“Para” diye bir değer ölçüsü uydurmuş insanoğlu. Evet, bazı konularda mutlak bir değer vurgusudur para..
Alış-verişteki pratiklik, emek tespitindeki ölçütlük ve insanın daha rahat yaşaması anlamında bir ihtiyaç muhakkak..
Fakat bu nesnel konuda ipin ucunu kaçırmışız gibi biraz.. Biraz değil bazı örnekleri gördükçe korkunç düzeylerde bizim insanoğlu..
Bir kısmı “dünyadaki varlığının tek hedefi” yapmış; bir kısmı da her şeyin ötesinde tanrılaştırmış adeta.. Evet evet, yanlış değil bu tabirim; “tanrılaştırmış” adeta.. Şükür bizler Allah’a inanıyoruz, ancak birileri de bu “para” denilen nesnel yaratığı, almış başının üzerine koymuş; Ne kardeş tanır olmuş para karşısında, ne ana, ne baba, ne insanlık, ne arkadaşlık, vefa, namus, şeref... Ne de görgü ve adab-ı muhaşeret..
Varsa yoksa “Para, Para, Para” Başka bir şey görmez olmuş gözleri,
Başka bir şey anlatmaz olmuş sözleri..
Varsa yoksa “Para, Para, Para…” Oysaki bireyi dünyalık amaçlarına götüren sadece bir araçtır para ..
Çok insanın büyük hırslarla elde ettiği, hatta etik değerleri hiçe saymaktan bile çekinmediği bir “amaç” olması gerçekten ürkütücü ..! …..
Birkaç gün önce, uzun süredir görmediğim bir okul arkadaşımla görüştüm...
Görüşmesem, görmesem daha iyi idi.. Neden mi ?
Hanımcağız her iki kelimenin birinde “para” dan, ekonomik varlığından söz eder olmuş .. Liseyi beraber okuduğum, sevdiğim cici bir kız idi ..
Oysa aradan geçen yıllar onu hem fiziken, hem de fikren değiştirmiş.. Bazen OBEZ derler ya çok kilolu birileri için, bu bizimkinin beyni, düşünce yapısı OBEZ olmuş sanki.. O maddi olanaklarından, lüks hayatından, takıp takıştırdıklarından anlatırken hararetli hararetli; ben de arada tasdik eder gibi kafamı sallarken..;
“Yazık sana be arkadaşım, ne olmuş sana böyle ...” diye şaşkınlığımı gizlemeye çalışıyordum.. Yazık, gerçekten çok yazık..! Bizler okumak , onurumuzla, şerefimizle birer meslek sahibi olmak ve ekonomik özgürlüğümüzü kazanmak gayretinde iken; Onun, zengin bir adamla evlenip hayatına devam etmek telaşı vardı hep.. Ve hedefine "kendince" ulaşmış gibi de..Ulaşmış da kendisi kalmamış ortada; hayata bakışı ve huyları çok değişmiş, çook..
“Sadece evinde oturup eşinin onu parasal anlamda huzur içinde yaşatması” isteğine kavuşmuş.. Fakat bu kavuşma o ailesinden gelen güzel huylarını yok etmiş.. Bir paçavra gibi görgüsüzlüğün içinde..
Halen “para para para” diye kıvranan, zavallı bir mahlukat desem abartı olur mu bilemem..Dedim bile kusura bakmayın..
Bizler kendi kazançlarımızla kişiliğimizden ödün vermeden, insani yönlerimizle, o tertemiz emeğimizle helal kazançlar sağlarken; kazananın kendisi olduğunu zanneden o canım arkadaşım, sen neler kaybetmişsin be arkadaşım, bir farkına varsan..
“Ben çocuklarıma diyorum ki..” diye başlayan cümleleri, “benim anne, babam sizlerinki kadar zengin değildi, daha ne istiyorsunuz çocuklar..” diye hem çocuklarına hem de karşısındakine mesajlarla devam ediyordu.. Karşısındaki benim ve haydi beni boş verin de, O zehirlenmiş gibi bu halini artık çocuklarına / yani gelecek nesline de taşıyor, onlara “paranın dünyadaki tek amaçları” olduğunu aşılıyordu.. Yüreğim kıyıldı, sızladı birden.. …..
Seni seviyorum arkadaşım, seni 'okul sıralarındaki sınıf arkadaşım’ olarak seviyorum..
Bu; sürekli övünen, para tanrısına endeksli ve kompleksli halin, o görgüsüz tavırların oluşmadan önceki halinle seviyorum.. Kısacası artık sende kalmayan o eski halini seviyorum ..
Keşke sana sunulan paraya dayalı dünyan, seni eski insancıl, alçakgönüllü ve naif hallerinle bıraksaydı,
Keşke hazmetmiş, aşmış ve gönlü doymuş olabilseydin,
Keşke diğer müşterek arkadaşlarımız gibi maddi kazanımlar karşısında insanlığını da korumuş kalabilseydin,
Keşke sen de bazı konularda gelişsen; ancak insanın omurgası sayılan “kişilik” yönünden böyle olumsuz değişmeseydin, geriye gitmeseydin, Keşke ekonomik rahatlığın yine olsaydı ve sen o bildiğimiz yalın halinle sadece “insan” olarak kalabilseydin ..
Yine de seni seviyorum; fakat bundan sonra sadece uzaktan..
Ve bir son söz;
“Kişiliğinizi bozmayacak kadar 'bereketli kazançlar ve bol paralar' dileğiyle..”
Alış-verişteki pratiklik, emek tespitindeki ölçütlük ve insanın daha rahat yaşaması anlamında bir ihtiyaç muhakkak..
Fakat bu nesnel konuda ipin ucunu kaçırmışız gibi biraz.. Biraz değil bazı örnekleri gördükçe korkunç düzeylerde bizim insanoğlu..
Bir kısmı “dünyadaki varlığının tek hedefi” yapmış; bir kısmı da her şeyin ötesinde tanrılaştırmış adeta.. Evet evet, yanlış değil bu tabirim; “tanrılaştırmış” adeta.. Şükür bizler Allah’a inanıyoruz, ancak birileri de bu “para” denilen nesnel yaratığı, almış başının üzerine koymuş; Ne kardeş tanır olmuş para karşısında, ne ana, ne baba, ne insanlık, ne arkadaşlık, vefa, namus, şeref... Ne de görgü ve adab-ı muhaşeret..
Varsa yoksa “Para, Para, Para” Başka bir şey görmez olmuş gözleri,
Başka bir şey anlatmaz olmuş sözleri..
Varsa yoksa “Para, Para, Para…” Oysaki bireyi dünyalık amaçlarına götüren sadece bir araçtır para ..
Çok insanın büyük hırslarla elde ettiği, hatta etik değerleri hiçe saymaktan bile çekinmediği bir “amaç” olması gerçekten ürkütücü ..! …..
Birkaç gün önce, uzun süredir görmediğim bir okul arkadaşımla görüştüm...
Görüşmesem, görmesem daha iyi idi.. Neden mi ?
Hanımcağız her iki kelimenin birinde “para” dan, ekonomik varlığından söz eder olmuş .. Liseyi beraber okuduğum, sevdiğim cici bir kız idi ..
Oysa aradan geçen yıllar onu hem fiziken, hem de fikren değiştirmiş.. Bazen OBEZ derler ya çok kilolu birileri için, bu bizimkinin beyni, düşünce yapısı OBEZ olmuş sanki.. O maddi olanaklarından, lüks hayatından, takıp takıştırdıklarından anlatırken hararetli hararetli; ben de arada tasdik eder gibi kafamı sallarken..;
“Yazık sana be arkadaşım, ne olmuş sana böyle ...” diye şaşkınlığımı gizlemeye çalışıyordum.. Yazık, gerçekten çok yazık..! Bizler okumak , onurumuzla, şerefimizle birer meslek sahibi olmak ve ekonomik özgürlüğümüzü kazanmak gayretinde iken; Onun, zengin bir adamla evlenip hayatına devam etmek telaşı vardı hep.. Ve hedefine "kendince" ulaşmış gibi de..Ulaşmış da kendisi kalmamış ortada; hayata bakışı ve huyları çok değişmiş, çook..
“Sadece evinde oturup eşinin onu parasal anlamda huzur içinde yaşatması” isteğine kavuşmuş.. Fakat bu kavuşma o ailesinden gelen güzel huylarını yok etmiş.. Bir paçavra gibi görgüsüzlüğün içinde..
Halen “para para para” diye kıvranan, zavallı bir mahlukat desem abartı olur mu bilemem..Dedim bile kusura bakmayın..
Bizler kendi kazançlarımızla kişiliğimizden ödün vermeden, insani yönlerimizle, o tertemiz emeğimizle helal kazançlar sağlarken; kazananın kendisi olduğunu zanneden o canım arkadaşım, sen neler kaybetmişsin be arkadaşım, bir farkına varsan..
“Ben çocuklarıma diyorum ki..” diye başlayan cümleleri, “benim anne, babam sizlerinki kadar zengin değildi, daha ne istiyorsunuz çocuklar..” diye hem çocuklarına hem de karşısındakine mesajlarla devam ediyordu.. Karşısındaki benim ve haydi beni boş verin de, O zehirlenmiş gibi bu halini artık çocuklarına / yani gelecek nesline de taşıyor, onlara “paranın dünyadaki tek amaçları” olduğunu aşılıyordu.. Yüreğim kıyıldı, sızladı birden.. …..
Seni seviyorum arkadaşım, seni 'okul sıralarındaki sınıf arkadaşım’ olarak seviyorum..
Bu; sürekli övünen, para tanrısına endeksli ve kompleksli halin, o görgüsüz tavırların oluşmadan önceki halinle seviyorum.. Kısacası artık sende kalmayan o eski halini seviyorum ..
Keşke sana sunulan paraya dayalı dünyan, seni eski insancıl, alçakgönüllü ve naif hallerinle bıraksaydı,
Keşke hazmetmiş, aşmış ve gönlü doymuş olabilseydin,
Keşke diğer müşterek arkadaşlarımız gibi maddi kazanımlar karşısında insanlığını da korumuş kalabilseydin,
Keşke sen de bazı konularda gelişsen; ancak insanın omurgası sayılan “kişilik” yönünden böyle olumsuz değişmeseydin, geriye gitmeseydin, Keşke ekonomik rahatlığın yine olsaydı ve sen o bildiğimiz yalın halinle sadece “insan” olarak kalabilseydin ..
Yine de seni seviyorum; fakat bundan sonra sadece uzaktan..
Ve bir son söz;
“Kişiliğinizi bozmayacak kadar 'bereketli kazançlar ve bol paralar' dileğiyle..”