11 Eylül 2007 tarihinde Batman’da düzenlenen Hasankeyf Kültür ve Sanat Festivali’nde, DTP Tunceli milletvekili Sabahat Tuncel şunları söylemişti: “PKK cenazesine biz şehit deriz, kimse bizden kardeşlerimize terörist dememizi beklemesin.

ABD’nin dış politikasının etkin isimlerinden David Phillips, 2007 Eylül ayında Türkiye’de hükümet tarafından ağırlanmış ve yaptığı görüşmeler sonucunda “PKK’nin Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Entegre Edilmesi” başlıklı bir rapor hazırlamıştı. Raporda sivil anayasa hazırlanması, esneksiz, hesapsız ve katı muhafazakâr yargının dönüştürülmesi ve silahlı kuvvetlerin ‘demokratik bir ordu’ gibi işlev görmesi gerektiği yazılmıştı. Günümüzdeki barış süreci ve sivil anayasa söylemleri, ABD tarafından yıllar önce yazılmıştı.

26 Aralık 2007 tarihinde DTP Parti Meclisi toplantısının sonuç bildirgesi şöyleydi: “PKK terör örgütü değil, Kürtlerin yok sayılmasının zorunlu sonucu olarak ortaya çıkan ve Kürt sorununun çözümünü isteyen bir siyasal örgütlenmedir.

CIA’nın elemanı, Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Henry Barkey, 2008 yılı Ekim ayında Kürt sorunu üzerine bir rapor hazırladı. “Kürdistan Üzerinden Çatışmayı Önleme” adıyla hazırlanan bu raporda, Irak’ın kuzeyindeki yönetimle Türkiye’nin ilişkiler kurması, Ankara, Erbil, Washington işbirliği ile sorunun çözülmesi, PKK terör örgütü için genel af, sözde Kürt sorununun demokratik temelde çözüme kavuşturulması, bunun için de AB üyeliğinin bir baskı aracı olarak kullanılması gibi öneriler sıralanmıştır.

ABD’nin Atlantik Konseyi isimli kuruluşu için 2009 Haziran ayında David Phillips tarafından “Türkler ve Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi” adında bir rapor hazırlandı. Bu rapordaki görüşler ve öneriler, Türklerle Irak Kürtlerinin 13-15 Nisan 2009’da Washington’da yaptıkları toplantıdaki görüşmelere ve David Phillips’in Türkiye ve Irak’taki görüşmelerine dayanmaktadır. Raporun öneriler bölümünden sadece üç başlığa bakmakta yarar var:

  • Teröre karşı çıkmanın ötesine geçin: PKK sorununun çözümü, güvenlik önlemlerinin ötesinde adımlar gerektirmektedir. Nihai çözüm Türkiye’nin sürdürülebilir demokratikleşmesinde ve gelişiminde, aynı zamanda PKK liderleri ve birlikleri için af organizasyonu yapmakta yatmaktadır.
  • Tutukluları serbest bırakın: Demokratikleşmeyi geliştirmek için DTP’li tutukluları serbest bırakın.
  • Düşmanla konuşun: Ankara, Öcalan’la konuşmayı reddedebilir fakat DTP etkin birer muhatap olabilir. Erdoğan’ın, DTP’yle görüşmesini ve geniş kapsamlı görüşmeler için bir kanal olarak görmesini sağlayın.

30 Temmuz 2009 tarihinde 9. Tunceli Kültür ve Doğa Festivali’nde, DTP Genel Başkanı Yardımcısı Emine Ayna şunları söylemişti: “Kürt sorununun çözümünde muhatap Kürtler, DTP, PKK ve Sayın Öcalan'dır. Yoksa çözemezsiniz. Hak mücadelesi verenlere terörist derseniz, barış dili olmaz, şiddet dili olur.” 11 Ağustos 2009 tarihinde Iğdır’da düzenlenen DTP mitinginde konuşan Emine Ayna, açılım konusunda; “DTP ile görüşüp, PKK ve sayın Öcalan’ı bunun dışında bırakma gibi bir oyun varsa, bu oyuna gelmeyiz. Buna izin de vermeyiz, bunun bilinmesini isteriz” demiştir.

Emperyalist ABD ve batı, bizim bölgemizde yapacağı işgale Büyük Ortadoğu Projesi adı vermiştir. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den toprak alarak sözde Kürdistan projesini hayata geçirmek arzusundadır. Emperyalistlerin bu arzusunu yerine getirmek için, yerli işbirlikçileri de kollarını sıvamıştır. Sözde Kürt sorununun çözümü için şimdi yeni bir açılım gündeme gelmiştir. Söylemler yine aynıdır ve bu durum yeni anayasa yapımı için siyasi iktidarın da işine gelmektedir.

Tuncer Bakırhan, 4 Kasım 2024 tarihinde Mardin'de kayyım protestosu için parti otobüsünün üstünde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bu yalancılar, bu inkârcılar, bu Türkiye halklarını reddedenler zannediyorlar ki Kürtler bu kayyumlara baş eğeceğiz. Çok iyi bilsinler ki Şeyh Saitler, Seyit Rızalar, Denizler ne yaptıysa, Kürt Halkı, Türkiye Halkları da onların yaptığını yapacaktır. Ne onların kayyumu, ne onların zulüm politikaları, ne yalanları, ne hileleri bizlere diz çöktüremeyecektir. Seyit Rıza'nın dediği gibi bizleri diz çöktüremezsiniz diyoruz.”

Demokratik Bölgeler Partisi tarafından 5 Ocak 2025 tarihinde Diyarbakır’daki etkinlikte konuşan DEM Parti genel başkanlarından Tülay Hatimoğulları’nın sözleri dehşet vericidir; “Tarihsel bir kırılma anından geçmekteyiz. Ya pozitif bir şekilde kırılma gerçekleşecek barışı inşa edeceğiz, ya negatif yönde kırılmalar gerçekleşecek ve her yer Gazze olacak. O nedenle devlet aklına biz buradan seslenmek istiyoruz. İmralı'da gerçekleşen bu görüşme yetmez, İmralı kapıları açılmalıdır.

DEM ve benzeri önceki partilerin yöneticilerinin her konuşmalarında, Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit, halkı isyana kışkırtmak ve bölücülük vardır. Emperyalizmin kucağına oturan böyleleriyle yapılacak açılımların sadece ülkemizi bölmeye, parçalamaya yönelik olduğunun bilinmesi gerekir. Zaten güvenilir de değillerdir. Aynı şekilde siyasi iktidarın da toplum içinde güvensiz olduğu bilinmektedir. Üstelik siyasi iktidarın demokratikleşme sözü de hayaldir. 23 yıldır ülkemizi faşizme götüren bir iktidardan demokratikleşme beklenemez.

Kapalı kapılar ardındaki bu tezgâhlardan sonra bebek katili ve yaklaşık elli bin kişinin öldürülmesinden sorumlu PKK terör örgütü başı Abdullah Öcalan’ı 28 Aralık 2024 tarihinde İmralı’da iki DEM partili ziyaret etti. Daha sonra bu iki vekil yanlarına Ahmet Türk’ü de alarak TBMM’de siyasi partileri ziyaret etmeye başladılar. Terörle ilişkisi nedeniyle görevden alınan Mardin Anakent Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün, ziyaretlere dahil edilmesi ülkemizin ne kadar karanlık ve onursuz bir duruma düşürüldüğünün göstergesidir.

Yapılan görüşmeler için iyi niyet ortaya konmasına karşılık, güvensizlik büyük boyuttadır. İYİ Parti yöneticilerinin görüşmeyi kabul etmemesi olumludur. 7 Ocak 2025 tarihinde TBMM’de CHP’yi ziyaret ettiler. Bu görüşmeyle ilgili olarak CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “DEM heyeti bize yapılan ziyarette Abdullah Öcalan'ın silah bırakma çağrısı yapacağını ifade etti. Bu çağrının Avrupa tarafı, Türkiye tarafı, Suriye tarafı, Irak tarafı olacak; otonomi ve federasyon istemiyoruz” dediklerini söyledi. Bu kadar iyi niyet saflıkla ya da aptallıkla açıklanamaz, bu ihanete ortak olmaktır.

‘Kürt sorunu’ denince akıllarına önce anadilde eğitim ve Kürt kimliğinin kabul edilmesi sonra da özerklik gelenler için yeni anayasa yapımı kaçınılmazdır. Böylece “eğitimde Türkçe dışında başka bir dil anadil olarak okutulamaz” hükmünü içeren anayasanın 42. maddesi ile yurttaşlık tanımının yapıldığı 66. maddenin değişimine gidilmesi gündeme gelecektir. Ardından sıranın ilk dört maddeye de geleceği bilinmelidir. Kısaca yeni çözüm süreci, siyasi iktidarın sürdürdüğü yeni anayasa tartışmasıyla birlikte değerlendirilecektir. Sonuçta ülkemiz bölünmeye giderken, kimileri de ömür boyu devleti yönetme arzusunu gerçekleştirecektir.

Buradaki esas proje barış değildir, ulus devletin yıkılmasıdır. Büyük Ortadoğu Projesinin gerektirdiği gibi Büyük Kürdistan'ın kurulması, Güneydoğu Anadolu Dicle ve Fırat nehirlerinin Türk milletinin vergileriyle yapılan GAP projesinin Kürdistan'a verilerek Ortadoğu ve İsrail'in zengin petrol, doğalgaz, su ve toprak sahibi yapılması projesidir. Bu projeyi destekleyen açılım meraklıları ile tepki vermeyenler ve sessiz kalanlar da ihanetin birleştirici parçalarındandır.

13 Ocak 2025.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.