HDP'ye kapatma davasında yasal süreç başlamış bulunuyor. Aslında bu noktaya gelene kadar HDP içinde suç örgütüne yardım edenler içinde bulunanlarla ilgili yasalar neden çalıştırılmadı? Yasalar çalıştırılmalı ve suçlular gerekli cezaya çarptırılmalıydılar.
HDP'nin kapatılması HDP'den büyük sorunlara kapı aralayacak gibi duruyor. HDP'nin hamisi olan güya bize dost (!) önemli müttefiklerimiz hep bir ağızdan tempo tutacakları bir gerçektir. İçerdeki müttefikleri de imaj sorunundan demokrasi sorunundan bahsedecek duracaklar. Sonucu göreceğiz.
HDP hazine yardımlarını nerelere harcanmış sorulacaktır. Kimler ve kaç kişi terör örgütü ile ilişki içine girmişse ve suç işlemişse partide tek kişi kalmayacaksa da kişiler gerekli cezayı almalıydı. Böylece parti işlediği fiillerden dolayı kapatılmış olur ve vatandaş da suçluları görmüş ondan da öte suçluların gerekli cezayı aldıklarını devletin gereğini yaptığını fark eder diye düşünüyorum. Terör örgütleri ile ilişki içinde olanlar en ağır ceza ile cezalandırılmasının yolu açılsın bakalım ortada ne kalacak? O zaman da terör örgütü bir de siyasal örgütüm olsun diyebilecek midir?
Türk siyaseti HDP'ye haddinden fazla tölerans gösterdi ve "Terör örgütüyle irtibatın kes" diye uyardı durdu. HDP'li siyasetçiler hiç oralı olmadılar. Bana göre töleransın ölçüsü kaçmış HDP'nin içinde bulunduğu durum kanıksanma noktasına gelmişti.
Parti kapatma ve HDP bin kapatılma davası;
Bölücü ve terörü destekleyenler siyasetçi ve siyasi parti olarak milletin meclisinde bulunamazlar. Ancak en azından bundan sonraki çözümü parti kapatmakta aramak yerine doğru olanın bu yapıların önünü kesmek, meclise girmelerinin siyasi yapı oluşturmalarının önüne geçmek olduğunu düşünüyorum. Yüksek mahkeme ne karar verecek göreceğiz. Hayırlısı.
28 Şubat post modern darbesi ile ilgili yazdığım yazılarda Refah Partisi'nin kapatılmasının arkasındaki güçleri ve kimlerin memnun olduğunu, Erbakan'ın yani Milli Görüş hareketinin önünün nasıl kesilmek istendiğini yazmıştım.
RP'nin kapatılmasından önce Merhum Erbakan partilerin kapatılmasını zorlaştıran düzenleme yapılması için Oğuzhan Asiltürk'ü merhum Ecevit'e göneriyor. Ecevit parti kapatılmasının kendisinin de karşı olduğunu bunun için yasal düzenleme teklifini kabul ediyor. Partilerin kapatılmasını zorlaştıran yasa mecliste oylanıyor. DSP Genel başkanlığı da yapan Prof. Dr. Masum Türker'in basına yansıyan açıklamalarında da bahsettiği gelişmeyi yazmak istedim hatırlanacağı üzere. Kısmen sayın Türker'in anlatımıyla aktaracağım.
Sayın Türker diyor ki RP'li "yenilikçi" milletvekilleri ile meclis koridorunda karşılaştık ben kendilerine "hadi iyisiniz partiniz kapatılmayacak" dedim bunun üzerine RP'nin bazı milletvekilleri biz partinin kapatılmasının karşısında değiliz cevabı verdiler diye anlatıyor. Yenilikçi olarak ünlenen o sırada başlarında sayın Abdullah Gül'ün önderliğinde bir grup milletvekili parti kapatılmasının önüne geçen YASAYA OLUMSUZ OY verdikleri söyleniyor. Bilindiği gibi daha sonra YENİLİKÇİlerin AK PARTİ'nin kuruluşunda rol almaları ile sonuçlanıyor.
Bu konuyu çok açık isim isim yazmak için o sırada milletvekili olan hem "gelenekçi"lerin yani Erbakan'ın yanında kalmış olanların bazılarına ve hem de "yenilikçi"ler olarak tebarüz etmiş Ak Parti'nin kuruluşunda yer alan birkaç milletvekiline sordum ve tabiatıyla yazmak için sorduğumu ifade ettim. Sorduğum eski vekiller PARTİ KAPATILMASI KANUNUN ALEYHINE OY VERENLERİ HATIRLAMADIKLARINI (!) söylediler. Bu durumu birkaç eski milletvekiline daha sonra sohbet sırasında bahsettiğimde hatırlamadıklarını söylediler, "hem yazacağım diyorsun hem de isimleri soruyorsun pes doğrusu Halis Bey!" diye cevap verdiler. Ben de "RP'sinde o kadar yüreksiz milletvekilleri olamaz!" Şayet öyleyse o halde merhum Erbakan da yol arkadaşlarını iyi seçememiş demek ki! diye hayıflandım.
Refah Partisi'nin Kapatılmasının önünü açanlar HDP'nin kapatılmasına karşı oluşu sizce de çok anlamlı değil mi?
O tarihlerde "yenilikçilerin" önderi sayılan sayın Gül ve arkadaşları "yenilikçiler" o gün RP'nin kapatılması yönünde tavır alırken bugün HDP'nin kapatılmasına karşıymış.
Bir siyasi parti sırtımı dağa dayadım PKK'ya yasladım diyerek parlementoda durabilir mi?
Kapatılmaya karşı olduğunu söyleyenlerin çözüm de sunmaları gerekmez mi? Türkiye ikiyüzlü sözüm ona müttefiklerinin terör destekçisi batılı şarlatanların şamatalarına göre vaziyet alamaz almamalı. Sayın Gül RP partisini kapatılma sürecinde demokrasi havarisi batılıların yaklaşımını unutmuş olamaz.
Çok mu demokrat oldular yoksa daha başka saikle mi meseleye bakıyorlar tabi ki kendileri biliyor. Ayrıca sayın Gül o tarihte RP'nin kapatılması yönünde oy tercihinde bulunanların arasında var mıydı yok muydu olayın aslı nedir? Yukarda anlatılanlar ve sayın Türker'in anlattıkları yanlış mıdır? Kendileri bu konuda hem bizleri hem kamuoyunu bilgilendirmelidir.
Bu konuda hiç kimse SIR saklama rolüne soyunmamalı "Yaptığınız iş, yapmakla iftihar edemeyeceğiniz, kendi partinize ve sizi parlementoya taşıyan Erbakan'a karşı utanacağınız, vefasızlık mıydı?" diye sorarlar insana!
Bundan da önemlisi o gün olanların bugün anlatılması gelecekte siyaset için DERS niteliği taşımaktadır.
Ya çok iyi yaptık, iyi ki yaptık veya o gün hata yaptık. Sizler bundan ders çıkarın mı diyeceksiniz? Her neyse gerçeklerin gün yüzüne çıkmak gibi tabiatları vardır. Olayın aktörleri anlatmak istemese de!
İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması;
Başta batılı pek çok ülkenin genel ahlak kurallarına aykırı bularak şerh koyduğu İSTANBUL SÖZLEŞMESİ çok şükür kaldırıldı. Büyük bir yanlıştan dönüldü. Şimdi sıra yeni düzenlemenin geleneklerimize, inancımıza ters düşmeyecek ve her canlının da hakkını koruyacak şekilde yürürlüğe girmesine!
Sözleşme konusunda başta Akit gurubu konunun hassasiyetle takipçisi oldu başta o tarihlerde akit TV'de program yapan Muhammet Binici ısrarla konuyu "Genç Görüş" ve "Söz Meydanı" programlarında gündeme taşıdı. Benim hazırlayıp sunduğum Vizyon programında ise Temmuz 2019'da Prof. Dr. Nevzat Tarhan Dr. Ramazan Arıtürk'ün katıldığı programda konu masaya yatırıldı. Daha sonra bu konuda çok sayıda programlar yaptım ve makaleler yazdım. O zaman Ak Parti yıpranıyor gerekçesi ile yazı ve programlarımızdan hoşlanmayanlar oldu ama susmadık yanlıştan dönülmesi gerekiyordu ve yanlıştan dönüldü şimdi sıra diğerlerinde!
Zina Yasası, Nafaka Kanunu, genç evlilik ve AB normları adı altında yapılan düzenlemeleri milletin inancına geleneklerine, ahlakına uygun olarak düzenlenmesi gerekmektedir. "Bu düzenlemeler Ak Parti yönetiminden önce yapıldı" gibi bir yaklaşımla hareket edenler büyük yanlış içindedir.
Vatandaşın kendilerinden beklentisi kim ne zaman yapmışsa yapmış olsun yanlışların düzeltilmesidir. Vatandaş aksi halde şu soruyu sorar.
"Siz yapılan yanlış düzenlemeleri düzeltmek için gelmemiş miydiniz?!"
SP'den istifa eden Cihangir İslam'ın CHP'ye katılması;
Hatırlayınız Saadet Partisi bin bir çaba ile bin bir siyasi riskler alarak parlementoya CHP listelerinden iki kişiyi meclise soktu birisi "asli adresine" dönebilmek için olmadık pozlara girmişti ve sonunda muradına erdi yuvasına kavuştu.
Bu işte dahli olan SP yetkilileri de arkasından bakakaldılar.
"CHP ve beraberindekilerle İttifaka girdik. İki kişiyi vekil yaptık; iki kişiyi bir arada ve partimizde tutamadık biz ne yaptık ne BEREKETSİZ bir iş yapmışız" diye hayıflanıyor olmalılar.
Hâlbuki bağımsız adaylarla seçimlere girmiş olmaları halinde sekiz milletvekili çıkarabileceklerini SP yetkilileri zaman zaman açıklamaktaydılar. Neyse ders çıkartılırsa da bir kazançtır.
Ak parti deki gelişmeler ve kongre;
Ak parti İstanbul il başkanlığına MİLLİ GÖRÜŞ TEDRİSİNDEN geçmiş SP'nde benim de genel idare kurulu üyesi ve İstanbul il müfettişi olduğum Merhum Erbakan döneminde MGV ve SP de görev yapmış olan Osman Nuri Kabaktepe' nin getirilmesi, en azından Ak Parti'ye gönül vermiş kitlede heyecana sebep oldu. Bunun anlamı Ak Parti'ye gönül verenlerin henüz umutlarını kesmedikleri ve bir değişim bekledikleri şeklinde okumak mümkündür. Ak Parti'nin 7. Kongresinde ise yönetim tecrübe ve dinamizmin meczedilmesi şeklinde görmek mümkündür. Hayırlı olsun.
Halkı Ak partiye bu güne kadar zaman zaman takdir ile zaman zaman alternatif görmediği gerekçesi ile destek verdi. Ak parti teşkilatları bu süreçte "Reis gelir işi toparlar" kanaati teşkilatları kaygısız gayretsiz ve hepsinden önemlisi HALKTAN KOPUK "sonradan görme ELİT" olarak algılanmaları ile sonuçlandı.
Ak parti bundan böyle; "Reis meydana iner işi bitirir" anlayışından,
Halktan kopuk halkı kendilerine mecbur hissinden, Halkın genel kanaatine göre yönetimde ise; "İSRAF, şeffaf ihaleler, tarım, emekli ve dar gelirlilerin durumu, üstten bakma".. ez cümle Ak parti kuruluşunda halkın aralarından çıkanlar tarafından yönetildiği inancı ve hissiyatını yeniden veremez.. "Silik" ve halktan kopuk, üç hatta dört dönemdir milletvekili olan bazı vekiller konusunda ise; "Onun damadı, bunun oğlu, benim hemşehrim" girdabından şayet çıkarmazlarsa Sayın Erdoğan'ın konuşmasının başında Fatiha suresinin mealini okumasını halk çok çabuk unutur ve İstanbul seçimlerinde olduğu gibi Reisin meydanlara inmesi yetmez kanaatindeyim.
"Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler."
Vesselam..