“Bunlar iyi günlerimiz” yazıyordu bana gelen mesajın ilk cümlesinde. Teoman’ın “Serseri” adlı şarkısının ilk cümlesinin aynısı. Şarkının sözleri, “Daha beter olacak her şey, Dünya zaten yalan dolan.." diye devam ediyor ya, bizimki öyle değil.
“Malesef…” diye sürüyor mesaj.. Ve öyle iddialarda bulunuyor ki, insanın “ne kadar şom ağızlıymış” diyesi geliyor:
Büyük bir kriz geliyor. Bırakın ev, araba almayı, cebinizdeki 20 lirayı bile harcamayın.
İyi de herkes ev alıyor.
Alıyor ama nasıl alıyor.
Kendi kazancı ile aldıktan sonra sorun yok ki!
Dahası, parası olup da oturmak için ev alanlara kimse bir şey diyemez.
Ama sorun yatırım amaçlı ya da oturmak için kredi çekip almakta.
Sonunda Ekonomiden Sorumlu Bakan bile uyardı.
"Fırtına öncesi çatılarınızı tamir edin"
Bunun açıklaması şu; büyük kriz öncesi borcunuzu kapatın ve kendinizi hazırlayın.
Türkiye gerçekten çok kötü günler geçiriyor.
Doların 4 liranın üzerine çıkmasının yaratacağı şok etkisi bir iki ay içerisinde hayatımıza büyük bir zam fırtınası olarak yansıyacak.
Hiç üretmeyen ve hep tüketen, üstelik bunu da yurt dışından ithal eden Türkiye gerçeklerle öyle bir yüzleşecek ki, bu nedenle bir kez daha tekrar etmek istiyorum; cebinizdeki bırakın 20 lirayı, 1 lirayı bile gereksiz yere harcamayın tasarruf edin.
Halâ inşaat mı?
Türkiye Amerika'nın parasal genişlemesi nedeniyle ortaya saçılan paraları kredi olarak alıp toprağa gömdü.
Bulgaristan, Polonya, Hindistan gibi ülkeler bu para ile yatırım yaptı üretimini artırdı.
Biz ise bol bol AVM ve inşaat yaptık.
Amerika artık parasını geri istiyor.
Türkiye, Amerika'nın bu parasını nasıl geri ödeyecek?
Ortada para yok ki!
.
Ersin Özince gibi banka yöneticileri defalarca uyardı, "etmeyin eylemeyin bu ülkenin inşaata değil, acil olarak yatırıma ihtiyacı var" diye. Dinleyen kim ? Hükümet halen ekonomik tedbir olarak bir dizi karar alıyor.
Bu kararlara baktığımızda büyük bir bölümü inşaat sektörüne yönelik.
Yani hükümet hâlâ yanlış içinde ve hâlâ inşaat ile büyümeyi düşünüyor.
.
Hükümet başta olmak üzere herkes şunu çok iyi anlamalı:
Rant ekonomisi bitti.
İnşaat ile bu ülke uçuruma sürüklendi !
Samandan tutun da ete kadar her şeyi ithal ediyoruz ama bol bol AVM'lerimiz var. Bu AVM'lerde 100 liraya kahvaltı yapıyoruz 15 liraya da bir kahve içiyoruz. Bunları da cebimizdeki plastik kartlarla yapıyoruz.
.
Bu ülke böyle gitmez. Mehmet Şimşek halkı örtülü de olsa uyardı.
Herkes aklını başına toplasın ve o büyük kusursuz fırtınaya hazır olsun.
***
Güney komşumuzda kimyasal silah kullanıldı, yangın var. Rusya ‘kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığı konusunda tereddüt var. Bu araştırılmadan harekete geçilmesin’ diyor; ABD, İngiltere ve Fransa kulak tıkıyor, yangına körükle gidiyor, NATO da alkışlıyor. Olan olduktan sonra inceleme ve araştırma nihayet başlatılıyor.
Üç ülkenin Suriye’ye saldırısında kullanılan 104 füzenin 71’nin havada yok edildiği, isabet alan yerlerin ise önemsiz olduğu açıklamlarının Trump’ın itibarını sarstığı Amerikan medyasında yer alıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Makron’un, “Trump’ı, ABD’nin Suriye’den çıkmamasına ben ikna ettim” sözleri de ‘itibar’ın tuzu biberi oluyor.
Makron ayrıca, ‘Suriye operasyonunda Türkleri Rusya’dan ayırdık, Türkler operasyonu destekledi’ derken, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in Ankara’yı ziyareti ‘Türkiye’yi yeniden batıya ısındırma çalışması’ olarak yorumlanıyor.
Amerika’nın, Suriye krizindeki tavrı nedeniyle Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulamaktan söz etmesi ise, Moskova’nın “Suriye’ye yeni saldırılar ve yeni yaptırımlar uluslar arası ilişkilerde kaosa yol açar” açıklamasıyla karşılığını buluyor.
Bu son krizde bir kez daha gözledik ve şaşırmadık. Amerika BM Güvenlik Konseyi’ne Suriye tasarısı sunuyor, Rusya veto ediyor; bu kez Rusya aynı şeyi yapıyor ABD reddediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi ‘bu sistem yürümüyor..’
Bu Konuda Afrika ülkelerini uyandırmaya çalışan Erdoğan’a açık mektup yazan Cezayirli edebiyatçı-yazar Kamel Daoud ise; “Siz paylaşacağımız bir insanlık değil Osmanlı’nın kötü ve kanlı bir taklidini gerçekleştirmeyi hayal ediyorsunuz. Ortadoğu’da mağdurla ağlayıp cellatlarıyla iş antlaşmaları imzalıyorsunuz… İslam sizin için sadece bir basamak. Tanrı bir ticari ürün. Modernlik bir düşman. Filistin sadece bir vitrin. İslamcılar ise şaşkın dalkavuklarınız.. Tarih sizi iktidara tutunmak için yaptığınız hilelerle, kurmaca darbelerinizle, farklı fikirlere ve halkınıza yürüttüğünüz cadı avıyla, öldürdükleriniz ve işkence ettiklerinizle hatırlayacak” diyerek ‘had bilmezlik (!)' edebiliyor.
***
İçeride ise, Türk Hükümeti’nin, daha doğrusu AKP iktidarının Suriye sorununun çözümüne ilişkin yürüttüğü politikanın “Esat gitsin gerisine bakarız…” şeklinde özetlenen "kişiye endeksli dış politika’’ olduğu dile getiriliyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu, Ortadoğu’da sorunların çözümüne değil, derinleşmesine yol açar” diyor. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, “Suriye ve Irak’ın istikrarsızlaşması şehirlerimizin ve insanlarımızın fakirleşmesine yol açmıştır. Dış politikada stratejik çukura düşürülmüş Türkiye’yi yeniden tanzim etmek için yollara düştük” diye ekliyor.
***
Sosyal medyada ise, art arda denetim yasaları çıkarılsa da, bir yolu bulunarak, usulüne uygun şekilde taş gediğine konuluyor. Örneğin, 1048-1131 yılları arasında yaşayan İranlı ünlü şair, yazar, matematikçi, filozof ve astronom Ömer Hayyam’ın, bundan 900 yıl önce yazdığı şu dizeleri sosyal medyada paylaşılıyor:
"Celladına aşık olmuşsa bir millet
İster ezan, ister çan dinlet
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet
Müstahaktır ona her türlü zillet.."
--
İyi Haftalar
remzidilan_48@hotmail.com