Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk'un, “2021 yılında PİSA'da iyi noktaya geleceğiz” demesi üzerine eğitimde PİSA sonuçlarını inceledim. Her yıl, çok kötü sonuçlarla çok gerilerde olduğumuzu gördüm.
Eğitim konusunda sıkıntılarımız çok, perişan durumdayız. Eğitim sistemimizi ve altyapı ihtiyaçlarımızı halledemediğimiz için sorunlar ve sıkıntılar yaşıyoruz. Okul (derslik) ihtiyacımız, modernize etme eksikliğimiz, donanım, ders araçları, yönlendirme, sınavlar, atanamayan öğretmenler ve bu eksikliklerimize bağlı olarak diğer meselelerimiz çözülememektedir. Eğitim sistemi sorunumuz da başlı başına apayrı bir dert.
Milli Eğitim Bakanlarının çok sık değişmiş ve hepsinin de sistemden rahatsız olduğunu belirtmiş olması oldukça düşündürücüdür. Bakan değişikliklerin sebebi malum olmakla birlikte, çözüm üretememenin beceri, anlayış ve yaklaşımla ilgili olduğunu düşünüyorum. Yükün ağır, işin zor olduğunu biliyorum, çok uğraştıracağını da kabul ediyorum ama, bir “cesur yürek" çıksın da eğitim sorunumuz çözülsün artık diyorum. Ancak, 21 Mayıs 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikalar Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Özyılmaz'ın, "Milli Eğitim’de başarıyı göremiyoruz" diyerek Milli Eğitim Bakanı’nı "beceriksizlik" ile suçlamasına "eğitimimizin durumu" adına üzüldüm.
Eğitim konusunda hiç kimse art niyetli olamaz, olmamalıdır. İstiklalimiz ve istikbalimiz olan evlatlarımızın ideal bir anlayışla en iyi imkân, ortam ve eğitim sistemi içerisinde yetiştirilmesi hepimizin ortak temennisidir. Bu, bir millet ve memleket meselesidir. Dolayısıyla, ilgili olan herkesin, konunun ciddiyetini ve önemini anlamış olması gerekmektedir.
Öğrencilerimizin bilgilerine ve becerilerine göre başarılı olacakları ilgi alanlarına göre yetiştirilecekleri bir eğitim sistemi olmalıdır. "Bana göre, benim için eğitim" anlayışı ve yaklaşımı ile hayallerini gerçekleştirmelerine imkân ve fırsat verilmelidir. Öğrencileri, mutlu olacakları bir HAYATA ve severek, isteyerek yapacakları bir MESLEĞE seçeneklerle yönlendirmek gerekir.
Eğitim bilimsel bir konudur. İstatistiki bilgiler doğrultusunda çok iyi incelenmesi, değerlendirilmesi, planlanması ve uygulanması gerekmektedir. Eğitimde, ”sözde” değil “özde” yapılacak yeniliklere ihtiyacımız vardır. “Eğitim Reformu” ile köklü ve kalıcı değişiklikler düşünülerek geleceğe yatırım yapılmalıdır. Eğitimciler, yöneticiler “günü kurtarmak” anlayışı içerisinde olmamalıdır. Aksi takdirde bu durum, günleri (zamanı) ve geleceği kaybetmemize sebep olacaktır.
Finlandiya ve Japonya eğitim sisteminden söz etmiştim. Finlandiya’da bakın ne olmuş: 1970 li yıllarda ekonomik kriz yaşayan, hiç bir geliri olmayan, köy ve kırsal hayatı olan Finlandiya’da, Başbakan, bütçedeki bütün giderleri yarı oranında azaltırken, eğitim bütçesini iki kat artırmış. Bu, siyasi hayatına mal olmuş ve bir sonraki seçimlerde kaybetmiş. Ancak, eğitim alanında yaptıklarının sonuçları 10 yıl, 20 yıl sonra alınmaya başlanınca kıymeti anlaşılmış. Finlandiya’nın bugünleri için, o günlerde kendini feda ettiği bu asil davranışı unutulmamış. İşte, büyük devlet adamlığı budur.
Sayın bakanım, “büyük devlet adamlığı” adına sizden önceki 6 bakanımız da sistemden memnun olmadığını söyledi ve eleştirilerde bulundu. Siz de "sınavları kaldırdım, ideal eğitim sistemini uygulayacağız" deyin de sorunlarımızdan ve sıkıntılarımızdan kurtulalım...
“Kurtarın” derken eğitim sistemimizin halini kısaca hatırlatmak istiyorum. 2003’de üniversite katsayı farkının kaldırılması, 2004’de müfredat değişikliği, 2005’de 3 yıllık liselerin 4 yıla çıkması, aynı yıl LGS’nin yerine OKS’ getirilmesi, 2007’de OKS’nin yerine 3 aşamalı SBS’nin uygulanması, 2009’da ÖSS’nin yerine YGS’nin ve LYS’nin getirilmesi, yine o yıl, üniversiteye girişte katsayının kaldırılması, 2010’da tek aşamalı sınava geçilmesi ve düz liselerin Anadolu Lisesine dönüştürülmesi, 2012’de, 4+4+4 düzenlemesinin getirilmesi ve tek SBS yerine çok sınav uygulaması, 2014’de, TEOG’a geçiş ve 3 yıl sonra (2017’de), TEOG’un kaldırılması, ÜSS’de yeniliklerin olması gibi DEĞİŞİKLİKLER görülmüştür.
Ayrıca; zorunlu eğitim yılında, dershanelerin kapatılmasında, okumada, yazmada tümdengelimden tümdenvarıma geçilmesi gibi değişikliklerle birlikte ses temelli okumanın yazmanın gelmesi, bir kaç defa ilk okuma yazma metodunun değişmesi, düz dik yazıdan eğik yazıya, bitişik eğik yazıdan tekrar dik yazıya geçilmesi, çok sık müfredat değişikliği, sınıf geçme ve disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler, ders programı ve seçmeli ders değişikliği, sosyal etkinliklerdeki değişiklikler, kitaptaki müfredat konuları, ünite ve güncelleme değişiklikleri, öğretmenin yapması gereken uygulamalardaki değişiklikler ve okula başlama yaşındaki DEĞİŞİKLİKLER diye aklıma gelenleri söylemiş olursam, eğitimdeki mevcut durumumuzu anlatmış olur muyum diye düşünüyorum.
Böylesine kararsızlıklar içerisinde karışan ve çok sık değişerek bir türlü düzelmeyen eğitim sistemine sitem etme hakkımı kullanmak istiyorum. Ne diyeceğimi şaşırdım. İlgililere önemle duyurulur...