı ile hukukçular bu duruma itiraz etti.
Sadettin Tantan / Fotoğraf: Twitter
Onlardan biri olan eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, mahkemeden herhangi bir hüküm giymeyen emekli asker, polis veya akademisyenlerin kazanılmış haklarının ellerinden alınması doğru olmadığını söyledi.
"Kazanılmış haklar alınamaz" diyen Tantan, "Yaptıkları uygulama teknik olarak olağanüstü hal yasasındaki bir maddeye dayanıyor. Uygulamanın hiçbir yasal altyapısı yok. Bu iktidar mahkeme kararı olmadan o kadar çok şey yaptı ki, hangi birini sayacaksınız" şeklinde tepki gösterdi.
"Kritik yerlerde çalışmış isimler"
İktidarın konuşan bazı kişileri susturmayı böylelikle koşabilecek insanlara bir gözdağı vermeyi amaçladığının altını çizen Sadettin Tantan, şunları kaydetti:
Mesela emekli büyükelçi Yalım Eralp, Türkiye'nin sahip olduğu adaların Yunanistan'a ait olduğunu iddia etti. Bu doğru değil, gerek Lozan gerek Paris anlaşmalarında bu tespitlidir. Bu durumda Eralp'ın da büyükelçilik unvanının alınması gerekir. İktidar bunu görmüyor ama emniyet müdürlerine hemen işlem başlatıyor. İki emniyet müdürü de önemli, kritik yerlerinde çalışmış isimler. Derin bilgileri olan insanlar.
"'Konuşursanız kafanızı keseriz' mesajı veriliyor"
Emekli askeri hakim Ahmet Zeki Üçok'a göre de insanlar fikir ve görüşlerini açıkladıkları için cezalandırılamaz.
Ahmet Zeki Üçok / Fotoğraf: AA
Her iki emniyet müdürünün özellikle FETÖ ile mücadele eden, örgütün kumpaslarına uğramış kişiler olduğu vurgulayan Üçok, "Bu isimlere bu dönemde de fikirlerini açıkladılar diye böylesine insanları rencide eden, çok sevdikleri mesleklerinden uzaklaştırılan ve ceza gibi adeta ‘konuşursanız kafanızı ezeriz' gibi işlemlere maruz kalmalarını doğru bulmuyorum" ifadelerine yer verdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu'nda kabul edilen sosyal medya yasasına da değinen Üçok, "İnsanların fikirlerince iktidarın uygulamalarını eleştirdi diye, onları susturmak için uygulamaya konan yöntemin demokrasi, insan hakları ve özgür düşünceye aykırı olduğunu düşünüyorum" değerlendirmesine bulundu.
"Konuşanlara gözdağı"
Emekli savcı ve avukat Dr. Ruşen Gültekin, bu durumun insanlara gözdağı verme amacı taşıdığı görüşünde.
Ruşen Gültekin / Fotoğraf: Twitter
"Bunda hiç şüphe yok" ifadesini kullanan Gültekin, "Sayın Sabri Uzun, 'Canan Kaftancıoğlu haklı' diye bir açıklama yapmıştı. Bu açıklamanın ardından gelen bir uygulama var. Zamanlama manidar ve bunun bir gözdağı olduğunu söyleyebilirim" diyerek sözlerini noktaladı.
A.G. / The Independentturkish