Pandemi, her alada oduğu gibi eğlence sektöründe de etkisini gösteriyor. Daha açık ifade ile sektör batma noktasına geldi.
Türkiye’de Corona virüsü salgını nedeniyle eğlence mekanlarına saat 24.00 sonrasında her türlü müzik yayınına yasaklama getirilmesiyle hem müzisyenler hem de işletmeler mağduriyet yaşadıklarını söyledi, yasaklamayı sosyal hayata müdahale olarak yorumladı.
Amerika’nın sesi VOA, bu konuda geniş bir analiz yapmış. Sektör temsilcilerinin de görüşlerini yansıtmış. Konumuz ilgilendirdiği için biz de bugünkü yazımıza bu görüşleri yansıtmak istedik.
Müzik sektöründeki farklı kesimler, İçişleri Bakanlığı’nın yasağını Corona virüsü bulaşmasını engellemek açısından anlamlı bulmadıklarını söylüyor.
Müzisyenler Corona virüsü salgınında en mağdur kesimlerden biri olduklarını ifade ediyor. Eğlence mekanları sahipleri ve işletmecileri de, aylarca kapalı kaldıktan sonra şimdi sosyal mesafe kuralı gibi denetimlere uygun şekilde mekanlarını açık tutmaya çalışırken, müzik yasağıyla neyin amaçlandığını anlayamadıklarını söylüyor. Birçok mekanda müşterilerin artık masalarda kendi cep telefonlarından müzik dinlemeye başladıkları belirtiliyor.
Müzik ve Sahne Sanatçıları Sendikası (Müzik-Sen) Genel Başkanı İpek Koçyiğit, yaptığı açıklamada, yasaklama kararını pandemiyi önlemekten çok sektöre ekonomik ve sosyolojik bir müdahale gibi algıladıklarını söyledi.
Aylarca mekanlar kapalı olduğu için eğlence sektöründe görev alan müzik ve sahne sanatçılarının gelir elde edemediklerini belirten Koçyiğit, sadece müzisyenler, sanatçılar değil bu sektörden garson, mutfak personeli ve hatta taksiciler gibi ekmeğini kazanan kesimlerin de ciddi gelir kaybı yaşadığını söyledi. Sektördeki insanlar için zaten aylardır çok zor yaşam koşulları söz konusuyken şimdi de saat 24.00 sonrasında müzik yasağı uygulaması başladığını belirten Koçyiğit, bunun mekanlarda müşterilerce tepkiyle karşılandığını da kaydederek açıklamasında şu konulara değindi:
“Corona virüsü sanki gece 24.00’ten sonra daha hızlı mı bulaşacak’ diye sorulduğunu ifade etti. Koçyiğit, “Böyle devam ettiği sürece müzik sektörü, eğlence sektörü ciddi anlamda ekonomik kayba uğrayacaktır. Bunun telafisi olacağını da düşünmüyorum. Sendika, eğlence sektöründe büyük işletmeler, kamusal kurumlar anlamında beraberlik olması lazım. Devletimiz bu sektörden büyük vergiler elde ediyor. Bunun önemi şu anda gözden kaçmış durumda. 1,5 milyon kadar sanatçı ve işçi potansiyelimiz var. Çalışmalarının canlı bir kaydı yok. Sosyal kültürel ve ekonomik sekteye uğramış hissediyoruz kendimizi. AVM’lerin açık olması, toplu taşım araçlarının kullanılması devam ederken, niçin gece hayatındaki bu etkinliklerin kısıtlanmasına karar verildi? ‘Acaba eğlence sektörüne ve bu sektörde çalışan insanlara sekte mi vuruluyor’ düşüncesini oluşturuyor”
Müzisyen Hasan Aldemir’in de görüşlerini yansıtalım:
“Bu uygulamaya müzisyenler olarak anlam veremiyoruz. Bugüne kadar salgınla ilgili pek çok kısıtlama kararı çıktı. Hepsinin belirli bir mantığı vardı. Ama şimdi gece 24.00’ten sonraki banttan ve canlı müzik yasağını gerçekten mantık dışı buluyoruz. Çünkü eğlence mekanları akşam erken saatlerde devreye giren yerler değildir. Eğlence ilerleyen saatlerde pik yapar. Cuma ve Cumartesi günlerinde, ertesi gün işleri olmayan kişiler o günlerde eğlence mekanlarında olmayı tercih ederler. Banttan da müzik vermeyeceksiniz denildiğinde binlerce müzisyenin, müzik sektöründeki kişinin mağduriyeti demektir. Bunu devlet olarak engellendiğinizde bir çözüm bulmalısınız. Kısa çalışma ödeneği gibi diğer sektörlerde olduğu gibi bizde de olmasını isterdik. Ama bize bunun yapılmayacağını biliyoruz. Müzisyenler salgın dönemi öncesinde de görülmeyen insanlardı. Maddi kayıplarımız var. Müzisyen insanlar gündelik 150-250 lira gibi rakamlarla hayatta kalmaya çalışan insanlar. Dolayısıyla bu yevmiye düşünüldüğünde, çalışmadığımız zaman bizler için maddi kayıplar çok büyük, hatta yıkımdır. Mart’tan beri yasaklı bir sektör olduğumuzu düşünürsek meslek değiştiren, gece bekçiliği yapan, enstrümanını satan arkadaşlarımız var. Bu virüs salgında en olumsuz etkilenen çalışan kesim kim derseniz? İlk beşte müzisyenler gelir.”
Ankara’da eğlence mekanı sahibi Ünal Erdaloğlu da, değerlendirmesinde, “Aslolan bizim salgınla birlikte yaşamayı öğrenmemiz, ben böyle bakıyorum. Yasaklar, sosyal mesafe uygulamaları bazı yerlerde imkansız mesela toplu taşıma araçları gibi, çünkü kaynaklarınız belli, o hatlardaki otobüs, metro gibi alt yapınız belli. Bunları arttıramayacağınıza göre kısa süre içerisinde bununla yaşamayı öğretmeniz lazım. O yüzden bir yasakların anlamı olduğunu düşünmüyorum” görüşünde.
Saat 24.00 sonrası ile öncesi arasında salgın açısından ne gibi bir farklılık olduğunu anlayamadıklarını vurgulayan Erdaloğlu, “Bunu, insanların eğlence hayatına, sosyal hayatına müdahale gibi görüyorum. Mekanda yapılan canlı müzik değil sadece bütün müziğin kesilmesi söz konusu. Oysa müzik sustuğunda herşey aynı, bütün işleyiş aynı, sosyal mesafeler aynı ama müziği kesiyorsunuz, hiçbir anlam veremiyoruz. Saat 24.00’ten sonra insanlar oturmaya devam ediyor, ulaşım sıkıntısı olmayanlar. Zaten araç sıkıntısı olanlar 24.00’e doğru mekanı terk ediyor. Bütün müziği kesmişsiniz. Son dönemde her masa kendi müziğini yapmaya başladı. Herkes kendi cep telefonuyla istediği müziği istediği gibi dinleyebilir. Böyle bir dönüşüm oluştu” diye anlattı.