İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki daha önce eşi ve benzeri görülmemiş savaşının başlamasının altıncı ayı dolarken insanları, taşları, ağaçları, hatta kuşları ve hayvanları etkileyen ve İsrail’in gelişmiş silahlarının ister yer yüzünde ister yeraltında olsun karşısına çıkan ne varsa silip süpüren savaş, evleri, okulları, hastaneleri ve diğer kamu hizmeti binalarını yerle bir etti, altyapıyı kullanılamaz hale getirdi. Kadın erkek, genç yaşlı, çocuk demeden Gazze’nin iki milyonu aşan nüfusunu yerinden etti. Filistin Sağlık Bakanlığı’nın resmi kayıtlarına kayıtlı 32 binden fazla Gazzeli İsrail saldırılarında öldürüldü, kayıtlı ya da kimliği belirlenemeyen yaklaşık 9 bin kişiden haber alınamıyor.
Bu yazıyı yazmaya başladığımda Hamas Hareketi’nin askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları liderliğindeki Filistin direnişinin Gazze Şeridi'nin doğu sınırına düzenlediği, çok sayıda İsrailli askerin, subayın ve yerleşimcinin öldürülmesine ve kaçırılmasına yol açarak İsrail'in siyasi ve askeri liderlerini çılgına çeviren saldırının ardından geçen günleri, haftaları ve olayların nasıl hızla geliştiğini düşündüm. İsrail'in siyasi ve askeri liderleri, bu olayın ardından Hamas Hareketi’ni ve onun Gazze'deki askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nı ortadan kaldırma bahanesiyle Gazzelilerin hayatlarını mahvettiler ve mahvetmeye de devam ediyorlar.
Savaşın Gazzelilerin hayatını ve benim hayatımı nasıl değiştirdiğine değinmeden önce, daha önce Gazze Şeridi'nde yaşadığımız, ancak normal olmayan hayatımızdan bahsetmeliyim. Hamas'ın 2006 yılında ikinci genel seçimleri kazanmasının ardından İsrail, Gazze halkına yaptırımlar uygulamaya başladı. Yaptırımlar, Hamas'ın seçim zaferinin ve şu an Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı olan eski Başbakan İsmail Haniye liderliğindeki Filistin hükümetinin kurulmasının ilk yılında, Hamas'ın Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirdiği 2007 ortalarına kadar daha da yoğunlaştı. Filistin Yönetimi, kurumları ve sembol isimleri Batı Şeria'ya ve Filistin dışına çekildi.
Gazzeliler geçtiğimiz yılları abluka ve savaşlarla yaşamaya devam etti.
İsrail o dönemde Gazze Şeridi sakinlerine sıkı bir abluka uygulamaya başladı ve ticari geçişleri kapattı. Gıda stoklarına ve hammaddelere ulaşılamaması nedeniyle fabrikalarda üretim durdu, dükkanlar kepenk kapattı. Bu durum günlük kazançla geçinen Gazze nüfusunun ekonomik durumunun gerilemesine neden oldu. Mısır ile Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı da kapatıldı. Gazzelilerin seyahat etmeleri engellendi. Durum her geçen gün daha da büyüdü ve sonunda Gazzeliler Mısır sınırına saldırıp her türlü malı tedarik etmek için el-Ariş ve Şeyh Zuveyd şehirlerine kadar ilerlediler. Ancak mesele uzun sürmedi.
Hamas, Gazze Şeridi’nin güney doğu sınırında düzenlediği askeri operasyonda İsrail askeri Gilat Şalit'i kaçırmış, Şalit Gazze'de İzzettin el-Kassam Tugayları tarafından alıkoyulmuştu. Şalit’in iadesiyle ilgili 2008 yılında anlaşmaya varılamaması nedeniyle savaş patlak vermiş ve İsrail, Gazze Şeridi'ne 21 gün boyunca karadan, denizden ve havadan yoğun bombardıman düzenlemişti. İsrail'in kaçırılan askerinin bulunduğu yere ulaşıp onu kurtarmak için başlattığı savaş, yüzlerce Gazzelinin ölümüne ve yaralanmasına neden oldu.
Gazzeliler, İsrail’in ablukası, uygulamaları ve İsrail askerlerinin gerilimi artırması nedeniyle 2012, 2014, 2019, 2021, 2022, 2023 ve bu yıla kadar aynı şiddetli saldırılara uğradı. İsrail’in evleri, dükkanları, apartmanları ve altyapıyı hedef alan saldırılarının dozu her yıl arttı. Ancak burada özellikle 2018 yılından bu yana son altı yılda bazı işçilerin İsrail tarafındaki işlerine geri dönmelerine ya da Yeşil Hat içinde çalışmalarına izin verilmesi, yurt dışından ithal edilen malların miktarının artırılması, Refah Sınır Kapısı’nda geçişlerin biraz olsun kolaylaştırılması, kentsel gelişime hız kazandırılması, sokakların dış finansmanla genişletilmesinin yanı sıra Gazze Şeridi'nin batı kıyısındaki er-Reşid Caddesi/el-Bahr Caddesi başta olmak üzere çok sayıda kafe ve restoranın açılmasıyla bazı rahatlamalar açısından durumun biraz olsun değişmeye başladığını açıkça belirmekte fayda var.
Hayatlarında işlerin yoluna gireceğini, daha iyi olacağını umuyorlardı. Öyle ki bazı gurbetçiler ya da onların yurtdışındaki çocukları, çalışmak, bazı projeleri hayata geçirmek ya da Gazze'deki üniversitelerde okumak amacıyla anavatanları olan Gazze Şeridi'ne dönüp yerleşmeye karar verdiler. Tüm bunlar, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki ablukayı kaldırmamasına ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ne girişi yıllardır engellenen bazı hammaddelerin girişine izin verilmesine yönelik baskılarına yanıt vermemesine rağmen günlük hayatta küçük bir iyileşme ve olumlu bir değişim olduğunu gösteriyordu.
Gazze'de 7 Ekim 2023 sabahı olanlar, önümüzdeki günlerde olacakların daha önce gördüklerimize benzemediğini anlamamızı sağladı.
Üniversite eğitimimi 2007 yılında tamamladım ve 2010 yılında evlendim. Bir oğlum ve bir kızım oldu. Gazze şehrinin merkezinde yer alan babamın evinin üzerine kendi evimi inşa etmeye karar verdim. Çalışma koşullarının her zaman iyi olmadığı doğru, ama iş alanları gelişiyordu. Bu da beni bu doğrultuda istikrarlı bir şekilde ilerlemeye ve birçok arkadaşımın yaptığı gibi yurt dışına göç etmeyi düşünmemeye itti. Burada, memleketimde, kendim ve çocuklarım için bir gelecek inşa edebileceğime inanıyordum. Fakat yanılmışım ya da İsrail, Gazze Şeridi’ne açtığı son savaşla beni Gazze'de evlenmek, ev inşa etmek ve buraya yerleşmek konusunda yanlış kararlar verdiğimi düşünmemi sağlamayı amaçlıyordu. Tıpkı diğer binlerce Gazzeli gibi. Onlar da İsrail'in yıktığı, daha doğrusu yok ettiği, evleri yapmaya ya da apartman daireleri satın almaya karar vermişlerdi.
7 Ekim
7 Ekim cumartesi sabahının da diğerleri gibi normal bir gün olması gerekiyordu. Ancak Gazze sakinleri o sabah Gazze Şeridi'nden İsrail'e atılan yüzlerce roket mermisinin sesiyle uyandılar. Ardından gelen haberler ve İsrail'in başlattığı bombardıman, Gazze'de ilerleyen günlerde olacakların daha önce gördüklerimize benzemediğini anlamamızı sağladı. Ancak hem benim şahsi görüş hem de Gazzelilerin çoğunluğunun görüşü çerçevesinde geçmiş ve gelecek yaşamlarımızın değişmesi açısından bugün bulunduğumuz noktaya gelmeyi beklemiyorduk.
Bu yazıda, savaşın ilk gününden bu yana çok sayıda apartmanın ve konutun yıkılmasına ya da hasar almasına, yüzlerce Gazzelinin öldürülmesine ve bilinmeyene doğru yerinden edilmesine, bazılarının (bombalanan evlerinden ya da apartman dairelerinden sağ kurtulanlar) bombalara karşı onları koruyabilecek sığınaklar olmadığından akrabalarının ya da yakınlarının evlerine, bazılarının ise aileleriyle birlikte barınmak için okul ve hastane binalarına sığınmasına neden olan olayları ve İsrail’in bombardımanlarını ele almaya çalıştım.
İsrail'in kara harekâtı başlatacağını tahmin ediyorduk, fakat daha önceki deneyimlerimize göre bu kadar kısa sürede başlatmasını beklemiyorduk. Sadece okullara ve hastanelere sığınabilirdik. Ancak bu savaş İsrail ordusunun karadan girme kararlılığı ve tehdidi çerçevesinde savaşın yedinci gününde Gazzelilerden güneye gitmelerini istemesi üzerine Gazzelileri Gazze şehri ve Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki evlerinden, mahallelerinden, şehirlerinden ve kamplarından güney bölgesine, özellikle de Gazze Şeridi’ni kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayıran Gazze Vadisi'ne doğru kaçmaya zorladı. Gazzelilerin yaşadığı korku ve terörize edilmelerinin yanı sıra elektriğin ve suyun kesilmesi, sınır kapılarının kapatılması, gıda ürünleri ve tıbbi malzemeler dahil her türlü malın girişinin engellenmesi kararı sonrası yüzlerce Gazzeli savaştan bilinmeyene doğru kaçmak zorunda kaldı.
İsrail’in uygulamaları, hiçbir bölgenin güvenli ve bombardımanlardan uzak olmadığını kanıtladı.
Burada Gazze Şeridi’nin kuzeyinden güneyine kaçmanın ve güneyin kuzeyden daha güvenli olmadığını belirtmekte fayda var. İsrail, Gazze Şeridi’nin kuzeyin güneyine bağlayan başlıca caddeleri olan Selahaddin Caddesi, er-Reşid Caddesi ve el-Bahr Caddesi üzerinde yerinden edilen insanları hedef aldı. Yerinden edilen çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da dahil olmak üzere onlarca sivili öldürdü. Gazze Şeridi’nin güneyindeki ve orta kesimlerindeki bölgeler günün her saatinde bombalandı. Sivil kalabalıklar varmış ya da yokmuş fark etmeksizin evler, binalar, yollar ve dükkanlar hedef alındı.
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki kara harekatı yoğunlaşırken, güneyde yerinden edilenlerin sayısı giderek arttı. Bazıları yollara, kaldırımlara, boş arazilere ve hatta deniz kıyısına çadır kurmaya başladı. Çadırların kurulduğu alanlar gün geçtikçe genişledi ve Refah şehrinin en güney sınırlarına, Gazze Şeridi ile Mısır'ı ayıran duvar boyunca uzadı. Gazzeliler buranın en güvenli bölge olduğunu düşünüyordu, ancak İsrail ordusu, altı aylık savaş boyunca her gün Gazze’de güvenli bir bölge olmadığını kanıtladı. Özellikle Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki eş-Şarkiyye bölgesinin yanı sıra Han Yunus şehrinin doğusuna, merkezine ve batısına yapılan saldırılardan sonra Mısır sınırındaki Refah şehrine yönelik kara harekatının devam etmesi tehdidiyle Gazze Şeridi’nde hiçbir yerin İsrail’in bombardımanlarından ve kara harekatından uzak olmadığı açıkça anlaşıldı.
İsrail ordusu Gazze’de daha fazla yere karadan girmeye ve Gazzelileri kaçmaya zorlamaya devam ederken, en zoru İsrail'de 96. Cadde olarak adlandırılan ve hem Gazze şehrini ortadan bölen hem de Gazze Şeridi'nin kuzeyini orta kesiminden ve güneyinden ayıran cadde ile Gazze Şeridi’nin ikiye bölünmesi süreciydi. Böylece yerinden edilen ve yeni ayrım hattını geçenleri geri dönmesi engellendi. İsrail ordusunun, elinde beyaz bayrak taşıyan bir sivil bile olsa geri dönmeyi düşünen kim olursa olsun hedef alıp öldürmesi, yerinden edilenlerin ruhundaki en büyük korku haline gelirken ‘İsrail onların evlerine ya da en azından evlerinin yıkıntıları arasına dönmelerine izin verecek mi yoksa Filistin’in diğer bölgelerini işgal ettiği 1948 yılında olduğu gibi Gazze Şeridi'nin bu tarafını süresiz olarak işgal etmeyi ve kontrol altına almayı mı planlıyor?’ sorusunu sormaya başlamalarına yol açtı.
Zorla yerinden edilenler, devam eden katliama ve yıkıma rağmen direnmeye çalışan, ancak uluslararası toplumun ve insan hakları örgütlerinin tüm uyarılarına rağmen İsrail'in insani yardımların kuzeye girişine izin vermemesi ve açlık nedeniyle ölümlerin başlaması, kuzeydeki insanların kendilerinin ve çocuklarının hayatlarını kurtarmak için kendilerinden önce güneye gidenlerin izinden gitmek zorunda kalmalarıyla kuzeyden yerinden edilen insanlardan evleri ve mahalleleri hakkında haberler almaya başladılar. Daha önce yerinden edilenler, kuzeyde kalanlar gibi fotoğraflar ve videolar çekerek sosyal medyada yayınladılar.
Son iki aydır dostlarımızla ve akrabalarımızla vedalaşıyoruz. Her gün onlarca kişi yurtdışına gidiyor.
İsrail saldırılarında yerle bir olan yerlerin görüntülerini hafızalara kazımaya çalıştılarsa da İsrail ordusu insanların geri dönmek yerine başka bir yere gitmek olduklarını düşündürmek için bu yerleri değiştirmeye, geçmişi hem bu topraklardan hem de hafızalardan silmeye çalıştı.
Altı ay boyunca onlarca akrabamı, arkadaşımı, komşumu ve bölge sakinlerinden tanıdıklarımı kaybettim. Kaybettiklerimizin büyük bir kısmı, İsrail ordusunun kurduğu kontrol noktaları ve yoğun bombardımanlar ve katliamlar nedeniyle yakınlarıyla vedalaşamadı. Aynı şekilde bizlerin de onlara karşı son görevini yapmasını ve onları defnetmemizi engelledi. Ancak son iki aydır dostlarımızla ve akrabalarımızla vedalaşıyoruz. Her gün onlarca kişi yurtdışına gidiyor. Her gün onlarcası özel şirketlere, Mısır’ın çeşitli yerlerine gidebilmek için isimlerini kaydettirmek üzere yüklü miktarda para ödeyip yurt dışına gidiyor. Bir birimizle bir kez daha görüşebilmek ümidiyle vedalaşıyoruz.
Geriye kalan bir umut varsa bunun boş bir umut olduğuna inanıyorum. İsrail savaşının devam etmesinin yanı sıra gelecekle ilgili tehditlerin ve uyarıların artması nedeniyle burada kalanlarımızın uzun süre hayatta kalabileceklerinin garantisi yok. Hayatta kalsalar bile, yurt dışına seyahat edenlerin özellikle İsrail ordusu Refah şehrine girip, Gazze’nin tek çıkış noktası olan Refah Sınır Kapısı’nın kontrolünü ele geçirirse Gazze Şeridi'ne dönebilecekleri kim garanti edebilir?
Kamplardaki kadınların hayatları aynı şartları paylaşmaları nedeniyle birbirine benzerken ne çadırların içinde ne de dışında mahremiyetleri var.
Aylardır devam eden çatışmalardan, bombardımanlardan yerinden edilmelerden ve çadırda yaşama geçişten sonra Gazzeliler uyurken ya da tuvalet ihtiyacını giderirken mahremiyetlerinin kaybolduğu bir hayata alışmış durumdalar. Artık tuvaletimizi yapmak ya da duş almak için sıra beklemek zorundayız. Sıraya girmek yerinden edilenlerin günlük rutini haline geldi. Her gün tuvalet için girilen kuyruğun yanı sıra yiyecek kuponu almak için, kişisel kullanım için bir şişe, içmek için bir şişe ve yemek pişirmek için bir şişe olmak üzere su doldurmak için un ya da bir somun ekmek almak için ve bağışçılardan ya da hayır kurumlarından sıcak yemek almak için kuyruğa giriyoruz.
Kadınların hayatları, günlerini bazı kuyruklarda geçirmeleri, yemek pişirmek için gaza erişilememesi ve fiyatlarının yüksek olması nedeniyle odun ateşi başında yemek pişirmeye çalışmaları, çadırlarını günde birkaç kez toz, toprak ve kumdan temizlemeleri ve gece gündüz namaz elbiseleri içinde olmaları nedeniyle birbirlerine benziyor. Bununla birlikte daha önce de belirttiğim gibi ne çadırların içinde ne de dışında mahremiyete ve özel alana sahipler.
Ben de yerinden edilenlerden daha iyi durumda değildim. Elektriğe ve internete erişebildiğim kadar sahada çalışmaya zorlanan, şehir şehir dolaşıp hastanelere sığınan yerinden edilmiş bir gazeteciyim. Yerinden edilenlerin kurduğu çadırlarda ve kamplarda kesintisiz elektrik ve internet yok. Sadece gündüzleri güneş enerjisinden elektrik elde etmeyi sağlayan bazı girişimler var. Bu yüzden artık ailemden uzağım. Savaşın başından beri gidip yanlarında uyuyamadı. Savaşlarda ne dinlenebilirsiniz ne de ara verilirsiniz. Çalışmak, hayattan geriye kalanları ve savaş aylarında kaybedilenleri yeniden kazanmak için bir gün evlerimize dönmek umuduyla zaman geçirdiğimiz bir araç haline geldi.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.