Daha önce köşe yazımda, "Öğretmen Yetiştirme" konusunda bakanlığımıza teklif ettiğim projemi yazmıştım.
Hazır yeri gelmişken, insanı EĞİTEREK mutlu olacağı hayata hazırlayan, ÖĞRETEREK de başarılı olacağı mesleğin sahibi olmasını sağlayan öğretmenlerimizden söz etmemin ve öğretmenlik mesleğini anlatmamın uygun olacağını düşündüm.
İnsan yetiştirmek, insanı eğitmek dünyanın en zor ve en ağır işidir. Öğretmenler; aklıyla, bilgisiyle, becerileriyle para kazanılan bir mesleğin mensuplarıdır. İnsan yetiştirmenin ağır yükünü taşıyan "emek" ve "fikir" mimarlarıdır.
Öğretmenlik, çok önemli ve çok hassas bir konudur. Ham maddesi insan olduğu için diğer mesleklerden farklıdır. Mühendis, beğenmediği binayı yıkar yerine yenisini yapar. Meyve vermeyen ağaçlar sökülür, yerine yeni ağaçlar dikilir. Eğitimde böyle bir telafi mümkün değildir. Yanlış yapmanın bedeli (sonuçları) ağır olmaktadır.
Öğrencinin ideal insan olması anlamında, eğitimin önemine istinaden ALTINI ÇİZECEĞİMİZ durumlar olabileceği gibi, eğitimde yeri olmayan yanlış bir sözle, tavırla, tepkiyle ÜSTÜNÜ ÇİZECEĞİMİZ neticeleri de görmemiz mümkün olmaktadır. Eğitim işinin sırrı öğretmende düğümlenmektedir.
Eğitim sorunlarını çözmüş olan gelişmiş ülkelerde, öğretmenlerin çok yüksek maaş aldıklarını, ekonomik sorunlarının olmadığını, itibar konusunda sıkıntı yaşamadıklarını, öğretmenliğin en önde gelen gözde mesleklerden biri olduğunu söylemek zorundayım. Ancak bizim öğretmenlerimizin "gayret" ve "fedakârlık" konularında çok daha iyi olduklarını belirtmek isterim. Gelişmiş ülkelerin eğitim sistemleri ve eğitim hayatları bilinen bir düzen içerisinde, ciddi bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Öğrenci, öğretmenine adıyla veya soyadıyla hitap etmektedir dersem, sizlerin tuhaf bulacağınızı tahmin ediyorum. Elbette, bunun sosyal yapı, kültür ve ekonomiyle yakından ilgisinin olduğunu da göz ardı etmemek gerekir.
"Eğitimdeki sırrın düğümünü öğretmen çözer" demiştim ya, öğretmeni ve öğretmenlik mesleğini, şöyle bir örnekle anlatayım da konuya açıklık getirmiş olayım: Bir öğretmen derse girdiğinde ayağa kalkmayan, uyuyormuş gibi duran bir öğrencisini görüp, "Benim geldiğimi görmedin mi? Terbiyesiz, saygısız, bunun hesabını sana sorarım" demesi ile, "buyurun, oturun" dedikten sonra, gördüğü o öğrencinin yanına gidip "derse girdiğimi görmedin herhalde. Hasta mısın? Gece uyumadın mı? Bir sıkıntın mı var? Söylemek, paylaşmak ister misin? Senden böyle bir tavır ve tepki beklemediğim için merak ettim, ne oldu?" demesi arasındaki fark, öğretmenin ve bu mesleğin inceliğini ifade etmektedir. Bilmem anlatabildim mi?
Öğrenciyi kaybetme ve kazanma noktasındaki bu tür tavır ve tepkilerde, anlayış ve yaklaşım çok önemlidir. Öğrenciyi, yanlış davranışında vicdanına mahkûm etmek gerekir. Olumsuz davranışında, öğrenciye, mahcup olma duygusu yaşatılarak otokontrol sağlanmalıdır.
Eğitimde hiddetin, şiddetin, hakaretin yeri yoktur. Bu ve benzeri davranışlarla disiplin sağlanmaz. Bu durumlar, nefret duygularının yaşanmasına sebep olur. Saygınlık kazanmak, unutulmamak, etkili olmak "ilgi, sevgi, anlayış, yaklaşım ve sahiplenme" gibi düşüncelerle mümkün olur. Bu işi, mesleklerinin özelliklerini ve güzelliklerini yaşayan öğretmenlerimiz çok iyi bilirler.
Eğitimde "anlayış" ve "yaklaşım" esasları çok geniş kapsamlı konulardır. Eğitimin önemli ve öncelikli değerlerindendir. "Anlamak" kelimesinden hareketle, öğretmeni ve öğretmenliği anlamaktan tutun da öğrencinin sosyal ve psikolojik durumunu anlamaya ve anlayışlı olmaya kadar, eğitimin her alanında karşımıza çıkmaktadır.
Ayrıca, "moral ve motivasyon, takdir ve teşvik, etki ve tepki, disiplin ve otokontrol, empati ve sempati, ilgi ve sevgi" gibi konular, eğitimde başarılı olmanın esaslarındandır. Küçük yaşlardan itibaren, ilgi ve sevgi gören bir öğrencinin öğretmenine saygısızlık yapması mümkün değildir. Bir öğretmenin de öğrencisine, onur ve gurur duyduğunu hissettirmesi saygınlık kazanmasının temel sebebi olacaktır.
Üniversite bitirmekle, diploma almakla öğretmen olunmadığını; okula gidip gelmekle, derse girip çıkmakla öğretmenlik yapılmadığını biliyoruz!..
SÖZÜN ÖZÜ: Elbette ki bir anne-baba kendi evladını karşılıksız sever. Ruhu zengin, gönlü engin olan öğretmenler ise başkalarının evlatlarını karşılıksız sevmektedir. Günlerimizin mutlu, geleceğimizin umutlu olması için, eğitimin inceliklerini, özelliklerini ve güzelliklerini bizlere yaşatan, özü ve sözü aynı olan öğretmenlerimizin kıymetini bilelim. Öğretmenlik mesleği için, gözdeki görme bozukluğuyla görüş bozukluğunu (bakış açısını) karıştırmayalım. En iyi değerlendirme yolu, ahlâk ve vicdandır.