Doğu Akdeniz’de gövde gösterilerine ara verilip diyalog başlatılınca iç meselelerimiz yeniden ön plana çıkmaya başladı.
Sonbaharın yüzünü göstermeye başladığı Eylül ayı, -Mart kadar olmasa da- dertlerimizin depreştiği bir ay olma özelliğini koruyor.
Hani türküde diyor ya ‘dert bir değil elvan elvan’…
Dert o kadar çok ki…
Geçim derdi, kışa hazırlık derdi, pandeminin yayılması derdi, okulların açılıp açılmayacağının derdi, sağlık çalışanlarının durumu ve hastanelerin imkansızlıklarının derdi…
Korona virüs ile mücadelede kurallara uyulmadığı gerekçesiyle iktidarın yeni bazı tedbirler düşündüğünü kulislerden öğreniyoruz. Maske ve mesafeye uymadığı için kesilen para cezasını ödemeyen vatandaşa ‘kamu hizmeti verilmemesi’, savcıların harekete geçerek 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası uygulanması, özel sektörün de kamu sektörü gibi kademeli mesai saati uygulaması ve AVM’lerin açılma-kapanma saatlerinin ayarlanması düşünülen tedbirlerin bazıları…
Sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla çıkarılan yasanın yeterince derde deva olmadığı hastanelerde her gün yaşanan saldırı olaylarından anlaşılıyor. Pandemi sebebiyle çile çeken sağlık personelinin özlük haklarında iyileştirmeler yapılmasına ise iktidarın kulak astığı yok.
Bir de hastanelerin içinde bulunduğu imkansızlıklar söz konusu…
HASTANELERİN İLAÇ BORCU
ABD`nin Ankara Büyükelçisi David M. Satterfield, Türkiye'nin ABD'li ilaç şirketlerine borcunu ödememesi durumunda şirketlerin Türkiye'ye ilaç satmayı durdurabileceğini söylüyor.
Satterfield, Türkiye'deki devlet hastanelerinin yabancı ilaç şirketlerine borcunun bir yıl içinde 230 milyon dolardan 2,3 milyar dolara çıktığını belirterek, ilaç şirketlerinin böyle devam etmek istemeyebileceğini, bunun da Türkiye'nin çıkarına olmayacağını kaydediyor.
Reuters'ın haberine göre, ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross'un meseleyi geçen yıl Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'la görüştüğünü belirten Büyükelçi, ödemelerin ivedilikle yapılmasına ilişkin güvence verilmesine karşın, bir yıl aranın ardından alacaklı şirketlerden önemli miktarda borç indirimini yapılmasının istendiğini öne sürüyor.
ETSİZ YEMEK LİSTESİ
Bu arada, imkansızlık nedeniyle bazı hastanelerde etsiz yemek uygulaması başlatıldığını Milli Gazete’nin manşet haberinden öğreniyoruz. Ayrıntısına bakınca bu uygulamanın devlet hastanelerinde değil, devletten yeterli ödeneği alamayan bazı üniversite hastanelerinde başlatıldığını anlıyoruz.
Habere göre, Hacettepe Hastanesi personel yemeğinden eti kaldırmış. Hastaneler Beslenme ve Diyetetik Müdürlüğü tarafından 21 Ağustos 2020 tarihinde Hastaneler Hasta İletişim Birimi’ne gönderilen yazıda şöyle deniliyor: “Hastanelerimizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle Ocak ayından itibaren tavuk eti, Temmuz ayı itibarıyla da dana eti alınamamaktadır. Bu nedenle 20 Temmuz tarihinden itibaren personel yemek listeleri etsiz olarak kurubaklagil ve sebze içerikli hazırlanmakta, çeşitlilik ve enerjinin artırılabilmesi bakımından peynir, yumurta ve tatlılara daha fazla yer verilmeye çalışılmaktadır.” deniliyormuş.
İnternette küçük bir araştırma yapınca, birçok devlet hastanesinin yemek listesinde kımızı ve beyaz etli yemeklerden oluşan listelere rastladım ve rahatladım.
AKP’NİN ‘OKULLAR AÇILSIN’ TALEBİ
Eylül normalde okulların yeni eğitim-öğretim yılına başlama ayı. Ancak pandemi buna engel.
Öğrenciler, anne babalar, öğretmenler, servisçiler ve esnaf bu engelden ötürü bunaldı.
AKP’de MYK üyeleri, Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, “Sadece üniversite ve üniversite öğrencileri ile geçinen bazı iller var, esnaf sıkıntıda’ diyerek, üniversiteler, yurtlar ve okulların tamamının açılmasını istedi. Kulis haberlerine göre, korona virüste çocukların ‘süper taşıyıcı’ olmadığını öne süren bir çalışma da Erdoğan’a sunuldu. Söz konusu çalışmada, 10 yaş ve altındaki çocukların taşıyıcı olmadığı, okulların tamamının açılması ile pandeminin yayılma riskinin söylendiği kadar yüksek olmayabileceği iddia ediliyor. MKYK üyelerinin, “Pandemi döneminde çocuklarda obezite başlangıcı da arttı. Çocuklar hem psikolojik hem beden olarak da yıpranıyor. Artık tüm sınıflar yüz yüze eğitime başlamalı” dediği, Erdoğan’ın da, konuyu Sağlık ve Milli Eğitim Bakanı ile konuşacağını söylediği belirtiliyor.
HIZLANAN DİPLOMASİ VE UZLAŞMA FIRSATI
Son günlerde dışta yaşanan ve giderek artan diplomasi trafiği dikkat çekiyor.
Söz konusu diplomatik trafik, Türkiye’nin, Kıbrıs’ın güneyinde arama yapan Oruç Reis gemisini Antalya limanına çekmesinin ardından başladı.
Deneyimli gazeteci Murat Yetkin, ‘Şimdi bir uzlaşma fırsatı var’ diyor yazısında ve şöyle devam ediyor:
‘Bu aynı zamanda Türkiye’nin son zamanlarda -Doğu Akdeniz gibi- haklı olduğu konularda dahi derdini ancak askerî gücüyle anlatabildiği algısı bakımından da olumlu bir dönüm noktası olabilir. Tabii eğer Erdoğan iç politika kaygılarıyla yedi düvele sürekli meydan okuma siyasetinde ısrar etmezse.
Konu artık Türkiye’nin AB üyeliği meselesi olmaktan çıktı; şu anda konu Türkiye’nin AB ile yani Batı demokrasileriyle bağlantılı kalabilmesi. Bu hem Türkiye (ve Türkiye’de siyasi ve ekonomik demokrasi kalitesinin yükselmesini umut edenler) hem göç tehdidi altındaki AB hem de aslında Doğu Akdeniz ve Ortadoğu ülkeleri bakımından önemli.
Uluslararası ilişkilerde uzlaşma, güvenli yatırım ortamının asli unsurlarından. Bu nedenle ekonomik sıkıntılara çözüm olmaz ama nefes aldırabilir. Yoksa ekonominin sadece diplomatik uzlaşma ile çözülemeyecek kadar yapısal, ağır sorunları var.’
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com