Bir dostum,”ESKİ KIŞLAR GERİ GELSE” dileğinde bulundu..
1946'lı çocukluk çağımda giydiğim kara lastikler.. Işıksız köyümün ayak bileği boyundaki çamurlarına saplanırdı ilkokula başladığım o yılda.. Ev okul arası 600 metrelik yolu her gün çamurdan çocuk olarak gidip geldiğim yıllar.. Varınca anamın yanına, çamurlanan çoraplarım için işittiğim azar keyfimi bozar, üzüntüme üzüntüler katardı.
600 Metre uzaklıktaki okul yolunda anamın ya da ninemin ördüğü yün çoraplar dışında, giydiğim pantolon ve ceketimi bile balçık çamura bulardı... Sakız kıvamındaki zalım vantuz çamur, çeker alırdı kara lastiklerimden birini her sefer ayağımdan..
Yağan yağmurlarla da Islanırdı giysilerim akan gözyaşlarım gibi.. Dayak yiyeceğimden değil, azarlanacağımdan korkardım, hırsızın hiç girmediği ve dalmadığı aralık kapımızdan girerken içeri..
Soğuklar başlardı Eylül'de, yağan yağmurla ve peşinden kelebek büyüklüğünde lapa lapa düşen karlarla..
Üşüyüp donan yağmur damlaları keyfimize keyif katar, "oh be kurtulduk ana ve büyüklerimizin azarından” diye yatıp kalkardık, yarım metreye yakın karlar üstünde..
Erzurum'a dönerdi kışlarımız o yıllarda, Boğazlıyan'ın Aşağı Hasinli köyünde..
Zambak beyazı karların üstünü örttüğü çamurlar da kopartamazdı ayağımdaki lastikleri artık..
Diye coşkuyla koşardık ve kayardık ayaz tutmuş buz kitlelerinde..
HEEEEYTTT!..
Can arkadaşlarımızla okul dönüşünde, kara lastiklerimizi buz üstünde aşındırma kötü huyumuz başlardı, yine kötü laf işiteceğimizi bilmemize rağmen.. Sıkı tembihlendiğimiz, eve gidiş saatlerimizi unuttururdu doyumsuz oyunlarımız.
Hangi yıldı bilmiyorum..
Ahraz Halil’in gece gündüz yağan kar yüzünden kerpiç evinin eğreti kapısının kırıldığı söylendi.. .
Heyhat köyümüzün dam ve sokaklarındaki biz küçükler boyundaki karları kürüyen insanlarla dolu, o yıllardaki muhteşem kışlar kaldı mı şimdi?
Yılbaşı gecelerinde sokak lambaları aydınlığında, lapa lapa yağan kar altında, kar topu oynayan ve havuç burunlu, kömür gözlü kardan adam yapan çocuk ve büyükler gördünüz mü hiç? Kişi başı harcamanın 16 bin lira olan Uludağ otellerindeki cebi dolu bireyler hariç.. Olsun elbette olsun, cebi hatta kasası hatta hatta banka hesapları tıka basa dolu olsunlar.. Yeter ki helalinden kazandıklarını keyifle zevkle harcasınlar.. İki çocuklu ebeveynin bir gecede harcadığı 64 bin lirayı..
Yaklaşan kutsal Ramazan ayında bir yoksul mazlumu sevindirmeyi de sakın ihmal etmesinler..
Bu yöndeki harcamaları birey ve ulus farkındalığının en güzel örneği olacaktır..
Olur ki yüce Yaradan, bu seçkin davranış sahibi iyilik severlerin çoğalması hatırına, bizleri o mutlu eski kışlarımıza yeniden kavuşturur..
Sevgi ve Saygı ile..
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....