Seçim ortamının gergin, stresli, kaygılı ve heyecanlı olması normaldir.
Kaos, kargaşa, kaygı, kavga istemediğimize göre, stresin giderilmesi ve gergin ortamın yaşanmaması gerekir.
İstanbul belediye başkanlığı seçiminde gördük ki, seçim ve demokrasi anlayışı bizde henüz tam olarak oluşmamış.
Seçimler, hizmet etme yarışıdır. Projelerle, "ben daha iyi hizmet edeceğim" anlayışında olmayı gerektirir.
Siyasilerin birbirlerini "yalancılık, hırsızlık" gibi ağır ithamlarla ve "kötüleme, karalama...vs" gibi haksız suçlamalarla kazanmayı düşünmelerini demokrasi adına uygun görmediğimi belirtmek istiyorum.
"Anlamak" ve "anlatmak" bağlamında seçim sonuçlarını kabullenmek ve seçmenin tercihine saygı göstermek medeni olmanın en güzel ifadesidir.
Hiç kimse "benim dediğimi yapmak, benim istediğim gibi olmak" zorunda değildir. Ayrıca, "seni seviyorum ama kendimi daha çok seviyorum" desem seçim konusunu özetlemiş olurum.
Seçimler bitmiş olsa da gerginliği sürecek gibi görünüyor. Seçimler, huzurlu, sağlıklı, mutlu geçimlere vesile olmalıdır.
Tebessümünüzün tesellinize sebep olmasını diliyorum ve siyasi esprilerle, fıkralarla keyifli olmanıza katkıda bulunmak istiyorum.
Fıkra ve espri zeka işidir. Çok zeki millet olduğumuz için fıkra ve espri kültürümüz oldukça zengindir. Özellikle yöresel olanlar bilgi vermesi bakımından ilgi çekmektedir.
Ben, Yozgat'ın Sarıkaya ilçesindenim. Komşumuz Rasim amca, belediye başkanlığına aday olmuştu. Seçim sonuçları belli olduktan sonra şu espriler yayılmıştı. 2 oy alan Rasim amca, hanımını ve oğlunu karşısına alarak "bu oyun biri benim, söyleyin, hanginiz bana oy vermediniz." diye sormuş.
Rasim amcanın 4 oy aldığı da söylenmektedir. Rasim amca, bu 4 oy için, "biri benim, biri hanımın, biri de oğlumun, 4 oyu hangi geri zekâlı verdi." dediği de söylenmektedir.
Bir gazeteci, Süleyman Demirel'e, Bush ile görüşmesini sormuş, "Kızıyorsunuz ama elini sıkmışsınız efendim" demiş. Süleyman Demirel de, "Ne yani, bir başka yerini mi sıkacaktım" diye cevap vermiş.
Süleyman Demirel, başbakan iken gazetecilerin sorularını cevaplandırıyormuş.
"Bakın, bu söylediklerim çok önemli. Altını çizin" demiş.
Bir gazeteci, "Olmazsa ne yapacaksınız, efendim" diye sorunca,
"O zaman siz de bu sözlerimin üstünü çizersiniz" demiş.
Bir dönem, başbakanlık yapmış olan Yıldırım Akbulut'a danışmanı, "Efendim, yarın Fenerbahçe - Galatasaray maçı var, gidecek misiniz?" diye sormuş.
"Gerek yok. Ben, o maça geçen sene gittim" demiş.
Görevli, Yıldırım Akbulut'a, "Efendim, arşivlediğimiz evrakları koyduğunuz depo doldu, ne yapalım" diye sormuş.
"Birer fotokopisini alın, yakın gitsin..." demiş.
Fıkra anlatılır da Temel fıkrası anlatmadan olur mu? (Politik düşünün ve siyasi yorumlayın)
Temel, Dursun, Cemal birbirlerini çok seven üç kardeşmiş. Ne alırlarsa, ne yaparlarsa birbirleri için de olmasını isterlermiş. Mesela, Temel gömlek alacağı zaman kardeşleri Dursun ve Cemal için de alırmış. Bu üç kardeş, kendi aralarındaki bu geleneklerini sürdürmüşler. Fıkra bu ya, bir gün ayrılmışlar, başka ülkelere gitmek zorunda kalmışlar. Bir gün Temel, Almanya'da bir meyhaneye girmiş, garsonu çağırmış, "Bana üç bira getir" demiş. Garson, "Siz bir kişisiniz, neden üç tane istiyorsunuz?" diye sormuş. Temel de, "Biri benim, diğerleri kardeşlerim Dursun ve Cemal için, biz böyle anlaştık" diye cevap vermiş. Bu durum birkaç ay devam etmiş. Yine bir gün Temel garsona, "Bana iki bira getir" diye seslenmiş. Garson şaşırmış. "Hep üç tane isterdiniz, neden iki tane, ne oldu?" diye sormuş. Temel de "Ben içkiyi bıraktım" demiş.
SÖZÜN ÖZÜ: Seçimler, geçimlerimizde huzurun sebebi olsun. Milletimiz ve memleketimiz için hayırlara vesile olsun. Gönlünüzün istediği güzelliklerde yaşayacağınız günleriniz güzel ve özel olsun. Gönlünüz mutlu, geleceğiniz umutlu olsun...