Konuğumuz Özel Gültekin'den "Cide Postası"

BURSA ARENA / Haber Merkezi
İsmet YILDIRIM 


Kıymetli “BURSA ARENA" okurları..
Bugün sizleri Adana’da yaşamını sürdüren   değerli  bir Araştırmacı   Özel GÜLTEKİN  ile tanıştıracağım.. Aslında Gültekin’i daha önce tanıma fırsatını buldunuz; konuk olduğu İncirlik – 2   başlıklı makalemde anlattığı yaşanmışlıklarla.. Şimdi de sizleri Özel Gültekin ile  “Cide Postası" konulu makalesini bir solukta okumanız için başbaşa bırakıyorum..;

CİDE POSTASI  / Özel GÜLTEKİN
 
Anadolu her yeri ayrı bir türkü, her yeri ayrı bir diyardır. Şairin ‘Memleket İsterim’ diye başlayan sözlerin yeridir. Nice medeniyetlerin geldiği ve geçtiği bu kutsal topraklarda bazen sevgi bazen de elem hep yaşana gelmiştir. Cide Batı Karadeniz bölgesinin kendine özgü çizgileri olan, Kurtuluş savaşında da çok yararlılıklar gösteren yiğit insanların yaşadığı kentimizdir..Cide doğa tarafından sanki korunmaya alınmış gibidir.

Kasaba istemese sınırlarına kimseyi almazdı,  koylarına yaklaştırmazdı gemileri..
Bunun nedeni ise; uzun bir süre limanı ve iskelesinin olmamasıydı. Cide’nin 1940 lardan 1970 'lere kadar ulaşılabilir düzgün bir karayolu yoktu. “Cide Postası” adı verilen gemilere hırçın Karadeniz dalgalarıyla işbirliği yaparak açmazdı koynunu.. Birden bire, kavuşturmazdı sevenleri kolayca birbirlerine. Bazen günlerce hiç kimse gelemezdi Cide'ye.. “Cide Postası” adı verilen gemiler İstanbul’dan hareket ederek bazı Batı Karadeniz limanlarına uğrayarak bu kentlere yaşam götürürlerdi. Türk Deniz Yollarına ait gemi seferinin adı olan “Cide Postası” ve onun hikâyeleri 1970 lerin sonuna kadar sürdü.

Artık günümüzde Türk Deniz Yollarına ait hiçbir deniz seferi Karadeniz’de yapılmamaktadır. Bu yolcu ve kuru yük gemilerinin belli başlılarının adları onun hayatta olan sadık yolcularının zihinlerine bir çivi yazısı gibi kazılıdır. Anıları bugünkü kadar canlıdır. Bu gemiler orta büyüklükte olup kömür ile çalışırlardı buharlı gemilerdi. Bacalarından çıkardıkları siyah dumanlardan o günün öğrencilerine ve kendisi ile ilgilenen herkese dünyanın yuvarlak olduğunun uygulamalı dersini her geliş ve gidişlerinde hatırlatırlardı.
"Anafarta", "Ülgen""Necat", "Tırhan", "Kadeş""Etrüks", "Dumlupınar" ve diğerleri.. Yıllarca bu sefer "Cide Postası" olarak İstanbul'dan kalkar sırasıyla Alaplı, Akçakoca, Karadeniz Ereğlisi, Zonguldak, Amasra, Kurucaşile, Cide, İnebolu ve Abana’ya kadar gider aynı Limanlara uğrayarak İstanbul’a geri dönerdi.           

Geminin gittiği her liman 1970 yılına kadar alternatif yollara ve ulaşımlara açıldıkça gemi sefer postası olarak bu durakları atlayarak seyrine devam ediyordu. “Cide Postası”nın adı gemi seyrüseferinin en vefalı ilçesi Cide ve  onun sadık insanlarıydı. Tutkuyla bağlıydılar birbirlerine. Cide’nin trafiğe uygun yolu çok uzun süre olmadı kasabada yaşayan çocuklar bağlı oldukları Kastamonu’ya 150 km' lik karayolu mesafesini o günün koşullarında aşamadıkları için tıpkı büyükleri gibi en yakın liman ve kasabalara ulaşıp bu gemi postasına binerek ihtiyaçlarını gideriyorlardı.. Gemi seferi onlar için bir can damarı gibiydi..

Kastamonu İnebolu arası 91 km idi.
Yolun her kilometresinde bugünkü modern yer belirleyicilerin öncülerine benzer basit yol bilgileri vardı. Her kilometre taşının üzerinde alınan mesafe ve ters tarafında kalınan mesafe bilgileri km olarak vardı. Cide, anlaşırsa Karadeniz’le, açıklarına gemi demirleyebiliyordu .Gemi seferlerinden faydalanan en son liman Cide idi.. "Cide Postası" adıyla artık tim gemiler 1960’lı yılların sonlarına doğru yalnızca Cide için kalkıyordu; çünkü diğer sefer yapılan kasaba ve şehirlerin karayolları tamamlanmıştı. Gemiye ihtiyacı olan ve yolu olmayan Cide tüm gemiler için gidilen son nokta idi. İstanbul Tophane İskelesi, Sirkeci İskelesi ana hareket  noktalarıydı.  Sirkeci de kıçtankara yani sandalla gidilip açıkta bekleyen gemilere binildiğinden, Tophane en gözde rıhtımdı. Burada yolcular ve kuru yükler aborda yani iskeleye yanaşmış gemiye direkt alınıyorlardı.

Cide’lilerin haftada bir seferlik şansları vardı o gün adeta kasaba için bayramdı.
Satın alınan veya dikilen en güzel elbiseler o gün anlam kazanırdı. Ayakkabıların en yenisi geminin geldiği gün giyilirdi. Cide’nin meşhur sarı yazmalı ve desenli  paçalık  şalvarlı hanımları birbirlerini kıskandırırcasına  yöresel giysileri ile gemiyi karşılama telaşları oluşurdu. 7 günlük ulusal gazeteler bu gemi ile Cide'ye gelir bir hafta önce olan memleket olay ve haberleri eski tarihinden geminin geldiği güne doğru sırayla okunurlardı. Vatan, Cumhuriyet gibi en önemli gazeteler bunlardan bazılarıydı. O sadece bir gemi değildi onlar için: bir teknoloji harikasıydı aynı zamanda. Genç Türkiye Cumhuriyetinin onlara hediyesi idi..

İskele olmadığından gemi ile gelen yolcularının karşılanması ve getirilen yüklerin kıyıya çıkartılması sandal ve küçük takalarla gerçekleştirilirdi. Sandallar birbirleriyle yarışırcasına hareket eder, kısmetlerine düşene razı olurlardı. Bazen 4 -5 sandal gemi etrafında birbirlerine bağlanarak denizde küçük bir iskele oluştururlardı. Yolcuların emniyetli inişlerini sağlamaya çalışırken ufak tefek kazalara da engel olunamıyordu. Sandaldaki profesyonel denizcilerin müdahalesi ile olay trajik duruma gelmeden önleniyordu.

Bir haftalık yarıyıl tatilinde lise olmadığı için Kastamonu'da eğitim gören öğrenciler ailelerinin yanına gelmek için önce karayoluyla İnebolu'ya geliyor ve limanda "Cide Postası"nı bekliyorlardı. Kötü hava koşulları ve azgın dalgalar izin vermez ise Cideaçıklarına demirlemek mümkün olmuyordu. Bu zor şartlardan dolayı öğrenciler bir sonraki durakta gemiden indirilmeye çalışılırdı. Bazen 7 günlük tatilin tamamı zorunlu olarak gemide geçirildikten sonra öğrenciler dönüş yolundaki İnebolu'da indirilerek Kastamonu'da başlayan okullarına yetiştirilirlerdi. Tatilde böylece bitmiş olur Cide’yi görmek için okulun bitmesi beklenirdi. Kışın 5-6 ay yoğun kardan dolayı idari yönden bağlı bulunulan Kastamonu dahil tüm dış dünya ile kara bağlantısı kesilen Cide de "Cide Postası" hayati bir unsur oluşturuyordu.

Gemi akşamları açıklarda demirli iken bir gelin gibi ışık saçardı.
Tüm Cide ondan güç alarak ertesi güne daha güçlü hazırlanırdı.
Gençler kasabanın yüksek tepelerinden açıkta bekleyen 
"Cide Postası" ışıklarına bakarak bazen sabahlarlardı. Cide de o günlerde 24 saat elektrik olmazdı. Elektrik eski gemilerden sökülen motorlardan gündüz ve gecenin belirli saatlerinde kısıtlı olarak kasabaya  verilebiliyordu. Bu yüzden elektriğin geldiği saatler çok önemli anlardı.  Devlet dairelerinin evrakları bu gemi ile gider ve gelirdi. Atanan memurlar ve askerler gemiden yararlanırlardı. Kasabanın ihtiyacı olan undan tutun her türlü yiyecek, giyecek ve ihtiyaçları gemi programına ve onun yük durumuna göre bu posta ile ilçeye getirilirdi. "Cide Postası" ticaretin ana omurgasıydı.Cideli yaşam listesini gemiye göre yapardı. Açıkta demirleyen gemiye; okul müdürleri gruplar halinde öğrencilerini sandallarla geminin geldiği günlerde gezi düzenleyip gemi kaptanından,  teşhirciden  ,çarkçı başından gemi hakkında bilgiler alırlardı. Her yaştan Cidelinin kalbini kamaralar ,kaptan köşkü, motor dairesi teshirler, yolcu salonları ve dinlenmekte olan Ankara Radyosunu ulaşılmaz anlarla doldururdu. Söylenecek ne varsa "Cide Postası" gitmeden, gemi düdüğünü çalmadan söylenmeliydi. Aşıklar birbirlerinin ellerini son dakikaya kadar bırakmazlardı. Belki gelecek sefer gecikebilir ya da hiç olmayabilirdi onlar için. Cide'de yaşam hep böyle geçerdi Cideliler yakın tarihe kadar bu gemilerle günleri, haftaları, ayları ve yılları geride bıraktılar.

Türkiye'de neredeyse hiç bir sahil kasabası denize Cide kadar muhtaç ve bağlı olmadı.
Gemi yalnız Cide'ye gelmiyor, rotasındaki bazı Karadeniz limanlarına  uğruyordu. Yukarda ki gibi gövdesindeki asıl adı ne yazarsa yazsın gemiler bütünüyle değişirse değişsin seferin adı bir kara sevda gibi "Cide Postası" olarak beyinlere kazındı. O kasaba için sadece yüzen bir gemi değildi; medeniyetti, yoldu, hastalara umut, kavuşmalara vesile, ayrılmalara şahitti. Kısacası yaşamın ta kendisiydi. Sosyolojik ve ekonomik koşulları ele aldığımızda Cide bir bölgenin iktisadi gelişiminin coğrafi koşullara ne kadar bağlı olduğunu gösteren bir laboratuvardır.. Yolların, enerji hatlarının, okulların ve sosyal tesislerin açılmasının gelişmede ne kadar önemli olduğunun göstergesidir.

Sefer yapan gemi kaptanları bu durumu çok iyi bildiklerinden en kötü meteorolojik şartlarda bile özellikle Cide açıklarına demirlerine bir şeref sayarlardı kendilerine. Bazen olmuyordu. Karadeniz en hırçın yüzüyle, neredeyse en küçüğü 5 m dalgalarla gemiyi bir oyuncak gibi sallıyordu. Geminin kapalı güvertesinden yolcular kendilerini kasabada bekleyenler için: zor şartlardan dolayı görülmeyeceklerini bilmelerine rağmen kendilerini bekleyenlere el sallayarak geçiyor ve Sinop’a doğru limanı ve iskelesi olan diğer kentlere giderken umutlarını bir başka sefere bırakıyorlardı.

Aşıklar, bu mazide kalan, sanki unutulmuşluğuna ve yalnızlığına meydan okuyan bu kentte her şeye rağmen mutluydular. Memleket ve yaşama sevdaları her geçen gün arttı.  Bu topraklar Türkiye Cumhuriyetine "Rıfat Ilgaz" gibi büyük bir üstadı armağan etti. Tarihleri ve yaşanan medeniyetlerden kalan eserleri ile de artık günümüzde çağdaş bir kent olan Cide geleceğe güvenle bakmaktadır. Günümüzde limanına her havada gemilerin demirleyip iskelelerden her dakika yaşama dair ne varsa devam etmektedir. Karayolları ile merkez ve komşu şehirlerle irtibatı kurulmuştur. Cide son yıllarda sarı yazması, renkli desenli paçalık şalvarı ve bayanların kuşandığı kendine özgü kemerleriyle, saltanat kayıklarının yapıldığı tersaneleriyle ünlüdür. Çalışkan Cidelilerin gerçekleştirdiği festivaller her sene ülkemizin bu cennet köşesindeki vatan toprağının tanıtımında etkili olmaktadır.

Tüm "Cide Postası"nda emeği geçen yiğit Türk denizcilerini; bu gemi seferinde anıları olan herkesi ve kahraman Cidelileri saygıyla selamlıyorum.

.....

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.