Yaşamanın giderek zorlaştığı, altyapı yokluğuna rağmen yaz nüfusunun bir milyonu aştığı, ev fiyatları ile kiraların astronomik rakamlara ulaştığı Bodrum’da, her şeye rağmen hayat renkli ve mutlu şekilde sürüyor.

Yollar yetersiz, trafik arapsaçı, lokanta ve oteller çok pahalı ama kalabalığa bakılırsa herkes memnun halinden. Gerçi eski işler, eski karlar ve kazançlar kalmadı. Fiyatlar tüm ölçüleri alabora etti. Öyle faturalar çıkıyor ki bazı müşterilere, inanılacak gibi değil. Tuzu kuru olanlar, sosyetik alanlarda bayrak sallayanlar, eller havada oynayanlar için sorun yok. Ama normal tatile gelen, normal kazançlara sahip insanlar bu yıl gerçekten zorlanıyor. Aslında her keseye uygun yerler var şehirde. Ama ailece gelenlerin evdeki hesapları Bodrum çarşısına uymuyor işte.

Evi olanlar da hayli sorun yaşıyorlar Bodrum’da. Denize girecek yer bulmak iyice zorlaştı. Gerçi iki-üç bölgede bedava belediye plajları var. Ancak ihtiyacı karşılamaktan çok uzak. Öyle olunca millet, restoranların plajlarında 150 liralık yiyecek-içecek parası ödeyerek, şezlong ve şemsiyeleri kullanabiliyor. Burada işletmeler de haklı, ecri misil adı altında çok büyük paralar ödüyorlar sahile. Devlet, iş yapsa da yapmasa da çatır çatır alıyor parayı lokanta ve otellerden. O zaman işletmeler de, bir tostla ayrana 100, gözlemeye 60, bir suya 20, kahveye 25, çaya 15 lira alıyorlar.

Devlet halkın rahatını düşünmekten çok, kasasına koyacağı paraya bakıyor. Güya sahiller ve deniz milletin. Milletin filan değil devletin hepsi, o devlet de para almadan sahile adım attırmıyor. Ne demek ecrimisil, niye alırlar ki bu parayı? Almasalar, millet de denize rahat rahat girse olmaz mı? Böyle giderse ayağımızı bile denize sokamayacağız. Neyse ki Belediye’nin kafe ve plajları normal insanların imdadına yetişiyor. Bu kafelerin çoğunda denize de girebiliyorsunuz, makul fiyatlarda karnınızı da doyurabiliyorsunuz. Bir de korkunç bir otopark sorunu var Bodrum’un. Saat başı artan fiyatlar, akşama doğru iyice tırmanıp, ciddi rakamlara ulaşıyor. Güya evlerin hepsinde otopark var. Ama ruhsatı aldıktan sonra bu otoparkları dükkân ve daireye çeviriyor çoğu. Bu yüzden sokaklara çift sıra park edenler, trafiğin canına okumakla kalmıyorlar, geçişleri de iyice zorluyorlar. Daracık Bodrum yollarından koca koca TIR’ların, hafriyat kamyonlarının ve iş makinalarının geçmesine de göz yumuluyor yıllardır. Bu yüzden yollar tıkanıp duruyor, kavgalar sürekli artıyor.

Yollar dedim de, sürpriz gelişmeler geldi kulağıma. Turgutreis ve Yalıkavak yolları önümüzdeki yıl çok rahatlayacakmış. Karayollarına ait olan Torba- Turgutreis yolunu ve sinyalizasyonu, Bodrum Belediyesi yapacakmış. Karayolları ile gerekli anlaşma sağlanmış, sezon sonunda işe girişilecekmiş. Büyükşehir Belediyesi pek olumlu bakmamış bu gelişmeye. Bodrum’un kendi imkânlarıyla bu projenin altından kalkamayacağını söylüyormuş. Peki, Büyükşehir Belediyesi sorumlu olduğu Yalıkavak yolunu bitirebilecek mi acaba? Para bulursa, o da hemen başlayacak çalışmaya. Yarıda kalan yolu tamamlamak için tüm gücünü sarf edecekmiş.

Dünyada yolu olmadan yapılan tek hastanenin Bodrum’da olduğunu biliyor musunuz? 150 yataklı yeni hastanenin inşaatının tamamlanmasının ve devlete teslim edilmesinin üzerinden aylar geçti. Ama yolu bitmediği için bir türlü açılamıyor. Yol olmadığına göre, hastalar paraşütle atlayarak mı gidecekler hastaneye? Gerçekten çok matrak bir ülkeyiz. Yenisi açılırsa, eski hastaneyi de doğumevi ve çocuk hastanesi olarak kullanmayı düşünüyorlarmış. Yıllarca tüm imkânsızlıklara rağmen çok iyi çalışan Devlet Hastanesi, şu sıra çok sıkıntıda. Doktorların çoğu peş peşe istifa edip, özel hastanelere geçiyorlar. Bu yüzden zamanında randevu alamayan vatandaşlar, özel hastanelere gitmek zorunda kalıyorlar. Bu fırsatı paraya çeviren özel hastaneler, uçuk rakamlar istiyor, uçuk faturalar çıkarıyorlar hastalara. Gereksiz araştırmalar istiyorlar, gereksiz emar çekiyorlar, para almak için ne mümkünse yapıyorlar. Ayrıca bazıları SGK ile yaptıkları anlaşmalara da son vermişler. Bu durumda Allah mecbur etmesin demekten başka çare kalmıyor. Kalmıyor ama Bodrum’da da pandemi iyice azdı. Ülkede sağlık sistemi çökünce, bundan Bodrum’un da payını almaması mümkün değil.

Yasağa rağmen yoğun inşaatlardan şikâyetler hiç eksilmiyor. Eskiden Bodrum’un 11 belediyesi vardı. Hepsi de ayrı imar planları yapmışlar. Ruhsatlar buna göre veriliyormuş. Belediye ruhsat verse de, vermese de sürekli mahkemelere taşınıyormuş. Hoş Belediye’den ruhsat alamayanlar, Çevre Bakanlığından aldıkları izinle inşaatlarını sürdürüyorlarmış. Çevre Bakanlığı dedim de, bakanlık kedi olduğundan buyana ilk defa bir fare yakalamış Bodrum’da. Kanalizasyonu denize vermekte ısrar eden 250 yataklı büyük bir oteli süresiz kapatmış. İçindeki yabancı turistleri de başka otellere yerleştirmişler. İnanılır gibi değil, ilk defa böyle bir uygulama yapılıyor. Elektrik fiyatları artınca, büyük işletmeler arıtmalarını çalıştırmak yerine pis sularını ve kanalizasyonu geceleri denize deşarj ediyorlarmış.

Bazı oteller kapanıp rezidans yapılırken, hala yeni otellerin projeleri bitiriliyor Bodrum’da. Örneğin Bağla’da, Kütahya Porselen’in sahipleri 7 yıldızlı bir otele başlayacaklarmış. Bağla’nın silüetini 4 katlı İslam külliyesi zaten bozmuştu. Buna bir de 7 yıldızlı büyük oteli eklerseniz, doğanın güzelliğini katletmekte ne kadar başarılı olduğumuzu daha iyi anlarsınız. Bağla tablo gibi güzel bir yerdi. Bu tablo güzelliğinin yerinde yeller esmeye başladı bile. Çünkü külliyenin altında çok büyük bir de site yapılıyor. Külliyenin nasıl ortaya çıktığını da öğrendim. Bir eski AKP milletvekili, oturduğu siteden ezan sesi duymak istemiş. Cami yaptırmak üzere hazineden 3 dönümlük bir yer tahsis ettirmiş. Camiyi yaptıracak hayırsever vatandaş ölünce, AKP Milletvekili bu kere Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapısına dayanmış. Diyanet önce sıcak bakmamış olaya, yakında bir cami olduğunu söylemiş ve yan çizmiş talebe. Ancak 3 dönümlük izin 15 dönüme çıkarılınca, bu külliye projesi devreye sokulmuş.

Bodrum’da “çok güzel hareketler bunlar” dedirtecek, bir de gönüllüler projesi var. Belediye’nin çok güzel bir girişimi bu. Gönüllüler vasıtasıyla çok güzel çalışmalar yapıyorlar, kentte huzurlu yaşamı kolaylaştıracak ortamlar sağlıyorlar. Bunlardan birine Ortakent’te rastladım. İşadamı Birol İnan, bölgede oturanları da örgütlemiş, kazma-kürek elde yol kenarlarını ağaçlandırıyor, çiçeklendiriyor ve sürekli bakımlarını yapıyorlar. Çok hoşuma gitti, sizleri de bundan haberdar etmek istedim. Ayrıca belediyenin tarım işletmesi, milli tohum istasyonu filan var. Tohumları halka ücretsiz dağıtıyorlar, lavanta dikimi yapıyorlar. Şu sıra lavanta hasadına başladılar bile. Bunun yağını dahi çıkarıyorlar…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.