Şu günlerde bir çok evde gençlerin LGS ve YKS sonuçları tartışılıyor.Bu konuda çok ciddi eleştiriler var. Ve çoğunda da çok haklı aileler.
Erdoğan Fetö ile ilk mücadelesini pıtırcık gibi büyüyen dersaneler üzerinden başlatmıştı. Bu yarışın adil olmadığını, insanların hayvanlarını satarak çocuklarını dersanelere gönderdiğini anlatıp durmuştu. Evet bir öğretmen olarak biz de karşıydık, bu adil olmayan yarış bizi de rahatsız etmişti. Sevindik dersaneler kapatılınca. Müfredat çerçevesinde okullarda verilen eğitim ölçme değerlendirme için de yeterliydi. Sonuç da sınav belirleyiciydi.
Dersaneler kapandı. Sonrasında bir çok özel okul ve üniversite devlete devredildi. Buraya kadar sıkıntı yok. Eğitimde eşitlik felsefemize uymuştu. Gel zaman git zaman cemaatin benzeri özel okulları, üniversiteleri hiç uygun olmayan binalarda tabelalarını astılar. Yandaşların, akrabaların gelir kapısı özel hasteneler de eklenince aklımıza “Bu kavga memleket için değil de bunun için miydi?” sorusunu getirdi ister istemez.
YÖK resmen bu tezgaha çanak tutuyor. Bu hayat pahalılığında başka bir şehirde yurt ya da evde kalamayacak çocuklar imkanlarını zorlayıp ikinci öğretimlere yönelirken, bir de baktık ki kime hizmet ettiği belli olan bir kararla ikinci öğretimlerin kaldırıldığını öğreniyoruz ve daha ilginci kontenjanlar daraltılıyor. “Ahiret suali” denilen cinsten kasti zorlaştırılmış sınavla en başarılı öğrenciler bile bekledikleri puanları alamıyorlar. Hani müfredat dışına çıkılmayacaktı? Burada açık ve net öğrenciler merdiven altı denecek düzeyde özel üniversitelere mecbur bırakılıyor. Anlıyoruz ki YÖK gibi bir dağa sırtlarını dayamışlar. Çünkü özel okul açmanın ne zor şartları olduğunu üç özel okul açmış birisi olarak çok iyi biliyorum. Sayın YÖK üyeleri, bu ülkenin evlatlarını dağı taşı cennet olan bu güzel ülkeden soğutmak gibi bir misyon mu edindiniz?
Gelelim adı milli kendisi toplama, yaz boz tahtası olan MEB’e.. Aynı şeyi onlar da yaptılar. En yüksek dilime giren çocuklarla aşağı dilimde olan çocukları aynı okullara mecbur ettiler. Öyleyse sınav niye? “Müfredatın dışına çıkılmayacak sınavda rahat olun!” diyen Bakana edilen küfürleri yazmam terbiyeme sığmaz. Ama Bakan bey doğrusu sizin adınıza çok üzüldüm. Genç neslin belleklerinde böyle kalmanızı asla istemezdim. Birçok okulu niteliksize çevirdiniz. Bir çok yeni donanımlı okulu İmam Hatip yaptınız. Veliler, inanın ki inançlı veliler bile çaresiz kaldıkları için yolladılar çocuklarını.
Esasında özgürlüklerden yanayım. Her aile kendi evladını istediği gibi yetiştirme hakkına sahip olmalı, devlet bunun için seçenek sunmalıdır. Ben Kız Lisesi mezunuyum. Başarılı bir okul olduğu için tercih etmiştim. Aynı zamanda Erkek Lisesi, İmam Hatip, Meslek Liseleri, Anadolu ve Fen Liseleri, Öğretmen Okulları gibi çeşitlilikle bu ihtiyaçlar karşılanmıştı geçmişte. Yani "tercihe evet, dayatmaya hayır"..
A. Aksu İ. H. Lisesi’nin ki beşbin öğrenci kapasiteli bir lise, öğrencileri ile zaman zaman Mihraplı Parkı’nda sohbet imkanım olmuştu. Sadece bir öğrenci “Teoloji”ye ilgi duyduğu için İlahiyat Fakültesine gideceğini söyledi. Diğerlerinin tercih ve beklentileri hep farklıydı. Ve inanın Bakan Bey sizleri de hiç sevmiyorlardı. Zannediyor musunuz ki dayatmalar, kısıtlamalar, zorlamalar sevgi getirir. Hatta dilim varmasa da söyleyeceğim “Lanet olsun!” diyen diyene.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın torunu özel öğretim alıyor diye eleştirenler oldu. Her çocuğun imkanları dahilinde iyi eğitim alması harikadır. Ama devlet babanın görevi de imkanı olmayanları olanlarla eşitlemektir. Eğitimde fırsat eşitsizliği, adam kayırma, ehil olmayan atamalar, iş kaygısı, hayat pahalılığı, dinle hiç ilgisi olmayan dini argümanlar, baskı, gençleri “amorf yaratıklar" haline getirdi. Sümer tanrılarına tapan, Şamanizme bel bağlayan, hatta Budizm öğretilerini baştacı eden bu gençlerin günahı da vebali de sizindir. Başta Diyanet, YÖK ve MEB... Sürekli artan bu günahlarınız çok ağır olacak.
Canı burnunda emekliler, uyutulma kararı alınmış hayvanlar, kendi çabaları ile ayakta durmaya çalışan engelliler, ülkenin dağı taşı, yer altı, yer üstü perişan, kısacası el attığınız her yeri kurutmak görevini başarı ile tamamlıyorsunuz. Devlete güven sıfırlanmış, dün baştacı edilenlere bugün “tu kaka!” denmiş, kimin eli kimin cebinde belli değil. Tarihimizde hiçbir zaman seçmenler “Elimiz kırılsaydı!” dememişlerdi. Aferin bunu da başardınız!
Her fırsatta dile getirdiğiniz, tarihin eşsiz zaferleri ile özdeşleştirdiğiniz bu zaman diliminde şanlı mazimizi atiye kim taşıyacak? Bu zırvalara son verecek vaatler kimden gelirse, bilin ki iktidar onların olacak.