Ukrayna‘nın güneyinde Rusya ve Ukrayna güçlerini ayıran Dinyeper Nehri üzerindeki Nova Kakhovka Barajı’nda 6 Haziran’da meydana gelen patlama nedeniyle bölge sular altında kaldı ve civardaki 80 köyde ikamet eden vatandaşlar bölgeyi terk etti. Zaporijya Nükleer Güç Santrali‘ne reaktörlerin soğutulması için su sağladığı bilinen ve Ukrayna’nın Rus işgali altındaki Herson bölgesinde bulunan barajdaki patlama, bölge halkı kadar bilim insanları da endişelendirdi.
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Hidrobiyolog Dr. Erol Kesici, Ukrayna’da meydana gelen baraj patlamasının ardından Karadeniz bölgesinde ekolojik kirlilik meydana gelebileceğini söyledi. Kesici, Karadeniz bölgesindeki sucul ekosistemin karşı karşıya kaldığı tehlikeyi Yeşil Gazete’den Melisa Gönen'in özel haberinde anlattı.
“Suyun akışıyla serbest kalan mayınlar Karadeniz için de tehlikeli”
Ukrayna’da işgalin ilk gününden beri Rus kontrolü altında olan Nova Kakhovka’nın yıkılmasının ardından Dinyeper Nehri’ndeki Rusların Ukrayna ordusunu engellemek için kıyılara döşediği mayınların kontrolsüz bir şekilde akıntıya kapıldığı açıklanmıştı.
Mayınların yerlerini gösteren haritalar da artık işe yaramadığı için yerleri tespit edilemiyor.
Dinyeper Nehri’nde serbest halde dolaşan mayınların su akışıyla serbest kalabileceğini söyleyen Dr. Erol Kesici’ye göre, nehir kenarındaki nükleer santral arazisine döşenen mayınlar her bakımdan çok tehlikeli ve kabul edilebilir değil:
“Patlamalar sonucunda suyun devinimine bağlı olarak nehir yatağı ve çevresindeki topoğrafik yapı değişecek. Nehir kıyısında, erozyon ve heyelanlara bağlı göçmeler meydana gelecek. Bu durumun sonucunda “adeta mayın tarlasına dönen” sular kıyılarımız için bir tehlike oluşturacak.”
Kesici, suyun akışıyla kontrolden çıkan mayınları güvenli bir duruma getirmek için teknolojiye başvurmak gerekebileceğini de belirtiyor: “Günün gelişen teknolojisine bağlı olarak mayınların yerleri haritalar üzerinde konumlandırılmışsa, Dinyeper’de akış normale dönünce mayınların sayısı, güvenliği hakkında araştırmalar yapılabilir. Fakat çok daha önemli olan, yaşamı tehdit eden mayınların ortamdan tamamen temizlenmesidir. Her an ‘acaba ne olur’ kaygısıyla mayınların kenarında yaşamak ekosistem içindeki tüm canlılar için çok daha fazla tehlike oluşturacaktır.”
‘Barajdan suya karışan atıklar Karadeniz’e ulaşabilir’
Ukrayna’nın resmi kurumlarından gelen teyit edilmemiş raporlar, yaklaşık 150 ton motor yağının Dinyeper Nehri‘ne karıştığını ve 300 ton motor yağının daha nehre karışma riski taşıdığına işaret ediyor. Su yoluyla taşınan kimyasalların ve baraj kaynaklı atıkların Karadeniz bölgesine ulaşabileceği ihtimaline dikkat çeken Dr. Kesici, patlama sonucu yaşananları, etkileri göz ardı edilemeyecek büyük bir çevre felaketi olarak değerlendiriyor:
“Taşkınlar sonucunda karasal alanlar sular altında kalınca, su orada ne varsa taşır. Bölgede olma olasılığı çok yüksek olan, petrol depolarındaki petrol ve madeni yağların yanı sıra, suyun karşılaşabileceği diğer kimyasal maddeler, tarım zehirleri vb. tehlikeli atıklar da nehir yoluyla denize taşınacaktır. Su yoluyla taşınan atıkların çok geniş bir alana yayılması söz konusu olacağından, taşınan kimyasalların kirletici-zehirleyici etkisi pek çok canlının yaşamını olumsuz etkileyecektir. Yayılmanın önlenmesi için nehir ağzında acilen gerekli arıtma sistemleri, bariyerler gibi önlemlerinin alınması gerekmektedir.”
‘Su ekosistemleri arasında kirliliğin yayılmasını hızlandıran bir bağ var’
Marmara, Ege, Akdeniz ve Karadeniz arasında güçlü bir akıntı sistemi olduğunu, denizlerdeki yüzey akıntılarının kirliliğin yayılmasına neden olacağını belirterek tehlikenin sadece Karadeniz’le sınırlı kalmayacağını söyleyen Kesici, ekosistemlerin birbiriyle olan güçlü bağlantısını hatırlatıyor:
“Denizlerin birinde oluşan kirlilik diğerine çok hızlı yayılır. Çünkü suya bulaşan kirliliğin suda yayılma ve tutunma hızı fazladır. Dinyeper’in Karadeniz’e dökülmesi bu bulaşmanın ve yayılmanın temel nedenidir. Bir birimi bile tehlikeli olan petrol gibi endüstri kaynaklı bu atıkların etkisiyle artan biyokimyasal reaksiyonlar denizlerimizin kirlenmesinde oldukça etkili olacaktır.”
‘Suyla taşınan endüstriyel atıklar besin zincirine katılarak canlıların yapısında birikebilir’
Suyla taşınması muhtemel endüstriyel atıkların Karadeniz bölgesine ulaştıktan sonra besin zincirine katılarak kirliliği ve ekosistem hasarını derinleştirebileceğini belirten hidrobiyolog, “Suyla taşınması olası olan her türlü atık başta besin zinciri olmak üzere ulaştığı, taşındığı her alan için tehlike oluşturur. Tatlı su kaynaklarında olası bir kirlilik sorunu da beklenmektedir. Bu nedenlerle suların analizleri sürekli yapılıp, önceki analizlerle karşılaştırılmalıdır. Endüstriyel atıklar çok tehlikeli olduğu ve canlıların bünyelerinde birikmeleri sonucu ciddi hasarlara yol açtığı bilinmektedir. Bu işin ihmali ve şakası yoktur” diye konuşuyor.
“Bu felaketin neden olduğu bulaşma bir salgın hastalığa benziyor”
Dinyeper Nehri üzerine kurulan barajda yaşanan patlama sonucu baraj yapısında bulunan çeşitli kimyasalların su bünyesine katılarak taşınması ve kirliliğin giderek yayılması bekleniyor. Kesici, barajın aldığı hasar sonrasında serbest kalan ve yüksek akışla ilerleyen suların bünyesine kattığı kimyasallarla birlikte bir salgın hastalık gibi bulaşarak dağılım göstereceği görüşünde:
“Kirlilik ulus ötesi etki göstererek, bölgeye yakın yeraltı akiferleriyle sulara, su kaynaklarının dip çamurlarına karışabilecek. Bunu ‘sel felaketi’ gibi düşünmek mümkün ve bu felakette taşınan şey ağır metaller. Ağır metallerin neden olduğu bulaşma için bir çözüm üretmek çok mümkün görünmemekle birlikte, çözüm için çok uzun yıllar gerekecek. Bu yayılmayı/bulaşmayı Covid salgına benzetmek mümkün.”
Kimyasal sızıntıların tarım sektörünü de etkileyeceğini açıklayan Dr. Erol Kesici, gıdaya ulaşım ve gıda güvenliği açısından çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalabileceğimizi belirtiyor:
“Ukrayna ve Rusya, tahıl üretimi ve ihracatında dünyanın en önemli iki ülkesi durumunda. Türkiye’nin bu iki ülkeden en fazla ihraç ettiği tarım ürünlerinin başında; buğday, yağlı tohumlar, yağ, gıda sanayi kalıntıları, şeker, sebze, hayvansal- bitkisel katı ve sıvı yağlar, yemeklik katı yağlar, hayvansal ve bitkisel mumlar ve yem gelmekte. Bununla birlikte dünya çok şiddetli bir kuraklık yaşamakta ve bizim ülkemiz de bundan çok fazla etkilenmekte. Dinyeper bölgesi ise yeraltı kaynakları ağı için çok önemli bir tatlı suyu kaynağı. Dinyeper’de meydana gelen kirliliği nedeniyle içme suyuna erişimin yanı sıra tarım amaçlı su kullanımına erişmek de çok zor olacak.”
Sızıntılar araştırılmalı’
Baraj ekipmanlarının bünyesinde bulunan ve barajın hasar almasıyla suya karışan motor yağı ve petrolün yanı sıra başka hangi kimyasalların su yoluyla taşınabileceğini sorduğumuz hidrobiyolog Kesici Avrupa’nın en büyüğü olan ve dünyanın en büyük 10 nükleer santrali arasında gösterilen; Dinyeper nehri üzerindeki Kakhovka Baraj Gölü’nün güney kıyısında bulunan nükleer enerji santralini işaret ediyor. Suya karışma olasılığı olan tehlikeli atıkların bir kısmının da Zaporijya Nükleer Güç Santrali kaynaklı atıklardan oluşabileceğini beklediklerini söyleyen Kesici şöyle devam ediyor:
“Santrallerde yakıt olarak genellikle toryum ve uranyum gibi yüksek radyoaktif elementlerin kullanıldığı bilinmektedir. Kakhovka Rezervuarı, aynı zamanda santralden ortaya çıkan yüksek sıcaklığın çözümünde soğutucu olarak kullanılmaktadır. Bilim insanları tarafından nükleer sızıntı olup olmadığının çok ciddi bir şekilde araştırılması ve açıklanması gerektiği bildirilmektedir. Yapılan açıklamalarda, nükleer santralin Eylül 2022’den bu yana tam kapasiteli çalışmadığı ve bu nedenle soğutma için daha az su kullanıldığı, fakat belli bir riskin olduğu da belirtilmiştir. Ama yine de temkinli olmakta fayda olduğu görüşündeyim, ne de olsa Çernobil sonrasında yaşananlar ve etkileri unutulmadı.”
‘Savaş kaynaklı ekosistem tahribatı ekokırım olarak değerlendirilebilir’
Savaş kaynaklı yıkımlar, patlamalar, çatışmalar, ulus ötesi kirliliğe ve zarara neden olan bir ekokırıma da neden oluyor. Bölge ve sınır tanımayan bir çevre felaketine yol açabildiği düşünüldüğünde sadece insanlara ve cansız unsurlara zarar vermekle kalmayan savaşlar, ekosistem hasarlarına neden oluyor. Savaş suçlarının arasında su kaynaklarının kirletilmesinin de yer alması gerektiği görüşünde olan Dr. Kesici, savaş kaynaklı ekosistem tahribatını ekokırım olarak nitelendiriyor.
Bölgede yaşanan kirlilik, biyolojik çeşitliliği ve besin zincirini olumsuz etkilemekle kalmıyor; yaşam için gerekli olan suyun kalitesini düşürerek temiz ve güvenli suya erişimi de zorlaştırıyor:
“Savaş, iklim krizinin önemli etkilerinden biri olan kuraklığı artıran faaliyetlere sebep olması nedeniyle insanlık ayıbı ve suçudur. Gelecek için yaşamın sürdürülebilirliğini ancak doğayla uyumlu yaşamanın çok değerli ve yadsınamaz olduğunu bilerek, sağlayabiliriz.”
Nova Kahovka Barajı ve patlama hakkında
Nova Kahovka Hidroelektrik Enerji Santrali, Sovyetler Birliği döneminde Dinyeper Nehri’nde inşa edilen altı barajdan biri. Baraj gölü de dev boyutlarda. O kadar ki belli yerlerde karşı kıyı görülmediğinden, bölgede yaşayanlar baraj için “Kahovka Denizi” diyor.
Reuters haber ajansına göre baraj, ABD’nin Utah eyaletinde bulunan Büyük Tuz Gölü kadar su tutuyor.
Barajdaki sızıntıya tam olarak neyin neden olduğu belli değil ancak savaşan iki taraf da birbirini suçluyor.
Baraj, nehrin üst kısımlarına su veren büyük bir su rezervuarına sahip. Çiftçiler ürünlerini yetiştirmek için suya bağımlı ve bu patlama on binlerce kişiyi etkileme potansiyeline sahip. Nehrin 160 kilometre kuzeyindeki, Rusların kontrolü altındaki Zaporijya Nükleer Santrali’ne de soğutma suyu sağlayan baraj Dinyeper’den Rusya’nın işgali altındaki Kırım’a su taşınması adına kritik öneme sahip.
Rusya, Ukrayna’yı işgalinden bu yana barajlara bir dizi saldırı düzenlemiş; geniş alanlarda sel olmasına yol açmış ve enerji tedarikine hasar vermişti.