"24 Kasım, Öğretmenler Günü" ile ilgili, öğretmenlerimize övgü, saygı, sevgi dolu sözlerle duygular ve düşünceler ifade edilmektedir. Öğretmenin ve öğretmenliğin önemini ve anlamını, her vesileyle ifade etmek gerekir.
İtibar (saygınlık) yönüyle de, sadece 24 Kasım’larda değil; ilginin ve sevginin sürekli olmasının, iletişimin ve gönül köprüsünün her gün kurulmasının faydalı olacağı muhakkaktır.
İnsan yetiştirmek çok farklı bir duygudur. Yetiştirmek için verdiğiniz emeğin bilinmesi de ayrı bir mutluluktur. Yaklaşık 30 yılı müdürlük olmak üzere 40 yıllık eğitimciyim. Ben de bir öğretmenim.
Milletin ve memleketin mimarı olan öğretmenlerimizi hatırlamak 24 Kasım’larda kalmamalıdır. Övgüler sıradan, sade, yalın, kuru, yavan, klasik, afaki olmamalıdır ve sözde kalmamalıdır.
Şimdiye kadar öğretmenlerle ilgili o kadar çok “hoş” söz duyduk ki, hep “boş” çıktı. Adeta süslü, sanatlı sözlerle avutur olduk. İnsan yetiştirmek, insanı eğitmek dünyanın en zor ve en ağır işidir. Öğretmenler; aklıyla, bilgisiyle ve becerileriyle para kazanılan bir mesleğin mensuplarıdır. Eğitimin ağır yükünü taşıyan “emek” ve “fikir” fedaileridir. Bu emeğin içinde çalışmak, fedakârlık, sahiplenmek, sorgulamak, ilgi, sevgi, duygu, cefa, vefa, vicdan, ahlâk, anlayış, yaklaşım, görev ve sorumluluk... vs ne ararsanız vardır. Eğitim, bugün, bu düşünceler içerisinde olan idealist öğretmenler sayesinde ayakta durmaktadır.
İnsan olarak yaradılışımızın sırrı olan erdemler, bu idealist öğretmenlerimiz sayesinde yaşanılmaktadır. Öğrencilerini, eğiterek mutlu olacağı hayata hazırlayan, öğreterek başarılı olacağı mesleğin sahibi olmasını sağlayan, mükemmel insan olmaları için olağanüstü gayret gösteren ve bu uğurda her türlü fedakârlığı yapan, mesleğini sanatkârane anlayışla yerine getirerek şaheserler yaratan sevgili öğretmenlerimizin kıymetini bilelim...
Öğretmenlik, çok önemli ve çok hassas bir konudur. Ham maddesi insan olduğu için diğer mesleklerden farklıdır. Mühendis, beğenmediği binayı yıkar yerine yenisini yapar. Meyve vermeyen ağaçlar sökülür, yerine yeni ağaçlar dikilir. Eğitimde böyle bir telafi mümkün değildir. Yanlış yapmanın sonuçları ağır bedeller ödetmektedir.
İçinde bulunduğumuz zamanın şartları gereği, bilgi üreten insanların vasıflı olması gerektiğini, medeniyetlerin vasıflı ve bilgili insanlar sayesinde kurulup geliştiğini hepimiz biliriz.
Öğretmenler, ihtiyaç duyulan bir zamanda ve ortamda bilgili, vasıflı insanlar olduğunu gösteren bilge kişilerdir. Öğretmenler, "İnsan yetiştiren insan" olarak mühendis, “bakarsan bağ olur” misali hayat mimarı ve neticede, ham maddeyi işleyerek insanı hayata hazırlayan, şaheserlerine paha biçilemeyen muhteşem sanatkârlardır. Öğretmenler, "dün, bugün, yarın" köprüsünün yılmayan, yorulmayan, yıkılmayan neferleridir.
Öğretmenler, “bilmek” ve “yapmak” sanatını en iyi icra eden ruhu engin, gönlü ve kafası zengin, mukaddes görevin talibi ve sahibi olan bahtiyarlardır.
Öğretmenler, dillerde türküdür, şiirdir, yüreklerde güftedir, bestedir, kalemin ve kelamın anlatmaya yetmeyeceği, söylemekle bitirilemeyecek kadar övgüye layık olan huzur rehberleridir. Öğretmenler, İnsanın gerçeğine uygun hale gelmesi için bıkmadan, usanmadan, iğne ile kuyu kazan ve bu uğurda dağları delmeyi bile göze alan, hayat sırrını çözen azim ve sabır temsilcileridir. Öğretmenler. karanlığın ışığı, gözlerin nuru, aklın şuuru, dizlerin dermanı, gönüllerin fermanı, sevdalı, kara sevdalı erenlerdir; fedakâr ve cefakâr neferlerdir
Ve daha sizler, sizler, sizler...
Ve hala sizlerin kim olduğunuzu bilmeyenler varsa, onlara kısa bir hikaye (kıssadan hisse) anlatayım da anlaşılmanızı ve öneminizi vurgulamış olayım.
Okumuş, yüksek tahsil yapmış meslek sahibi birisi, (mesela doktor diyelim) elinde çantası ile sahile gelir. Motor kiralar ve denizde yolculuk başlar. Doktor, teknede toplama, çarpma, çıkarma, metre, cetvel... vs görür. Motorcuya, matematikten anlayıp anlamadığını sorar. Cahil olan motorcu, anlamadığını söyler. Doktor da hayatının dörtte birinin gittiğini belirtir. Yolculuk devam eder. Doktor, teknede yapıştırıcı, boya, alçı...vs görür. "Kimyadan anlar mısın?" diye sorar. Motorcu, "anlamam" der. Hayatının dörtte ikisinin gittiğini söyler. Az sonra, teknede resim, heykel, saz... görür. Güzel sanatlardan anlayıp anlamadığını sorduğunda motorcu yine, cahil olduğunu, anlamadığını söyler. Doktor da hayatının dörtte üçünün gittiğini belirtir. Motorcunun, kalan dörtte birlik hayatı ile sohbet devam ederken müthiş bir fırtına çıkar, dalgalar coşar, tekne battı batacak duruma gelir. Bu telaş içerisinde motorcu, "Siz yüzme biliyor musunuz beyefendi?" diye sorar. Her şeyi öğrenmiş ancak yüzmeyi öğrenememiş olan doktor, "hayır, bilmiyorum" demesi üzerine motorcu da, "Sizin hayatınızın hepsi gitti" der.
Öğretmenlerimizin, "Öğretmenler Günü" kutlu, gönülleri mutlu, gelecekleri umutlu olsun...