Dış politikada duruş, bedensel değil ilkesel bir kavramdır.. Durduğunuz yerde duramadıktan, kırmızı çizgileri koruyamadıktan sonra, ABD Başkanı karşısında parende atsanız ne fayda…
Bundan önceki yazımda Erdoğan’ın, merhum Bülent Ecevit’in dönemin ABD Başkanı Clinton’un karşısında el pençe durduğuna ilişkin sözlerinden duyduğum üzüntüyü dile getirmiştim.
Aynı konuda MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklama O “ikeli lider”i sevenlerin, hepimizin yüreğine su serpti. Şöyle diyordu Bahçeli açıklamasında: “Cumhurbaşkanı’nın ifadeleri benim tanıdığım Ecevit ile bağdaşmaz. Sayın Ecevit hattı zatında dik duruşu seven bir şahıstır. Milli konulardaki hassasiyetini 57. Hükümet’te gördüm. O bakımdan Amerikalının karşısında el pençe anlamında bir duruş değildir. Nezaketsizlik öbüründedir.”
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tepkiler üzerine: “Ecevit’in şahsına bir şey demediği, sergilediği tavra dikkat çektiği" ni söyleyince de bir mektubun muhatabı oldu; Milliyetçi Hareket Partisi Disiplin Kurulu Başkan vekili ve Devlet Bahçeli'nin Avukatı Yücel Bulut, sosyal medya hesabından Erdoğan’a yönelik bir mektup yayımladı. Mektubu özetleyerek aktarıyorum:
“Sayın Cumhurbaşkanım;
Durup dururken Ecevit'i tahkir etmenin ve hatırasına hakaret etmenin,
Emsali Ecevit'ten vermenin bir anlamı yoktu...Siz Ecevit'in Amerikan Başkanı karşısında nasıl durduğundan emsal verirseniz;
Gün gelir,
Sizin 'durduğu yerde duramayan' halinizden de birileri emsal verir... …..
Ecevit'in ABD Başkanı karşısında nasıl durduğundan bahsediyorsunuz...Oysa ki dış politikada duruş,
Bedensel değil ilkesel bir kavramdır...Durduğunuz yerde duramadıktan,
Kırmızı çizgileri koruyamadıktan sonra,
Amerikan Başkanı karşısında bacak bacak üstüne atarak çözülseydi herşey;
Dış politikamız düğüm üstüne düğüm atılarak kördüğüme döner miydi hiç?.." *** Yücel Bulut: “Beğenmediğiniz Ecevit dünyayı karşısına alıp 'Ayşe Tatile Çıksın' parolasıyla Kıbrıs Türkü'ne umut oldu...
Kerkük yanarken;
Siz ancak 'yorulmuş' belediye başkanlarınızı tatile çıkarmakla meşgulsünüz...” diyor mektubunda ayrıca..
Şimdi o konuya gelelim;
AKP'de, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden genel başkan olması ile başlayan teşkilat yöneticileri ve Belediye Başkanlarını değiştirme çalişmaları devam ediyor. Bu kapsamda 6 belediye başkanının istifası istenildi. İlk istifa eden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş oldu. Ardından Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş ve Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan görevlerinden ayrıldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ve Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur’un, Topbaş gibi yumuşak başlı çıkmamaları parti içini karıştırırken, kamuoyunda ise farklı bir tartışma başlattı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Milli irade, halkın iradesi, seçimle gelen seçimle gitmeli diyoruz. Bunun dışındaki bütün yolları doğru ve ahlaki bulmuyorum” dediği, yani, sadece, ‘uygulanan yöntem’e karşı çıktığı halde, Gökçek’i savunuyormuş pozisyonuna sokulmak istenildi. Belediye Başkanları’ndan kim istifa eder, kim İçişleri Bakanı tarafından görevden alınır, bunların hepsine yaşanan süreçte tanık olacağız. Belediye Başkanları dışında 30’a yakın il başkanını istifa ettiren, ayrıca AKP kongrelerinde de değişikliği teşvik eden Erdoğan’ın büyük bir risk aldığı açıkça görülüyor. "Tek adam"lığı yasal düzenlemelerle sağlanan, ‘reis’liği ise AKP camiası açısından 15 Temmuz darbe girişimi sırasındaki tavrıyla tescil edilen Erdoğan’ın; bu yaptıkları ve yapacakları uygulamalardan sonra gireceği seçimler sonucunda bir 'siyasi deha’ mı yoksa bir ‘siyasi mefta’ mı olacağını hep beraber göreceğiz.. *** İç ve dış gündemi yoğun olan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, beynine pıhtı atan Deniz Baykal’ı ilk gün hastanede ziyaret etmesi hele hele yüz yüze görüşme olanağı bulması önemsenen bir gelişmeydi. Ardından Başbakan, bakanlar ve AKP yöneticilerinin hastane ziyareti dikkat çekti. AKP’yi kuran Erdoğan’ın, hakkındaki hapis cezası nedeniyle milletvekili seçilememesi üzerine, yapılan Anayasa ve yasa değişikliğine destek vererek O’na Meclisin, hatta daha sonra geldiği makamların yolunu açan Deniz Baykal’dı.. Erdoğan’ın ve AKP'lilerin Baykal’a bu ilgisi bir vefa borcu idi bana göre.. Siyasi çevrelere göre ise, sadece vefa borcu değil, Ona verildiği iddia edilen “Cumhurbaşkanlığı” sözünün unutulması yetmezmiş gibi kaset kumpası ile CHP’in başından uzaklaştırılmasına ortak olmanın ya da göz yummanın mahcubiyeti ve özrünü ifa etmekti.
“Şuurunun kapalı ve durumunun ciddi olduğu, yaşamsal bulgularının ise normal seyrini koruduğu” belirtilen duayen siyasetçi Deniz Baykal’a içtenlikle şifa diliyor; Onu tekrar konuşurken, gülerken, yüzerken ve spor yaparken görmek istiyoruz.
İyi haftalar.
remzidilan_48@hotmail.