5 Temmuz Urumçi Katliamını Asla Unutma! Unutturma! Zülme Rıza Zulümdür.
Soykırım Devam Ediyor!
5 Temmuz 2009 Urumçi Katliamı Çin’in Doğu Türkistan’da yaşattığı acılar ne ilki ve ne de sonuncusudur. Ancak birkaç defa geniş olarak yazdığım Urumçi katliamı Çin'in Doğu Türkistan da pervasızca yaptığı acımasız toplu katliamların şiddetini artırmış ve Çin dünyanın göstereceği tepkiyi bir bakıma ölçmüştür.
Urumçi'de oyuncak fabrikasında bir Müslüman kadına tecavüz edilmesi sonrasında müslüman işçiler eylem yapmış. Eylemler sırasında onu aşkın Müslüman işçinin öldürülmesi sonrasında öğrencilerde protesto gösterileri yapmaya başlamışlardır. Eylemlere katılan Müslüman Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer azınlık öğrenci guruplarının olayları protesto ettikeri sırada Çin Urumçi'ye binlerce asker sevketmiş, bazı askerleri sivil giyindirerek halkın üzerine saldırtmış ve büyük katliam yapmıştır.
25-26 Haziran 2009’da Çin’in Shaoguan şehrinde yaşanan olaylarda binlerce Müslüman katledilmiş, soykırıma uğramışlardır.
5 Temmuz ne son ne de ilk katliam ve soykırım değildir.
5 temmuz Urumçi olayları soykırımı işgali hızlandıran provakasyondur.
5. Temmuz katliamından önce Çin doğu Türkistan da büyük toplama kampları ve hapishaneler yapmıştır.
Doğu Türkistan Müslüman halkı bu hapishanelerin kimler için yapılmış olabileceğini merak etmişler kendileri için yapıldığını tahmin etmemişlerdir. Bu gün devasa hapishane ve toplama kamplarında milyonlarca Doğu Türkistan müslüman halkı tutulmakta organ nakli hırsızlığı işkence ve köle işçi olarak çalıştırılmaktadır.
Çin Doğu Türkistan'ı Kuşak Yol Projesinin önünde engel gördüğü için Doğu Türkistan'ı kontrolü altına almış demografik yapısını değiştirmeye devam etmektedir.
Dünyanın içinden geçtiği süreç, gıda ve ekonomik sıkıntılar Doğu Türkistan'da yaşanan soykırım ve zulmü görmemesine bu durumdan da Çin'in yararlanması ve zulmünü artırarak sürdürmesi sonucunu doğurmuştur.
BM, Çin Soykırımına karşı durmalıdır. Ayrıca Çin ile son dönemlerde yakın ilişkide olan Pakistan ve İran sessizliğini bozmalı Çin'e dur demelidirler. Pakistan ve İran Çin ile yakın ilişki içindedirler. Doğu Türkistan da yaşanalara rağmen Çin ile ilişkilerini hiçbirşey yokmuş gibi sürdüremezler, sürdürmemeliler. Her iki devlet Çin ile yakın ilişkilerini zulmü durdurmak dünya barışına katkı vermek için kullanmalılar. Doğu Türkistan'ın Sessiz Çığlığı! Duyulmalı zulüm durdurulmalıdır.
Çin, Doğu Türkistan'da insanlık suçu işlemektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine Çin, İran, Pakistan devlet başkanlarına mektuplar yazdım. Çin devlet başkanı Şi Ciping'e hitaben üç mektup yazdım. Mektuplarımda özetle; Doğu Türkistan'da müslüman kardeşlerimize karşı uygulamakta oldukları soykırıma son vermeleri, milyonlarca kadın ve erkeği kamplardan ve hapishanelerden çıkarmalarını kadınlara tecavüzleri durdurmalarını malları mülkleri elinden alınan kardeşlerimizin mallarını tekrar kendilerine verilmesini çocukları asimile etmek için kamplardan çıkarıp ailelerine teslim etmelerini Doğu Türkistan da yaşanan insanlık suçunu işleyenlerin dünya kamuoyuna açık bir şekilde yargılanmalarını doğu Türkistan lı müslüman milletten özür dilemelerini istemiştim. 21.yy la girerken dünya barışına ancak böyle katkı verebileceklerini aksi halde 2 milyara yaklaşan İslam ve Türk dünyası ile Çin halkı arasına kin ve nefret tohumları ekmekte olduklarını böyle devam etmeleri halinde ise "teröristlikle" suçladıkları doğu Türkistan dan dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış başta müslüman Türkler olmak üzere diğer müslüman unsurların çinlilere karşı hiç istenmeyen gerçekten intikam duyguları harekete geçmesi kaçınılmaz olabilir! diyerek uyarmıştım.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri sayın António Guterres'e de ayrıca zulmün durdurulması için daha aktif görev çağrısında bulundum. Hatırlanacağı gibi Doğu Türkistan'da Müslüman kardeşlerimize reva görülenlerin durdurulması için bazı STK lar ile birlikte imza kampanyası düzenlemiş ve sonunda BM insan hakları mahkemesi ne müracaat etmiştik. Müracaatımızın insan hakları mahkemesinde ele alınmasını bekliyoruz.
Ayrıca Pakistan ve İran devlet başkanlarına yazdığım mektuplarda ise; Çin devlet başkanına yazdığım yazıların özetlerini ifade ederek kendilerinden Çin'in Doğu Türkistan da yaşayan müslüman kardeşlerimize uyguladığı insanlık suçundan biran önce vazgeçirmelerini aksi halde ne Pakistan ne İran ve ne de hiçbir İslam toplumunun soykırımı ve zulmü kabul etmeyeceklerini ülkelerinin arasında sağlıklı ilişkilerin gelişmesi ve dünya barışına birlikte katkı verebileceklerini. Dünya da Müslüman halkların kendilerinden bu konuda aktif görev beklediklerini ifade ettim. Ve göreve davet ettim.
Pakistan devlet başkanı sayın Cumhurbaşkanı Arif Alvi'ye yazdığım mektupta ayrıca Türk halkının kardeş Pakistan halkı ile sarsılmaz kadim dosluğunun yanında ayrıca şahsımın da Pakistan devlet başkanı merhum Ziya-ül Hak'a karşı unutulmaz vefa ve şükran duygusu beslemekteyim. 12 Eylül askeri darbesinin ardından askeri mahkemede idam ile yargılandığımız ve işin sonuna geldiğimiz bir sırada Türkiye'ye dönemin devlet başkanı Evreni ziyaret ederek idam edilmememiz konusunda ricada bulunmuş ve yargılanmamız idam maddesi değiştirilerek sürdürülmüştü. Pakistan devleti ve merhum şehit Ziya-ül Hak ile böylesine önemli bir ilişkimizin olduğunu da kendilerine ifade ettim.
İran devlet başkanı sayın İbrahim Reisi'ye ise seçimler sırasında baş danışmanlarından birisini Televizyonda da hazırlayıp sunduğum programa konuk olarak davet ettim ve zat'ı devletlerini hem Türk milletine hemde İran'da yaşayan Türk kökenli kardeşlerimize de bir bakıma takdim etmiş olduğumuzu da ifade ettim. Yani her iki ülke devlet başkanına Müslüman toplulukların kendilerinden beklentilerinin yanında ayrıca şahsımla da kader planında yakınlığımızı da hatırlatmış oldum.
İstanbul'da Doğu Türkistan Alimler Teşkilatı tarafından 9/10/12 Haziran tarihlerinde Uluslararası Doğu Türkistan Semozyumu yapıldı. Başarılı geçtiğini düşünüyorum. Umarım toplantıya katılan misafirler ülkelerine gittiklerinde zulme karşı aktif çalışmalar yürütürler.
Katılımcılar Doğu Türkistanın durumu ve çözüm önerileri hakkında mütalalar da bulundular. Bende yaptığım kısa konuşmada Çinin İslam dünyasının sessiliği ve dünyanın yeterli tepkiyi vermemesinden cesaret alarak Doğu Türkistan'da zulmünü artırarak devam ettirmekte olduğunu, Çin'in yaptığı zulme sessiz kalan İslam dünyası ve yeterli tepkiyi vermeyen dünyanın da payı olduğunu belirttim.
Zulme soykırıma sessiz kalmak zulme ortak olmaktır. Zülme sessiz kalamayacağımızı kalmamamız gerektiğini ifade ettim.
Değerli okurlarım ve değerli Doğu Türkistanlı kardeşlerim; sizler de bulunduğunuz ülkeler de başta İslam ülkelerinin ve diğer ülkelerin diplomatik misyonlarına, ülkelerinden Doğu Türkistan'da ve dünyanın diğer mazlum milletlerine uygulanan baskı ve zulümlerin durdurulması konusunda beklentilerinizi devlet başkanlarına bir mektupla bildirebilir zulme karşı duruş sergileyebilirsiniz. Umulur ki sadece İran ve Pakistan değil bütün İslam topluluklarının devlet başkanları da Çin'in Doğu Türkistan da kardeşlerimize uyguladığı soykırımı sona erdirmek için gereken çabayı göstersinler. Aksi halde Doğu Türkistan'da yaşanalara sessiz kalanlar da tarih huzurunda ve insanlık vicdanında mahkum olacaklar ve Çin'in yaptığı insanlık dışı uygulamalarından sorumlu olacaklardır. Doğu Türkistan'da hanım kardeşlerimiz tecavüze uğruyor, çocukları ellerinden alınarak komünist olarak yetiştiriliyor, erkekleri kamplara, oradan hapislere tıkılıyor köle işçi olarak pazarlanıyorlar.
Çin Doğu Türkistan'da 5 Temmuz Urumçi katliamına benzer pek çok katliam yaptı yapmaya devam ediyor.
Kardeşlerimiz soykırıma uğruyor.
Kardeşlerimizin çığlığı duyulmuyor!
İslam dünyası sessiz!
Vesselam..