Akşener Nereye Koşuyor..
Ülkücü, Merkez sağ ve Atatürkçü kitlelerin umudu olan İYİ Parti, güzel hareketlerle Türk Milletinin gönlünde yer aldı.
Kılıçdaroğlu’nun hiçbir getirisi olmayan Babacan, Davutoğlu ve Uysal’ı ittifaka alarak 39 milletvekili verip kendini Cumhurbaşkanı adayı yaptırmasına kadar AKŞENER haklıydı.
Seçim oldu ve Onun bu haklılığı da kamuoyunda tescillendi.
Şimdi mahalli seçimlerde "kendi adaylarımızla seçime gireceğiz" şeklindeki yaklaşım, bence büyük bir hezeyan.. Ekrem İmamoğlu’na ve Mansur Yavaş’a “kardeşim” diyeceksin, ondan sonra onları yarı yolda bırakacaksın, doğrusu olacak bir iş değil.. Bu bir anlamda harakiri gibi bir davranış. Ayrıca Adana, Muğla, Mersin, Hatay ve Antalya’yı saymıyorum. Mahalli seçimlerde bu büyükşehir belediyelerinin elden çıkması demek, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarındaki gibi bir hezimettir. Yani bir yenilgiyi daha peşinen kabul etmektir.
Böyle bir hezimetin sonunda da “Sebebi AKŞENER” denilecektir.
İYİ Parti seçmeninin (ben de dahil olmak üzere) partinin bu hareketine uyacağını zannetmiyorum.
Daha akıllı bir program dâhilinde, hezeyanlı ve stresli hitapları, hele ki duygusallığı bırakıp, aklıselim ve soğukkanlılıkla hareket edilmesi temennimdir. Siyaset her şeyden önce üç düşünüp bir hareket etmeyi gerektirir.
…
Ekonominin Suçlusu Emekliler mi?
Yugoslavya parçalandığında, devletin Sosyal Güvenlik Kurumu tamamen feshedilmiş, yerine kurulan devletlerin hiç birisi de emeklilere sahip çıkmamıştır. Emekliler ve emekli olacaklar ödedikleri prim ve sosyal haklarına elveda demiştir. Ne kadar acı bir sahne değil mi?
Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlanırken, toplum olarak ekonomik ve sosyal durumumuz hiç de iç açıcı değil. Devletin, emeklilerimize kaynak bulamadığı açıkça söyleniyor. Ayrıca ekonominin kötüye gitmesinde de “emekli maaşları” bahane edilmiş, neredeyse emeklilerimiz suçlu sayılmıştır. Oysa onlar ömürlerini SGK’ya her ay peşin prim ödeyerek geçirmiş, emeklilik sonrasında da işte o ödediği primlerin karşılığını beklemektedirler. Yani hiç kimse hiç kimseden bir bağış ya da ulufe beklemiyor. Görülüyor ki, büyük çoğunluğu açlık sınırının altında ve zor günler yaşıyor. Öyle seçim öncesini bekleyecek mecalleri de kalmamış gibi.. İktidar oyalanıyor da, muhalefet de seyrediyor vatan millet aşkına..
…
Nüfusları Hızla Yükselen Sığınmacılar..
Ülkemiz dışardan gelen sürekli bir göçmen istilasına maruz kalmıştır. Okumuş beyinlerin yerine, ABD’ye yalakalık uğruna, Suriye ve Afganistan’da kendi devletine hainlik yapmış sığınmacılar, denetimsiz bir şekilde kentlerimize yerleşmekteler. Kendi delimizi, kendi teröristimizi zapt etme mücadelesinde iken, bu ekstra yük ne zamana kadar Türk Milleti’nin sırtında olacak, o da meçhul..
Para veren daima yönetir. Bu hep böyle olmuştur. Karşılıksız hediyeyi sadece Noel baba dağıtır. O da dinini öne sürer. Şehirlerimizdeki göçmen yoğunluğu ürkütücü boyutlara ulaşmaktadır. Afganistan’dan gelenler aslında ABD’nin götürmesi gereken kişiler iken, bizim başımıza belâ edilmişlerdir.
1939 yılında BM nezdinde yapılan referandumla Türkiye’ye bağlanan Hatay ve sonradan büyük nüfus değişimlerine sahne olan, etnografik yapısı zorlanan diğer şehirlerimiz ne yazık ki ileri sürülen bir “Ensar” lafzı ile büyük bir tehdit altına sokulmuştur.
Göçmenleri Avrupa’ya göndermeyen ilgililer, AB’nin üç beş kuruşuna mukabil Türk Milletinin kaderi ile oynamaktadır. Ne yazık ki muhalefetin dağınık ve her telden olmasından dolayı da meydan tamamen serbest haldedir. Bu sığınmacılar konusunda ufukta çok da iç açıcı şeyler görülemiyor. Nüfusları hızla yükselen bu yabancılar, artık bir milli bütünlük sorunumuzdur ve tüm partilerin birlikte hareket ederek, bu soruna acilen müdahale edilmesi gerekmektedir. Zira yarınlar geç olabilir. Bekleyip, görecek miyiz? Nasihatten ders alacak mıyız bilemiyorum..
İyi bir haftasonu diliyorum..