Günümüzdeki manevi ve sosyal kirliliklere baktıkça, Anadolu'nun terbiye altyapısındaki mihenk taşlarından Pir Ahi Evran Hazretleri geliyor aklıma.. Ve yine bir kez daha paylaşıp yad etmek istiyorum;
13. yüzyıl Anadolu’sunda Hace Bektaşi Veli Hazretleri'yle sık sık istişarede bulunarak, bir rivayete göre O'nun tavsiyesiyle (günümüzün ticaret odaları, esnaf odaları gibi) “Ahilik Teşkilatı” nı kuran Ahi Evran..
Çoğu insanımız belki duymuştur adını; ya da mutlaka ki bizlerden daha detaylı bilenler de vardır. Ben yine de hiç duymayanlar ya da şöyle bir duymuş ve bilmiş gibi yapanlar için biraz detay bilgiler vereyim. Birilerinin kulağında bir çınlamaya, birilerinin gönlünde de zerre kadar bir titreşime vesile olsak, ne mutlu bizlere;
Bir kişinin Ahilik Teşkilatına girebilmesi için 7 yasak ve bunların yerine de 7 güzel ilke koymuşlar.. Bazı türkçe olmayan kelimeleri anlamlarına uyarlarsak, bakın bunlar nelermiş;
1-Cimrilik kapısını bağlamak, iyilik ve yardım kapısını açmak, 2-Kahır ve zulüm kapısını bağlamak, yumuşak huy ve sükûnet kapısını açmak,
3-Hırs kapısını bağlamak, kanaat ve rıza kapısını açmak, 4-Tokluk ve lezzet kapısını bağlamak, nefisle mücadele kapısını açmak,
5-Halktan yana kapısını bağlamak, Hak'tan yana kapısını açmak, 6-Gereksiz söz ve bozuk davranış kapısını bağlamak, marifet kapısını açmak,
7-Yalan kapısını bağlamak, doğruluk kapısını açmak..
Görüyoruz ki “güzel ahlaklı ve erdemli insan” olmanın, yine “toplum olarak kardeşçe yaşamanın” yolu bu kurallara bağlanmıştır.
İnsanoğlunun çoğunu aklına bile getiremediği, getirse de bir türlü uyamadığı bu güzel hasletler; Ahi Evran eliyle 800 yüzyıl önce terbiye ve ahlak ilkeleri olarak benimsenmiş, yaşanmış ve yaşatılmıştır..
Ahi Evran’dan insanlığa miras o kadar güzellikler var ki, birkaç tanesini yine anmak isterim;
Eline, beline, diline sahip ol; kalbini, kapını, alnını açık tut.. Ahi’nin eli, kapısı, sofrası açık; gözü, beli ve dili kapalı olmalı.. Eşine, işine, aşına özen göster.. Harama bakma, haram yeme, haram içme.. Doğru, sabırlı, dayanıklı ol, yalan söyleme.. Büyükten önce söze başlama, kimseyi kandırma, kanaatkar ol.. Dünya malına tamah etme, yanlış ölçme - eksik tartma.. Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol..Her biri ayrı birer kıymet, her biri ayrı birer zenginlik.. Tabii anlayabilene ve uyabilene..
Bence çocuklara dinimiz öğretilirken, ilk önce böylesine güzel olan "ahlak kuralları" dizesiyle başlanılmalı.. Bu kurallara Batının hristiyan dünyasından Uzakdoğunun örneğin Japonya'nın ateistlerine kadar her toplum sahip çıktı ve uygulamayı da sürdürüyorlar. Bizim sözde müslüman toplum ise malesef okumaya ve öğrenmeye bile üşeniyor. Fakat devenin bilmem neyini, sarığı, sakalı, türbelere çaput bağlamayı huzur ve maharetten sayıyor; din diye önüne itilen ve çoğu uydurulmuş olan bazı arap hikayelerini de, İslam zannedip göz yaşlarıyla dinliyor.. Şöyle bir bakın tv ve medya dünyasına; güzel dinimiz yara bere içinde ve sahipsiz çocuklar gibi değil mi Allah aşkına?..
Ahi Evran Veli'nin o veciz söylemlerinin peşine, naçizane son bir cümle daha ekleyeyim;
Dosdoğru olması gereken 'terazinin ibresini' hiç akla getirmiyorsak,
İnsanda 'şahdamarından daha yakın bir yere' dikkat etmiyorsak,
Hele ki devletin malında ve milletin emeğinde 'kul hakkını' gözetmiyorsak,
Bırakın müslümanlığı 'insanız' diye gezmeyelim,
Gezmeyelim,
Ağzımızla kuş tutsak nafile..
.
Sağlıcakla kalın..