Aşk yeni bir güç oluşturup yeni bir dünya kurmaktır.
Baki’nin yıllar öncesinden yazdığı Gazel sanki bütün çağlara hitap eder gibiydi.
“Nedür bu handeler bu işveler bu nâz u istiğnâ
Nedür bu cilveler bu şîveler bu kâmet-i bâlâ
Nedür bu’ârız u hatt u nedür bu çeşm ü ebrûlar
Nedür bu hâl-ı hindûlar nedür bu habbe-i sevdâ
Nedür bu pîç pîç ü çîn çîn ü ham be-ham kâbül
Nedür bu turalar bu halka halka zülf-i müşk-âsâ
Miyânun rişte-i cân mı gümüş âyine mi sînen
Benâgûşunla mengûşun gül ile jâledür gûyâ
Vefâ ummaz cefâdan yüz çevirmez Bâkî âşıkdır
Niyâz etmek ana cânâ yaraşur sana istiğnâ”
Baki’nin dediği AŞK..
Herkes için 3 harf.
Bir kimseye ya da bir şeye karşı duyulan aşırı bağlılık.
..
Filozofların bakışıyla ;
Aşk sonuçlarına göre tasarlanamayan,
Sonuçları göz önünde tutularak gerçekleştirilemeyen şeydir.
Sokrates şöyle der:
Aşk çeşit çeşittir;
Ne kadar tanıma ve yaşama biçimi varsa o kadar da sevme biçimi vardır.
Biri bedenleri sever diğeri fikirleri.
Aşk, Güzellik İdeali'ne ulaşıncaya kadar süren bir yol alıştır.
Bu yol alış,
Eskiden bir peçenin arkasından göz süzmeyle olurdu.
Arkasından bir mendil atarak yola devam edilirdi.
Birisi yan bakış atacak olsa girecek yer ararlardı.
Bizim zamanımızda ise elden ele nameler dolaşırdı.
Hali ahvalimizi yazıya döküp gönderirdik.
Biri görecek diye de ödümüz kopardı.
Dile düşmekten korkardı insanlar.
‘Aşk izdivaca dönüşürse ne yapacağız’ diye de aklımız sapardı.
..
Zaman öyle bir sıçrayış sıçradı ki !
Parkta,
Bahçelerde,
Sokaklarda,
Cafe köşelerinde,
Daha çocuk dediğimiz insanlar el ele, diz dize oturuyorlar.
Daha fazlasını söylemeye dilim cesaret edemiyor.
Bunların ne ödlerinde sapma var,
Ne de gözlerinde bir çıkma var.
Hiçbir şeye aldırış ettikleri yok.
Aileden birisi görmüş,
Apartmandan birisi görmüş,
Aynı sokaktan birisi görmüş
Aşk izdivaca dönüşmüş,
Hiç önemli değil.
Sanki bir şeyleri garantiye almış gibiler.
.
Acaba diyorum,
“Aşkı algılamanın yaşı mı düştü”
..
İnsanlar aşkın ne olduğunu çabucak kavradılar,
Geçimlerini nasıl sağlayacaklarını hal yoluna koydular,
Onun için de bir endişeleri kalmamış gibi.
Elinde “tesbih” gezdiren,
Parmaklarının arasında “tesbih” dolandıran kızları görünce,
Sanki bu teşvikin kaynağı onlarmış gibi gözüküyor.
Bizim göremediğimiz bir sonucu bunlar görüyor mu acaba?
Antoine de Saint: "Aşk, birbirine bakmak değil; birlikte aynı yöne bakmaktır." Derken, insanların yeni bir hayat oluşturduklarına işaret etmektedir.
Birçok aşkın hüsranla, hicranla sonuçlandığını görüyoruz.
Öyle ki yetmişine merdiven dayayanlara göre artık aşkın olmadığı kanaati hâsıl olmaktadır.
Hatta Leyle ve Mecnun hikayesi bile boş bir çabanın sonucudur.
Jean Paul Sartre de aynı kanaate varmaktadır.
“Aşk; iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkûmdur.."
..
Neticede adına “Vefasızlık” dediğimiz bir duygu bu birleşme çabalarını boşa çıkarmaktadır.
Daha hayatın başlangıcında olan bu toylar, çok uzakları görebilecek kabiliyet ve tecrübeye de sahip değiller.
Ama yine de tomurcuk vermek isteyen gül gibi çabalayıp duruyorlar.
Hem de aşkın ne olduğunu bilmeden..