İzmir, Foça, İstanbul turunu karadan dolaşıp, nabız yoklayarak Bodrum’a döndüm.
Cumhuriyet Bayramını İzmir’de coşkuyla kutladık. Yediden yetmişe herkes meydanlarda 100. Yılı muhteşem şekilde karşıladı. Halk bu tarihi kutlamanın nasıl yapılacağını dosta düşmana ve kutlamalara gölge düşürmek isteyenlere harika bir şekilde gösterdi. Omuz omuza, gönül gönüle, birlik ve beraberlik içinde, tam bir dayanışma örneği vererek, Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken kenetlendik adeta..
İzmir’de Türk Otelciliğinin örnek işletmesi Büyük Efes’te, Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’a da rastladım. Kültür sanat festivalinin açılışı için gelmiş. Bu kültür ve sanat festivalleri gerçekten her övgüye ve alkışa değer. İstanbul’dakini görmüş ve çok beğenmiştim. İzmir için de aynı şeyi söyleyeceğim. O eski, bakımsız, harap taş binayı, yani tütün fabrikasını nasıl bir kültür fabrikasına dönüştürmüşler anlatamam. İyi yapılanları görmek ve takdir etmek lazım. Ersoy’u seversiniz sevmezsiniz ama Kültür festivallerindeki başarısı küçümsenemez. Bu görüşe katılmak için festivalleri izlemek lazım. Bu konuya ve Turizm Bakanı ile ilgili etraflı görüşlerime bir başka yazıda değineceğim.
İzmir Türkiye’de yaşanacak şehirlerin başında geliyor. Büyük göç almasına rağmen, güzelliğini ve düzenini hiç bozmuyor. İktidar yardım etmese de, kendi yağıyla kavruluyor, kıt imkânlarla hizmetleri aksatmamaya çalışıyor. Elbette çok eksiği var, nüfusa paralel bir devlet desteğini alamıyor ama halk mutsuz ve umutsuz değil. Cumhuriyetine de sahip, Anayasasına da, yasalarına da sadık. Düşmanı denize döken bu kentimiz, farkında olduğu tehlikeleri ibretle ve sabırla seyrediyor şimdilik.
Sokağın nabzını tutarak geziyorum. Ülkede neden şikâyet ediliyorsa, burada da aynı şikâyetler mevcut. İktidardan da, muhalefetten de, pahalılıktan da, ekonomiden de, yönetimin taraflı tutumundan da şikâyet çok. Ama Anayasaya ve Cumhuriyete sadakat konusunda çok kararlı bir duruş gözledim. Bu duruşun yanına, geleceğe umudu da etkili bir şekilde yapıştırıyor İzmirli.
Foça’yı görmeyeniniz varsa, mutlaka gidin ve görün. Bana göre ülkenin en huzurlu ve bozulmamış bir bölgesi. Bodrum’un 30-35 yıl önceki halini andırıyor. Harika bir balıkçı beldesi. Her yer kayık, ağ ve balık dolu. Dokusunu kaybetmemiş, öyle yüksek binalar filan yok. Eskisi de yenisi de özelliğini koruyor. Yeni Foça’da La Petra Otel’de kaldım. Harika bir taş bina, konforlu odalara ve mükemmel bir işletmeye sahip. Hemen ilerisinde çok güzel bir marina yapılmış. Fiyatları sordum, Türkiye genelinin yarısı kadar. Foça gerçekten çok ucuz. Bir balık cenneti adeta. Pazarında da, lokantalarında da fiyatlar, bizim Bodrum’un yarısından da aşağı. Bu yüzden genelde emekli nüfusu çok.
Foça’dan ver elini İstanbul. İstanbul’u fazla anlatmaya gerek yok. Dün neyse bugün de aynı durumda. Müthiş canlı, hareketli, ekonominin kötülüğüne inat her yer dolu. Trafik yine felaket. Benzin-mazot fiyatları kimsenin umurunda değil. İçinde tek kişinin bulunduğu araçlardan geçilmiyor yollarda.. Tepeden bakışta bunlar görülüyor. Ama aşağıdan bakışı çok farklı elbette. İstanbul’da da, diğer gittiğim yerlerde de bir şeyi fark ettim. Eskiden halk pek konuşmazdı, çekinirdi şikâyetten. Şimdi susmak bilmiyor, korkuyu filan da atmış üzerinden. Neden şikâyetçiyse açıkça söylüyor artık. Hem de üst perdeden. Ata’ya ve Cumhuriyet’e saygısızlığa çok tepkili. Anayasa değişikliği laflarından tedirgin, yargıya güvensizliği ise had safhada. Bir de mültecilerden yakınıyorlar.
Yerel seçimler yaklaşıyor ya, gittiğim yerlerde sonuçlar belli şimdiden. Aday kim olursa olsun İzmir yine CHP’nin. İstanbul’da ise AKP’liler peşin tebrikleri kabul ediyorlar. Benden duymamış olun ama İstanbul tehlikede. İttifak olsa da kurtarmayacak gibi görünüyor. CHP’deki lider değişiminden ise pek bahseden yok. Bahsedenler ise Özgür Özel’i genelde emanetçi olarak görüyorlar. Arkadan İmamoğlu’nun geleceğini söyleyen çok.
15 günlük özet gözlemlerimi sundum sizlere. Şimdi yine güncel konulara dönebiliriz.