Türkiye Cumhuriyeti yirmi birinci yüzyılın içine doğru ilerlerken, bütün dünyada yeni bir çizgide yerelleşme rüzgârları estirilmektedir. Küresel emperyalizmin bütün dünya kıtalarına egemen olmaya çalıştığı ve bu doğrultuda geçen yüzyıldan gelen hegemonya rüzgârları estirilirken diğer yandan da bu durumun tamamen tersi bir doğrultuda yerelleşme ve bölgeselleşme gibi yeni siyasal yapılanma çabaları ve girişimleri birbirini izler bir biçimde siyaset sahnesinin gündemine gelmektedir.
Tam bu aşamada Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti küresel saldırganlığın var olan ulus devleti kemirerek yok etmesi girişimleri yaşanırken, ülkemiz yeni bir yerel yönetimler genel seçimi dönemecini aşmak durumu ile karşı karşıya gelmiştir. Küresel emperyalizm her yönden geliştirdiği saldırı mekanizmaları üzerinden yeni bir dünya düzenini oluşturmaya çalışırken, diğer yandan da yeryüzü kıtalarında yaşamakta olan on bine yakın etnik, dinsel ve de kültürel alt kimlikli grupların ortaya çıkışları ile yakından ilgilenmektedir.