BURSA ARENA / Haber Merkezi
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün Genel Merkez’de bir basın toplantısı düzenledi.
Öztrak bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Partimizin ikinci Genel Başkanı, Kurtuluş savaşımızın Garp cephesi kumandanı, Lozan Anlaşması’nın mimarı, Cumhuriyetimizin ilk başbakanı, İkinci Cumhurbaşkanı, çok partili demokratik yaşama geçişin önderi, değerli devlet adamımız İsmet İnönü’yü vefatının 47. yıl dönümünde saygıyla, rahmetle anıyoruz.
UCUBE REJİMİN NE OLDUĞU 2,5 YILDA ORTAYA ÇIKTI
Artık 2020’nin son günlerine giriyoruz. Ülkemiz, 2,5 yıldır dünyada tek bir örneği olmayan, “Ucube saray rejimi” tarafından yönetiliyor. Bu 2,5 yılda şunu açıkça gördük; bu ucube rejim, küçük bir saray sosyetesi dışında, hiç kimseye hayır getirmiyor. Yaşadığımız haksızlıklardan, hukuksuzluklardan, milletin yağmalanan kaynaklarından, kokusu arşa çıkan yolsuzluklardan, devlette yok olan liyakatten, yapılan ikiyüzlülüklerden, aldatılmışlıktan, terk edilmişliklerden, yaşadığımız krizlerden ve içine girdiğimiz buhrandan, bu ucube rejimin ne olduğunu hepimiz gördük artık biliyoruz ne olduğunu.
Ucube saray rejimi,
“Harun olacağız” diyenlerin, yetimin hakkıyla, “Karun’a dönüştükleri” düzenin adı. Ucube saray rejimi; “Mücahit olacağız” diye yola çıkanların, iktidar imkânlarıyla, “Müteahhit olduğu” düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Milletimizi askıda ekmeğe mahkûm eden, vatandaşlarımız yiyecek kuru ekmek bulamazken, Saray ve ufak ortağının sekiz ayrı uçakla, Kıbrıs’a pikniğe gittiği düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
On binlerce mekân ve iş yeri kapalıyken, müzisyenlerimiz “açım” diyerek canına kıyarken, kahraman sağlık çalışanlarımız, ailelerinden uzak, uykusuz kumanya peşinde koşarken, Saray sosyetesine çalgılı, şarkılı, türkülü kuş sütü eksik sofraları kurdurabilen düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi,
Milletimizin çift diplomalı evlatları tek bir iş bile bulamazken, sahte diplomalı saray beslemelerinin, dört ayrı yerden maaş aldıkları düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi,
Beş yandaşa, milletin geçmediği yol, tünel, köprü, uçmadığı hava alanı için avroyla, dolarla milyarları öderken, bunların milyarlarca liralık vergi borcunu silen, milyonlarca emekçimizi, günde 39 liraya talim ettiren düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
156 ülkeye, 9 uluslararası kuruluşa milyonlarca dolarlık yardım yapmakla övünürken, kendi milletine beş maskeyi bedava dağıtamayan düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
“Evimize ekmek götüremiyoruz” diyen vatandaşın kafasına, “Al keyif çayı iç” diyerek çay paketleri atan düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Yurttaşlarımız ellerine iş, aş yazarak yaşamına son verirken, Sarayın vekillerinin; “Türkiye’de işsizlik yok. İş beğenmeyen var” diyebildiği bir düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Yüzbinlerce yurttaşımız çöp konteynerlerinden, pazar döküntülerinden beslenirken, atama bakanların; “Türkiye’de yoksulluk kalmadı” diyebildiği düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Milletin dirisini, kış gününde; soğan, patates; salgında; hastane önlerinde test, ölüsünü ise, gasilhane kuyruğuna sokan düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Devletine 40 yıl vergi veren esnaflarımıza, 40 gün bakamayan, sonra da bizim zorlamamızla, vere vere üç ay için, günde 33 lira verebilen düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Kendi çiftçisini, kendi Kredi Kooperatifi eliyle faize ezdiren, traktörünü, ineğini, tarlasını haczeden, “Yüksek maliyetlerle, düşük destek ve düşük fiyatlar arasında sıkıştırıp perişan eden ama elin çiftçisini, sıfır gümrüklü ithalatla abat eden düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Damadı Bakan yapan, ona milletin Hazinesini emanet eden, sonrada kasadan milletin 128 milyar dolarının sorgusuz sualsiz peşkeş çekilmesine göz yuman, bunun da hesabını sormayan düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Borç alanın emir aldığı, “Bu can bu tende olduğu müddetçe papazı vermem” dedikten sonra, bir telefonla, papazı iadeli taahhütlü Washington’daki Beyaz Saray’a bir gecede gönderen düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Rus uçakları 36 askerimizi şehit etmişken, Moskova’ya koşa koşa giden, Kremlin Saray’ının kapısında dakikalarca ayakta bekletildikten sonra, buna bir çift laf edemeden dönenlerin düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi
Üç beş oy için; İmralı’daki terörist başından mektup dilenen, kırmızı bültenle aranan teröristleri devlet televizyonuna çıkaran, Cumhurbaşkanı danışmanlarını, teröristlerin ayağına gönderen düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Askerlerimizin başına çuval geçirildiğinde tek bir nota veremeyen, ama bakanlara rüşvet dağıtan bir devşirme için iki ayrı nota birden verebilen düzenin adıdır.
Ucube saray rejimi;
Hukuk ve Anayasa tanımazlığın zirve yaptığı, Devletin adalet direğinin çöktüğü, Kadıların satın alındığı vesayet düzeninin adıdır.
UCUBE REJİM SEBEP, BUHRAN NETİCE
Yaptığı her hatanın üstünü “Dış mihraklar, döviz kurşunu” laflarıyla örtmeye çalışan ucube saray rejimi sebep; yoksulluk neticedir.
Ucube saray rejimi sebep, hayat pahalılığı neticedir.
Bugün marketlerde fiyat etiketleri: Bir kilogram dana etinde 77 liraya, bir kilogram beyaz peynirde 50 liraya, 30’lu yumurta kartonunda 37 liraya, 5 litre teneke ayçiçek yağında 80 liraya kadar çıktı. Hal böyleyken Sarayın beslemelerine, dört, beş yerden alınan ballı maaşlar yetmezken, maden ocaklarında, inşaatlarda, tersanelerde alın teri döken işçilerimize, ayda 2 bin 792 lirayı yeterli gören düzenin adı ucube Saray rejimidir. Asgari ücretin ortalama ücret olduğu bir ülkede, TÜİK’in hesaplayıp ortaya çıkardığı bu rakam zulümdür. Bu zulmün arkasında ise ucube Saray rejimi vardır. Asgari ücret en az 3 bin 100 TL olmalıdır. Bir daha tekrarlıyorum, asgari ücret en az 3 bin 100 TL olmalıdır. Marketlerde, bebek mamalarına, tıraş bıçaklarına, 5 litre ayçiçek yağına bile alarm takılır hale gelmiştir. Aslında takılan bu alarmlar, yaşanan derin ekonomik krizin alarmlarıdır.
Ucube saray rejimi sebep, milleti çaresizliğe düşüren ekonomik kriz sonuçtur.
Ucube saray rejimi sebep, işsizlik neticedir. Bu ucube rejimle, ülkemizdeki toplam işsiz sayısı 12 milyonu aşmıştır. İşsizlerimizin sayısı, 118 ülkenin nüfusunu geçti. Bıraktık işsizler ordusunu, işsizler ülkesi olduk.
Ucube saray rejimi sebep, yandaş kayırma neticedir.
Bugün tüm dünyanın en büyük 10 şirketi içinde Türk şirketleri var mı? Yok! Dünyada en çok teknoloji üreten 10 şirket arasında bir tane Türk şirketi var mı? Yok! Dünyada en hızlı büyüyen 10 şirket arasında tek bir Türk şirketi var mı? Yok! Ama dünyada devletten en çok ihale alan 10 şirket arasında, Türkiye’den beş müteahhit birden var. Bu müteahhitlerin hangileri olduğu ise hepimizin malumu… Yine bunların yaptığı, ama milletin geçmediği köprüler, yollar için milletin cebinden, önümüzdeki üç yılda 109 milyar lira ödenecekken bu ucube rejimde prensip bellidir. Yandaşlara ballı börek vardır, millete ise kuru ekmek.
Bugün, gençlerimizin yüzde 64’ü “Karın tokluğuna, yol parasına” çalışmaya razıdır. Ülkemizin umudu gençlerimiz için maalesef ülkemiz umut olmaktan çıkmıştır bu beceriksiz yönetim altında. İşte bu nedenle; ucube saray rejimi sebep, ümidini kaybetmiş gençlerimiz sonuçtur.
UCUBE REJİM SEBEP, FAİZ SONUÇTUR
Saray’ın kibirlisi; “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diye, damadıyla beraber, milletin 128 milyar dolar döviz rezervini har vurup harman savurdu. Elde, avuçta döviz kalmayınca da, sıcak paracılara teslim bayrağını çektiler. Demediklerini bırakmadıkları faiz lobilerine “Aman biz ettik, sen etme” demeye başladılar. Önce Damadın kellesini verdi. Sonra TCMB faizini 475 baz puan birden artırdı. Yetmedi, pandemi nedeniyle artırılan kredili alışveriş taksit sayıları azaltıldı, krediler daraltıldı. Yine kesmedi, dün de TCMB faizleri tekrar bir 200 puan daha artırdı. Anlaşıldı ki, ucube Saray rejimi sebep, yüksek faiz sonuçtur.
TÜRKİYE YÜKSEK FAİZİN ŞAMPİYONLAR LİGİNDE
Son 3 ayda, faiz artışında dünya rekoru kırdık. Hem de ne zaman? Pandemi nedeniyle ekonomimiz ikinci defa kapanırken. Önceki kapanmada esnafımız, KOBİ’lerimiz borca batırılmışken. Bankalardaki sorunlu varlıklar çığ gibi büyürken, dünyada en yüksek faiz uygulayan 10. Ekonomi olduk. Aynı ligde olduğumuz ekonomiler: Venezüella, Arjantin, Zimbabve, Yemen, Surinam, Kongo, İran ve Haiti… Türkiye yüksek faizcilerin şampiyonlar liginde... Ama Dünyada faizler dipte. İngiltere’de, Almanya’da, Japonya’da iki yıllık devlet tahvilinin faizi negatif yani eksi… Bizdeki bu faiz artışları, işte bu ülkelerdeki faiz baronlarını abat ediyor. Kendi ülkelerinden faizsiz borcu alıyorlar, hatta negatif faizle borcu alıyorlar bu parayı olağanüstü faizle bize borç veriyorlar. Sonuç; milletimizin sırtından korkunç bir vurgun vuruluyor.
BÖYLE VURGUN BAŞKA ÜLKEDE YAPILMAZ
9 Kasım 2020 tarihinde, yani, Yeni Merkez Bankası Başkanı’nın koltuğuna oturduğu gün, Londra’daki bir faiz baronu, bir sıcak paracı, Türkiye’ye 1 milyon dolar getirip parasını devlet tahviline yatırdıysa, bu para bugün 1 milyon 119 bin dolara çıktı. Aynı parayı borsaya yatırdıysa, bu para bugün 1 milyon 300 bin dolar oldu. 46 günde dolar cinsiden; tahvilden elde edilen kazanç yüzde 12. Borsadan elde ettiği kazanç yüzde 30. Uluslararası tefeciler, sıcak paracılar, böyle bir vurgunu başka hiçbir ülkede yapamazlar. Bu mudur yerlilik? Bu mudur millilik?
SARAY, “YÜKSEK FAİZCİ NEO-LİBERALLERİN” SAFINA KATILDI
Bugün, yine konuşurken “Benim alanım ekonomi” diyen Saray’ın kibirlisi bu konuda dilini yutmuş vaziyette. Faizle ilgili ağzından tek söz çıkmaz oldu. Sayın Erdoğan, siz ne zaman, “Yüksek faizci neo-liberallerin” safına katıldınız? “Faiz kudurunca dükkânı yer” derler… Sıcak paracılara bol bol verilen bu faizlerin, bu kazançların faturası, dönecek dolaşacak, millete çıkacaktır. İngiliz’in faiz baronu malı götürürken, olan benim işçim Ali’nin, benim çiftçim Veli’nin ekmeğine olacaktır.
FAİZCİLERE ÖDENEN PARA, MİLLETİN RIZKI
Bunu nerden mi biliyoruz? 18 yıllık AK Parti iktidarlarının uygulamalarından. Milletin cebinden, faiz lobilerinin kasalarına hortum döşediler. Ufak ortağının bir zamanlar söylediği gibi, “Ne hortumu… Kanalizasyon borusu döşediler!” Türkiye’nin son 18 yılda; sadece dış borçlar için ödediği faiz 181 milyar dolar. Aynı dönemde, Devletin, hem içeriye hem dışarıya yaptığı, faiz ödemeleri ise 493,2 milyar dolar. Eloğluna ödenen bu paralar, milletin ekmeği, rızkı, alın teri. O nedenle az alıyor.
Ucube saray rejimi sebep, adaletin çökmesi sonuçtur.
Ucube saray rejiminin düğmesine basıldığı 2014’ten bu yana, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 48 sıra geriledik. 128 ülke içinde 107. sıraya düştük. Burada aynı ligde olduğumuz ülkeler, Mali, Nijerya, İran, Angola, Gine… Artık ortada bir Anayasada kalmadı. Türkiye Anayasal bir devlet olmaktan, Görünürde “Anayasalı bir devlete” dönüştürüldü. Daha önce üç defa ayrı ayrı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuran Saray’ın kibirlisi, bugün AİHM kararını tanımadığını söyleyebiliyor. Bu, Anayasa’yı rafa kaldırmaktır. Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmektir.
HUKUKUN ASKIDA OLDUĞU ÜLKEDE, EKMEK DE ASKIDA OLUR
1954’den bu yana akıp, giden bir ırmağın yönünü değiştirmektir. Türkiye, 1954’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini imzaladı, taraf oldu. 1987’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuruyu kabul etti. Bununla da yetinmedi 2004 yılında, “Usulüne uygun uygulamaya konan, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalar iç hukuktan üstündür” hükmünü Anayasa’nın 90. maddesine aslında hep beraber ekledik. Artık bir karar verin Sayın Erdoğan… Bir taraftan “hukuk reformu” diyeceksiniz, diğer taraftan “Avrupa’ya yüzünü dönmekten” bahsedeceksiniz, öbür taraftan da AİHM kararlarını tanımadığınızı söyleyeceksiniz. Bu durumda size kargalar bile gülmez, durum vahim. Hukukun ve Anayasa’nın askıda olduğu ülkede, güven olmaz, yatırım olmaz, iş olmaz. Hukukun askıda olduğu ülkede, ekmek de askıda olur.
Ve elbette, ucube saray rejimi sebep, temel hak ve hürriyetlerin tehdit altında olması sonuçtur.
Şu anda Meclis’te görüşülen, “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesi” adlı bir yasa teklifi var. Bu teklif, derneklerimizi ve sivil toplum örgütlerini, hizaya getirmeyi amaçlayan hükümler içeriyor. Çok açık söylüyorum. Bu teklifin bazı maddeleri, demokrasimize yöneltilmiş “kitle imha silahıdır”. İçişleri Bakanı’nın bir kararıyla, beğenilmeyen, makbul görülmeyen derneklerin, mal varlıklarına kayyum atanmasının yolu açılmaktadır. Avukat-müvekkil ilişkilerinin gizliliği ihlal edilmekte, avukatlar muhbirliğe zorlanmaktadır. Tekrar ediyorum. Bu düzenleme, demokrasimize karşı bir “kitle imha silahıdır”. Örgütlenme hürriyetlerinin içine sokulan, bir Truva atıdır.
HUKUK DEYİP HUKUKU YOK ETTİLER
Bu ucube rejim, demokrasi diyerek demokrasiyi, hukuk diyerek hukuku katletmektedir. Madem amaç, OECD bünyesindeki Mali Eylem Görev Gücü’nün tavsiyelerini yerine getirmektir. Bu görev gücünün, “Politik nüfuz sahibi kişilerin listesinin” hazırlanmasını isteyen tavsiyesini yerine getirseniz ya… Neden çekiniyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Dünyanın dört bir yanındaki paralar, mal varlıkları, kırmızı bayrak sallamaya başlar diye mi çekiniyorsunuz? Yakın zamanda Varlık Barışı çıkardılar. Uluslararası kurallara göre bu paranın, bankacılık sistemi üzerinden Türkiye’ye gelmesi gerekiyor. Ama bunlar, “Bavulla gelecek paralarında” affedilmesini de kanuna sokuşturdular. Bu kaynağı belirsiz paralar, bankacılık sistemine girmeden geliyorsa, bunlar neyin parası? Kimlerin parası? Rüşvet parası mı? Uyuşturucu kaçakçılarının parası mı? Organ mafyasının parası mı? Bunlara; “Bu paraları Türkiye’ye getir, sorgusuz sualsiz akla, üstüne üstlük tek bir kuruş bile vergi ödemeyeceksin” diyorlar. Ama asgari ücretliye gelince de “vergini öde” diyorlar. Bunların yaşandığı düzenin adı aslında, ucube saray rejimidir.
Ucube saray rejimi sebep, millete verilen sözlerin tutulmaması ise sonuçtur.
Müteahhit neyi taahhüt ettiğini bilir. Bundan 10 yıl önce 2023 hedefleri ilan ettiler. Bu hedefleri çıktılar meydan meydan, toplantı toplantı gezip anlattılar. Yetmedi, devletin resmi dokümanlarına yazdılar. Neyi taahhüt ettiler? Dediler ki, “2023’te bu ülkenin Milli Gelirini 2 trilyon dolara çıkaracağız.” Şu son bütçe görüşmelerinde getirdikleri programda 2023’te milli gelir kaç olacak diyorlar? 875 milyar. Taahhüt ettiklerinin yarısından bile az. Güler misin, ağlar mısın? Yine “2023’de kişi başına gelir 25 bin dolar olacak” dediler. Sonra bu sene getirdikleri orta vadeli programda “Kişi başına gelir o da ‘inşallah’ 10 bin dolar olacak” diyorlar. Milletin cüzdanıyla ilgili ne kadar hedef varsa, yarı yarıya iskonto ettiler. Buna karşın milleti yoksullaştıran bir hedef var ki; onu da ikiye katladılar. “2023’te işsizlik oranı yüzde 5 olacak” diyorlardı. Şimdi ne oluyor getirdikleri Orta Vadeli Program’da; 2023’te işsizlik ine ine ancak yüzde 10’a iniyor, bugünkü yüzde 14’lerden.
TEK HEDEF 2023’E KADAR KOLTUKTA KALMAK
Ortada hedef diye bir şey kalmamış. Artık 2023 hedefleri diye bir şey yok. AK Partinin alametifarikası da yok hepsi yalan olmuş… Siyaseten şimdi artık bir tek hedefleri var o da “2023’e kadar koltuklarını koruyabilmek…”
BU AŞILAR NEDEN GECİKTİ?
Aslında bu ucube saray rejiminin yalanları o kadar çok ki… Şu salgında millete pek çok yalan söylediler. Gerçek vaka sayılarını sakladılar. Vefat sayılarını sakladılar. Şimdi de aşı meselesinde millete doğruları söylemiyorlar. Şimdi Çin’den aşılar 11 Aralık’ta gelecekti. Bugünlerde de milletimiz aşılanmaya başlanacaktı. Dün anladı ki, aşıların yapılmaya başlanması Ocak ortasını bulacak. Ama İngiltere, ABD, Kanada, Rusya, Suudi Arabistan, Bahreyn, İsrail, Kuveyt, Katar, Sırbistan, İsviçre gibi ülkeler vatandaşlarını çoktan aşılamaya başladılar. Bu aşı neden gecikti? Makul bir açıklama yok. Şimdi Çin aşısının rötarlı geleceği söyleniyor. Diğer taraftan Türk bilim insanları Almanya’da aşıyı buldular. Milletimizin de gururu oldular. Şimdi aynı Türk bilim insanı, “Türkiye için yeterli doz depoladık, görüşmeler halen sürüyor, umarız kısa sürede anlaşma imzalayabiliriz” dedi. Ben soruyorum neden bu sözleşme bir türlü imzalanmıyor? Yani bu çarkların dönmeye başlaması için yağlanmasına mı ihtiyaç var?
UFAK ORTAĞINI TULUATINA PAYANDA ETTİ
Vatandaşın canı boğazına gelmişken, memlekette, bunca yokluğa, bunca işsizliğe çözüm bulamayan, millete taahhütlerini yerine getiremeyen sarayın artık Partimize saldırmaktan başka çaresi de kalmadı. Millet derdine deva beklerken liyakat ve beceri malulü Saray hükümeti, on parmağında on kara bize sürmeye kalkıyor. Yanına aldığı ufak ortağını, tuluatına payanda eden Sarayın kibirlisi, son grup toplantısında, yine bir sürü boş lafı cilalayıp parlatıp, milletin önüne koydu. Ama bu arada şecaat arz ederken de sirkatin de söylemeyi unutmadı. “Yerli ve milli muhalefet de bizim sayemizde gelecek” dedi. Doğru valla bunda bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir.
BELKİ MUHALEFET OLURSUNUZ AMA “YERLİ VE MİLLİ” OLAMAZSINIZ
Önümüzdeki ilk seçimlerde milletimiz, sizin kibrinizi, beceriksizliğinizi ve milletin sesini duymayan kulaklarınızla birlikte sizleri sandığa gömecek. Pek sanmıyoruz ama muhalefet tarafında bir yerlere tutunmayı belki becerirseniz. O zamanda emin olduğumuz tek bir şey var, siz hiçbir zaman küçülüp ne kadar kalırsanız kalın “Yerli ve milli” olamayacaksınız. Millet olarak bu yönetim yüzünden büyük acıları yaşadık, halen de yaşıyoruz. Ne demiş Sadi Şirazi “Yıkık gönlün âhı, yıkar âlemi…” Ya da Yunus’un dediği gibi; “Sanma ki zalimin ettiği kardır. Mazlumun ahı indirir şahı. Her şeyin bir vakti vardır.”
Bu millet, kendine bunca cefayı reva görene, bunca canını yakana, sandıkta hak ettiği notu hiç şüphesiz verir. Evlerine tıpış tıpış gönderir. Ve bu ucube düzeni yıkar geçer. Biz dostlarımızla birlikte iktidara geleceğiz. Yeni kurallar, yeni kurumlar ve yeni kadrolarla, Türkiye’miz kendisine giydirilmek istenen bu deli gömleğini yırtıp atacak. Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem ile yılların kirini, pasını, yıpranmışlığını silecek.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- Bir süredir hükümetin bahsetmiş olduğu reform çerçevesinde Kürt meselesine dair yeni bir çözüm süreci olacak mı tartışmaları yaşanıyor. Cumhurbaşkanı danışmanının Diyarbakır temasları çok tartışıldı, konuşuldu siyasette. Böylesi bir çözüm sürecine ihtimal veriyor musunuz ve olası bir çözüm sürecinde CHP’nin rolü ve pozisyonu ne olacaktır? Teşekkürler.
Faik ÖZTRAK- Bundan önceki süreçlerde de söyledik. Kapalı kapılar ardında gizli saklı görüşmelerle yürütülen süreçlerin milletimizin derdine derman olması mümkün değildir. Biz baştan beri bir şeyi hep söyleye geliyoruz: Eğer Kürt meselesine çözüm aranıyorsa bunun yeri Meclis’tir. Bu çözüm Meclis’in çatısının altında iktidarı, muhalefeti tüm partilerin belli bir uzlaşma içinde davranarak hareket etmesi sonucunda gelecektir.
Soru- Devlet Bahçeli dünkü basın toplantısında “Cumhur İttifakı’na bağlıyız” dedi; ama MHP Genel Merkezi giriş katındaki müze sergide, AK Parti’ye dönük çözüm süreci, 17 – 25 Aralık sürecine ilişkin kitaplar ve yayınlar sergileniyor. Bir yanda Cumhur İttifakı vurgusu, diğer yanda MHP Genel Merkezi’nde bu müze sergisi. Sizin bu konuya ilişkin yorumunuz ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Şimdi arşivler önemlidir. Özellikle siyasi partilerin arşivleri son derece değerlidir. Hepimizin bildiği bir söz var ‘Söz uçar, yazı kalır’. Dolayısıyla arşivler kimin arşiviyse o kurumun nereden nereye geldiğini gayet güzel ortaya koyar. Arşivler yalan söylemez.
Soru- Sizde değindiniz ama Hamza Yerlikaya sahte diploma tartışmasında, “İspat edin” açıklaması yaptı. Mahkeme kararı ortaya konduktan sonra yeni bir açıklama yapmadı. Eğitim-İş Sendikası da Yerlikaya’nın isminin verildiği okullardan isminin silinmesi için girişimde bulunacağını açıkladı. İktidardan da bir açıklama yok. Bu konuya ilişkin yorumunuz ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Bugün İsmet İnönü’nün ölüm yıldönümü olduğunu söylemiştim. İnönü’nün çok güzel bir lafı var “Önemli olan iktidarda kalmak değil itibarda kalmaktır” diyor. Önemli olan milletin gönlünden ve gözünden düşmemektir. Yerlikaya bir şampiyon pehlivandı, milletin gönlünde yer etmişti. Keşke sarayın gözüne girmek yerine milletin gönlünde kalmaya devam etseydi. Maalesef biraz önce söyledim bu ucube saray rejimi koskoca bir cihan pehlivanını, artık sinekle dahi güreşemeyecek hale getirmiştir.
Soru- CHP’li bir milletvekiline şantaj yapıldığı iddiaları doğru mudur? Genel Merkez bundan ne zaman haberdar oldu, parti içerisinde bir inceleme sözkonusu mu?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşımız gerekli suç duyurularında bulunmuştur. İşin başladığından beri zaten hem grupla, hem partimizle temas halinde bu olayı yürütmüştür. Soruşturmanın gizliliği esastır, bu çerçevede yürümektedir. Gözaltına alınanlar vardır. Yurtdışı bağlantıları vardır bu işin. Bence önemli bir soruşturmadır ve baştan da söylediğim gibi bu konuyu ihbar eden, suç duyurusunda bulunan da bizim milletvekili arkadaşımızdır. Milletvekili arkadaşlarımızın bu tür kumpaslara, bu tür senaryolara kurban edilmesi kabul edilir gibi değildir.
Soru- MHP lideri Devlet Bahçeli’nin partinize yönelik eleştirileri sözkonusu oldu. Aynı zamanda Millet İttifakı ortağı Meral Akşener’e bir çağrıda bulundu. Siz bu çağrıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener bu çağrıya büyük zarafetle cevap verdi. Bu sözün üstüne bizim söz söylememiz doğru olmaz.
Kaynak: CHP Genel Merkezi