Bugün Dr Sadık Ahmet’in ölüm yıldönümü..
Bu vesileyle merhum şehidimizi yad etmek üzere; hakkında geçmişte yaptığım bir araştırmamı sizlerle de paylaşmak istedim. Niyetim biraz da "genç neslimiz çok tanımıyor" diye araştırıp, anısını bir nebze yaşatmaktı herhalde.. Bir kısmı Onu tanıyan, Bursa'daki müşterek dostlardan dinlediğim, bir kısmı da hakkında yazılı tarih ve basında yayınlanmış eserlerden derlediğim bilgileri aktarayım sizlere. Haydi o zaman kısaca bir bakalım hayatına; Kimdir bu Dr Sadık Ahmet ?..
Yunanistan’da yaşamış ve oraya göre “azınlık” tarif edilen Batı Trakya Türkleri’mizdendir Sadık Ahmet..
1947 Yılında Gümülcine’de doğmuş, 1974 Yılında Selanik Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra bir yıl zorunlu doktorluk yapmış ve 1984 yılında da “Cerrah” ünvanını almıştır.
Etrafındaki Müslüman Türk insanların ve bizzat kendi yaşadığı zorluklar ve engeller nedeniyle, doktorluk mesleğinin ötesinde bir sosyal sorumlulukla yetişmiş; bölgedeki soydaşlarımızın aydınları arasında etkin bir isim olmuştur.
Öğrencilik yıllarından itibaren sürekli Batı Trakya Türkleri’nin toplumsal sorunlarıyla içli dışlı yaşamış, zamanla bölgesel idol haline gelen bir mücadeleyi başlatmıştır. Özellikle Türk ve Müslüman azınlığın eğitim sorunları, kendilerine göre bir eğitim kurumu kurup denetlemesi, dini önder ve temsilcilerini kendilerinin belirlemesi gibi sosyo-politik konulara kafa yormuş, faaliyetler göstermiştir.
İlk olarak 1985 yılındaki eylemleriyle adı duyulmaya başlayan Dr Sadık Ahmet, Batı Trakya Türklerinin sorunlarını uluslararası kamuoyu ve kuruluşlarına taşımayı amaçlayan bir imza kampanyası başlattı.. Ve yoğun ilgi gördü. Bunun üzerine Yunan Hükümeti 08.08.1986 yılında Onu tutukladı; bir kısım rum vatandaşların dahi haklı görüp imzasıyla iştirak ettiği bu kampanyaya engel oldu.. Ancak Sadık, kısa süre içerisinde 15.000 imza toplamıştı.
25 Eylül 1987’de Selanik'teki İnsan Hakları Üyeleri’ne Batı Trakya Türklerinin sorunlarını açıklayan bildiriler dağıttı ve bu yüzden de 30 ay hapisle cezalandırıldı. Bir süre yattı ve çıktı. Yine de korkmuyor ve yılmıyordu.
1989 seçimlerinde Batı Trakya Türkleri arasından seçilen ilk “bağımsız milletvekili” olarak Yunan Parlamentosuna girdi.. Artık doktorluk mesleği falan umurunda değildi.. Ancak kısa bir süre sonra devlet tarafından bu milletvekilliği iptal edildi..
26 Ocak 1990 tarihinde yaptığı bir konuşmasında azınlık soydaşları için “Türk” sıfatını kullandı diye tekrar tutuklandı.. Selanik Dudullu Cezaevinde 2 ay yattı.. Sonra mevcut yasalardan yararlanıp, kalan cezasını paraya çevirterek hapisten çıktı..
08 Nisan 1990'da ikinci kez bağımsız milletvekili seçildi..
Bu defa daha büyük bir adım attı..; Batı Trakya Türklerini temsil eden ilk siyasi parti olan “Dostluk, Eşitlik, Barış Partisi” ni kurdu.. Bunun üzerine Yunan Hükümeti meclise girmek için % 3 baraj zorunluluğu getirdi. Zira Yunanistan’da azınlık soydaşlarımızın genel nüfusa göre oranı % 2’yi geçmiyordu.. Böylece Sadık Ahmet’in önü Yunan Meclisine kapatılmış oldu. Yunan devlet yetkilileri Onu satın alamıyor, dava ve mücadelesinden de caydıramıyordu. Çok uğraştılar ancak boşunaydı..
Bizzat dinledim bir arkadaşımdan, Sadık bir konuşmasında merhum Akif’in aynen şu dizelerindedir;
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem,
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem..”
Yakaladığı her fırsat ve ortamda Batı Trakya Türklerinin sorunlarını ve haklarını anlatmaya devam ediyordu. Yaptığı bizdeki FETÖ ya da PKK lı hainler gibi devletine karşı bir “başkaldırı” değildi.. Çünkü istediği tek şey "Batı Trakya Türklerinin siyasi ve sosyal hakları" nın tanınmasıydı.. Bu yönlerden defalarca Türkiye’ye gelmiş; devlet yetkilileriyle görüşüp, yardım ve destek istemişti.. Tek amacı, bölgesinin sorunlarını "uluslararası insan hakları" kuruluşlarının gündemine sokmak idi.
24 Temmuz 1995..
Lozan Antlaşmasının 72. Yıldönümü.. Sadık Ahmet, son derecede şüpheli ve halen izaha muhtaç bir trafik kazasında hayatını kaybetti..
“Şaibeli bir trafik kazası” diyordu onu anlatan kalemler.. Her ne kadar eşi Işık Sadık Ahmet hanımın açtığı dava sürecinde ilgililer tarafından üstü örtbas edilmeye çalışılsa da, yaşanılan bu kaza “Şaibeli bir trafik kazası” olarak kaldı.. Ki bu menfur kazanın üzerindeki sis perdesi halen kaldırılamamıştır. Yunan derin devleti amacına ulaşmış; toprakları üzerinde yaşayan, vergisini Rumlardan önce veren, askerliğini itirazsız ve sadakatle yapan, bulunduğu her işte devletine katma değer yaratan bu azınlık vatandaş grubuna “trafik kazası” bahanesiyle ciddi bir darbe vurmuştur.
Zannettiler ki; Sadık Ahmet’lerin soyu tükendi,
Zannettiler ki; Türk’ün başı öne eğildi..
Eh!.. Öyle zannetsinler bakalım.. Öyle zannetsinler..
Dr Sadık Ahmet bir vatan ve hürriyet sevdalısıdır. Türk Milleti de “Sadık Ahmet” ismini tarihine yazmıştır; Onu Çanakkale, Milli Mücadele ve Kıbrıs Şehitleriyle aynı şekilde olmak üzere, hep duayla ve şükranla anacaktır.
Ruhu Şad, Mekanı Cennet Olsun..
NOT: Merhumun eşi ve oğlu İstanbul'da yaşamaktadır. Talep eden Vakıf, Dernek ve diğer STK temsilcilerine ziyaret için imkan tanınabilir.