Türkiye, içte ve dışta yaşanan yoğun gelişmeler nedeniyle sıkıntılı bir haftayı geride bıraktı. Geçen hafta öne çıkanları ve bu hafta neler olabileceğine bir göz atalım.
***
ABD Başkanı Donald Trump’ın, PYD'ye ağır silahlar verilmesi kararını imzalaması büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Zira, Trump’ın başkanlık seçimi yarışını sürdürürken Suriye ve ortadoğudaki gelişmelerle ilgili yaptığı açıklamalar herkesi umutlandırmıştı. Uzun bir süredir Suriye, Irak ve ortadoğudaki gelişmelerle yakından ilgilenen Erdoğan, 16 Mayıs’ta görüşeceği Amerikan Başkanına "Çok yoruldum Trump gelme üstüme" demez herhalde. Trump’ın ise, "Fetullah Gülen’i iade edeceğim, PYD'nin de ķulağını çekeceğim. Durumu idare et" karşılığını verip vermeyeceği de meçhul !.. Şaka bir yana, ekibinin öngörüşmelerini “peşrev” olarak değerlendiren Erdoğan, demek ki yaman bir güreşe hazırlanıyor.
Türkiye ile ABD arasında çeşitli dönemlerde kriz yaşandı… Örneğin, 60’lı yıllarda Kıbrıs konusunda Türkiye’ye aba altından sopa gösteren “Johnson Mektubu” kamuoyuna sızdırıldı ve bunun üzerine ayağa kalkan Türk milletini arkasına alan Başbakan İsmet İnönü, Amerikan Başkanı Jonson’a kafa tuttu. Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlatması ve haşhaş ekimi yasağını kaldırması nedeniyle Türkiye’ye silah ve petrol ambargosu uygulayan Amerika’ya dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Türk halkının büyük desteğiyle boyun eğmedi. 1 Mart Tezkeresinin TBMM’den geçmesi, muhalefetin yanı sıra yurtsever iktidar milletvekillerinin de desteğiyle önlendi.. Bu sonuç Erdoğan’ı üzdü, ancak arkasında Türk halkının büyük çoğunluğu vardı. Bu sayede o kriz de atlatıldı.
Şimdi de Trump’a kafa tutma zamanı. Ancak, bunun için yüzde 51 destek yeterli değil. Destek yüzde 51 artı 49 olmalı. Bunun yolu ise, Türkiye’de her alanda yaşanan haksız uygulamaların ortadan kaldırılması ve mağduriyetlerin giderilmesinden geçiyor. Bu yapıldığı taktirde içerde rahatlama sağlanır, dışa karşı da güçlü bir Türkiye görüntüsü verilir. Ayrıca, Avrupa Birliği ile soğuyan ilişkiler de ısınmaya başlar.
***
Gidilmesi gereken yol bu iken “idam” açıklamaları tekere çomak soktu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Bahçeli “idam cezasını yeniden getirelim, referandum yapalım” söylemlerini geçen hafta yineledi. Avrupa Birliği’nden ve üye ülkelerinden ise cevap gecikmedi: “Bağları koparırız..”
Avrupa Birliği ile son zamanlarda işler iyi gitmiyor. AB fasılları açmada, Almanya başta olmak üzere, bazı Avrupa ülkeleri ise, PKK ve DEAŞ ile benzeri terör örgütlerin mensupları konusunda Türkiye’ye “yamuk” yapıyor. Ancak, komşunuz suçluyu saklıyor diye mahalle terk edilmez herhalde… Üstelik, o mahallenin demokrasi, insan hakları, ekonomik ve sosyal haklara ilişkin koyduğu kurallar şemsiyesi, üye ve aday ülkelerde, özellikle korumasız sivil toplumunun güvencesiyken… O şemsiyenin altından çıkmak, hukuku guguk yapar, hıncahınç dolan cezaevlerinde eziyeti, buna karşın torpilli tahliyeleri artırır. Yüksel Caddesi’nde akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın sürdürdüğü açlık grevi umursanmaz, Türkiye, okyanusun ortasında, dev dalgalar üzerine geldikçe oradan oraya savrulur.
***
CHP’de olağan hale gelen görüş ayrılıklarını abartarak “Hayır” blokunu dağıtmak için harekete geçen iktidar yanlılarını frenleyen bir gelişme de yaşandı geçen hafta.. Bir televizyon programında, Büyük Önder Atatürk, annesi Zübeyde Hanım ve manevi evladı Prof. Afet İnan’a hakaret içeren sözler sarfedilmesine tepkiler çığ gibi büyüyünce iktidar yanlısı fırsatçıların suratları asıldı, dilleri tutuldu..
***
Deniz Baykal’ın, CHP’nin iç işlerine yönelik görüşleri bir yana, nezaketen yaptığı bir değerlendirmenin yandaş basın tarafından öne çıkarılması Abdullah Gül’ü parlattı. “O sayededir ki, rahmetli babasının cenaze törenine katılanların düzeyi ve sayısı zirve yaptı” yorumunda bulunanlar oldu.
---
remzidilan48@hotmail.com