Birey içindeki özü keşfettiği zaman mutlak gerçek, varoluşsal vicdan ve iyiliği deneyimleyebilir. Herkesin içinde bu muhteşem saraya benzer bir yer var ama her nedense herkes dışarıda debelenip duruyor.
Bu yeri keşfetmek için bireyin tekâmül etmesi gerekir. Böylece farkındalık yükselerek varoluşsal vicdan bir güneş gibi doğar. Sonra da kişi neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edebilir ve çabasızca iyiye doğru yol alır.
Bu durumda birey ona dayatılmış dünyevi vicdana ihtiyaç duymaz. Vicdan azabı da çekmez.
Genellikle insanlar öfke, nefret, intikam, kıskançlık vb. duygular tarafından yönlendirilerek kötü tabir edilen eylemlerde bulunur ve sonrasında vicdan azabı çeker. Ama dünyevi vicdan öncesinde bu kötülükleri önlemek için bir işe yaramaz. Sonrasında ise zaten olan olmuştur, geçmişe gidilemez.
Evrensel eylem yasası “ne ekersen onu biçersin” prensibine göre işler. Bu prensip bireyin bilinçaltına programlanmıştır ve bireyi ektiğini biçmeye sevk eder.
Fakat birey tekâmül ederse, özden ortaya çıkan varoluşsal vicdan bireyi aydınlatır ve kişi evrenle birlik içinde olduğunu fark eder. Bu farkındalık sayesinde birey kötülük yapamaz, kimseye zarar veremez, iyilik ve huzurla dolar. Bu tür insanla aynı ortamda olan insanlarda da varoluşsal vicdan uyanır ve onlar da aynı şekilde iyilik ve huzurla dolar.
Herkesin vicdana ihtiyacı var ama acı veren dünyevi vicdana değil, mutluluk veren varoluşsal vicdana.
Bunun için insanların bu iki olgunun arasındaki farkı anlaması ve ona göre hareket etmesi gerekir.
Dünya Değişim Akademisi “Tekâmül Sanatı” ve “Farkındalık Sanatı” bireyin tekâmüle adım atmasını, farkındalığının yükselmesini, özünü keşfedip o muhteşem saraya giriş biletini sunuyor.
Tarafınızdan kaleme alınan, gönül açıcı, aydınlık yazı için teşekkür ederiz. Ellerinize sağlık.