20 Kasım 1989 tarihinde, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından çocukları korumak ve yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabulü ile 20 Kasım “Dünya Çocuk Hakları Günü” ilan edilmişti.
Yakın geçmişe baktığımız zaman Bosna, Karabağ ve Doğu Türkistan’da, Irak’ın işgalinde, Rusya’da, Kırım ve Ukrayna’da, Yemen, Sudan, Gazze ve Lübnan’da uluslararası egemenlerin kanlı savaş oyunlarında katledilen, kaçırılan, kaybedilen, neticesinde hiç edilen çocukları düşünmemek elde değil.
Halen doğrudan veya vekil örgütler adıyla işgal edilmiş çoğu ülkenin çocukları; savaş, zorbalık, füze, patlama ve silah sesleri arasında hayata tutunma mücadelesi veriyorlar.
Ülkemizde ve dünyada çocukları korumak, geliştirmek ve haklarını savunmak amaçlı görünen binlerce kuruluş, dernek ve vakıflar oluşturulmuş. En başta UNİCEF olmak üzere bu kuruluşların, “Çocuk Haklarının Korunması” yönündeki tüm açıklamalarının birer formalite hikâye olduklarını da düşünmemek mümkün değil..
Zira çocukların sağlık, beslenme, eğitim gibi haklarından vazgeçtik, binlercesinin “Yaşam Hakları” bile ellerinden alınıyor. Üstelik kanlı katliam sahnelerinde.
Şöyle bir bakın, dünyadaki son savaş bölgelerine ve o bölgelerdeki masum çocukların haline.. Füzelerle vurulan sivil bölgelerde hatta hastanelerde, gece yarısı uykusunda katledilen, sağ kaldıysa zulmedilen, kaçırılarak kullanılan çocuklara..
İşgalci / soykırımcı İsrail askerlerinin, Filistinli çocukları gözaltına alarak ve onları işkenceye ve haksız yargılamalara tabi tutarak; en temel uluslararası yasa ve normları ihlal ettiği yıllardır dile getiriliyor. İşkence görüyorlar, öldürülüyorlar. Öksüz, yetim, evsiz, aç, hasta ve sefil bırakılıyorlar..
Yine Çin’in o masum Uygur çocuklarına açıkça uyguladığı zulüm ve baskılar.. Ailelerinden kopartılıyorlar, direnir ise işkence görüyorlar, tepkisiz ise asimilasyon tekniklerine tabi tutuluyorlar..
Tüm ülkeler seyrediyor, hamasi basın açıklamaları çok, sonuç yok! Toplumlar avutuluyor ve dediğim gibi değişen hiçbir şey yok..
Bunların ötesinde yakın zamanda yaşadığımız aile içi olaylarda öldürülen çocuklar, hastanelerde dahi kişisel para kazanma hırslarıyla yapılan çocuk katliamları.. Yürekler acısı ve şeytanı bile şaşırtan utanç olayları..
…
Velhasıl 20 Kasım kutlamalarının da (birçok konuda olduğu gibi), vahşi kapitalizmin insanları avutmak, uyutmak için öne sürdüğü bir “fantastik” oyundan öte bir şey olmadığını görüyorum.
Dünya basını manşetlerinde renkli fotoğraflarla göz boyamaya devam ediyor; “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Koruma Günü Kutlu Olsun!”
Hayır Olmasın!.
Bence kutlu olmasın ve bir “matem ve utanç günü” olarak anılsın diyorum.
Bu daha gerçekçi ve dürüst olur.
Ve Anadolu Ajansı'nın dün geçtiği bir haber noktayı koyuyor;
"Dünya Çocuk Hakları Günü'nde, İsrail hapishanelerinde 270 Filistinli çocuk işkence ve taciz altında!.."
Fazla söze de gerek yok..
Allah’ın emaneti o masum, korumasız, siyasetle ve o iğrenç niyetli savaşlarla ilgisi olmayan çocuklara karşı tüm ailelerin, toplumların ve devletlerin önce dürüst olmaları, onurlu davranmaları ve vicdanla hareket etmeleri dileğiyle yineliyorum;
20 Kasım Kutlu Olmasın!..