DOĞRUYUM
Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar.
Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hud suresi, Ayet Nu:112)
ÇALIŞKANIM
“Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da ileride görülecektir.”(Necm suresi, Ayet Nu: 39-40)
“Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü yayılıp çalışma zamanı yapan O'dur.” (Furkan suresi, Ayet Nu: 47)
“Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür.” (İsra Suresi, Ayet Nu: 19)
“Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas suresi, Ayet Nu: 77) “Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Cum’a suresi, Ayet Nu: 10)
“Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. Dedi ki: Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır.” (Al-i İmran suresi, Ayet Nu: 195)
İLKEM; KÜÇÜKLERİMİ KORUMAK, BÜYÜKLERİMİ SAYMAKTIR
“De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.” (En’am suresi, Ayet Nu: 151)
“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi ve ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra suresi, Ayet Nu: 17/23)
“-Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi mutlaka yapan melekler vardır.” (Tahrîm suresi, Ayet Nu: 66/6).
Hadisler: “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” (Hz. Muhammed (sav), Tirmizî 7/155, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.)
”Bir genç, yaşından dolayı bir kimseye saygı gösterirse Allah (c.c.) da yaşlanınca kendisine saygı gösterecek kişiler takdir eder”. (Hz. Muhammed (sav), Tirmizi Kitabul-Birr-2023.)
Peygamberimizin (s.a.v.) çocukları öptüğünü gören bir bedevî, bunu pek tuhaf bularak:
“Hayret! Siz çocukları öpüyor musunuz? Biz çocukları hiç öpmeyiz” deyince, sevgi pınarı Efendimiz ona acıyarak bakmış: “Allah Teâlâ senin kalbinden sevgiyi söküp almışsa, ben ne yapabilirim”, buyurmuştur. (Müslim, Fedâil 64, Edep 18)
Peygamberimiz (s.a.v.) torunları Hasan ve Hüseyin için: “Onlar benim dünyamdan (öpüp kokladığım) iki güzel çiçeğimdir” derdi. (Buhari Menakıp 22)
“Hz. Peygamber yolda rastladığı çocuklara selam verirdi”. (Buhari, İsti’zan 15)
Hz. Enes diyor ki: "Çoluk çocuğuna Peygamberimizden daha şefkatli bir kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim'in-Medine'nin- Avali semtinde oturan bir sütannesi vardı. Beraberinde ben de bulunduğum halde Resulullah sık sık oğlunu görmeye giderdi. Varınca, demircinin duman dolu evine girer, oğlunu kucaklar, koklar, öper ve bir süre sonra da dönerdi."
Hz. Ömer (r.a.) bir adamı vali tayin etmişti. Vali ile beraber bulundukları sırada Hz. Ömer, babası şehit düşmüş olan bir çocuğu şefkatle sevip bağrına basmıştı. Vali, Hz. Ömer'in bu şehit çocuğuna karşı gösterdiği şefkati yadırgamıştı. Hz. Ömer’e: “Benim üç çocuğum var, hiç birisini kucağıma alıp öpmedim,” dedi. Hz. Ömer: “Kendi evladına şefkati olmayanın Allah'ın kullarına da şefkati olmaz. Bu sebeple seni valilikten azlettim!" dedi ve onun görevine son verdi.
İLKEM YURDUMU, ÖZÜMDEN ÇOK SEVMEKTİR
“Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” (Mümtehine Suresi, Ayet Nu: 8-9)
Hz. Muhammed (sav): “Vatan sevgisi imandandır.”
“Allah rızası için bir gün nöbet beklemek, dünya ve dünyadakilerden hayırlıdır.” (Buhari; Cihad, 71)
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, hicret esnasında Mekke’den ayrılırken Hezreve denilen yerde devesini durdurdu. Doğduğu ve çocukluk yıllarından beri yaşadığı yer olan mukaddes belde Mekke’ye son kez hüzünle baktı, baktı. Ve şöyle buyurdu:
“Vallahi sen bana Allah’ın yarattığı yerlerin en hayırlısı, Allah’ın katında en sevgili olanısın.
Bana senden daha sevgili, daha güzel yurt yoktur. Çıkarılmaya zorlanmamış olsaydım, senden asla ayrılmaz, senden başka yerde yurt ve yuva tutmazdım.” (Salih Suruç, Peygamberimizin Hayatı, C. 1, s.288)
İLKEM MİLLETİMİ ÖZÜMDEN ÇOK SEVMEKTİR
Allah, Müslümanları kendi milletlerinin düşmanlarına karşı savaşa çağırıyor: “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar—Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah’ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere—kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Allah yolunda sarf ettiğiniz herşey size haksızlık yapılmadan, tamamen ödenecektir.” (Enfal Suresi, Ayet Nu:
60)
Hz. Muhammed (sav) de milletini özünden çok seven bir peygamberdi. Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: "Kişi kavmini sevmekle kınanamaz.”
Kızının Vasile B. el-Eskâ (ra)’ dan aktardığına göre o şöyle demiştir: -"Ey Allah'ın Resûlü, kavmiyetçilik nedir?" dedim. Resulullah (sav): "Zulüm ve haksızlıkta kavmine yardımcı olmandır." buyurdu. (Ebû Davud, edeb 112)
Vasile b. el-Eska (r.a.): "-Ya Resülallah, kişinin soyunu-sopunu (kavmini) sevmesi, kavmiyetçilik (asabiyye) sayılır mı?" diye sormuş, Hz. Peygamber de: "-Hayır, kişinin kavmine zulümde yardımcı olması kavmiyetçilik (asabiyye) dir." cevabını vermiştir. (Ahmed bin Hanbel, IV, 107,160, İbn-i Mace. Fiten 7.)
ÜLKÜM; YÜKSELMEK, İLERİ GİTMEKTİR
Ayet: “De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.” (Zümer suresi, Ayet Nu: 9)
Hadis: "İki günü birbirine eşit olan ziyandadır, aldanmıştır." (Hz. Muhammed (sav), El-'Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, II, 323)
EY BÜYÜK ATATÜRK!
Atatürk neden büyüktür? Çünkü o, kendi döneminde Millî Mücadele sürecinde, son Haçlı ordularını Müslüman Türk vatanı olan Anadolu içlerinde durdurmuş, önüne katıp geldikleri yere; denize dökmüş bir İslam mücahididir de ondan büyüktür. Haçlı ordusuyla savaşan İslam mücahidi bir komutana saygı duymanın İslam’a, Kur’an’a aykırı tarafı neresidir acaba?
Atatürk, Türk-İslam vatanı olan Anadolu’nun emperyalist Batılılarca tekrar Hristiyan yurdu olmasına izin vermediği için büyüktür.
Atatürk, Haçlı Batının Sevr planıyla Anadolu’yu paramparça etmesine, bölüp parçalamasına ve yutulabilecek lokma haline geldikten sonra kolayca yutmasına izin vermediği için büyüktür.
Atatürk, Türk vatanı Anadolu’da Müslüman Türk’ün Müslümanlığını özgürce yaşamasına imkân veren bir bağımsız millî Türk devleti kurduğu için büyüktür.
Atatürk, Türk vatanı Anadolu’da Türk istiklâlinin, hürriyetinin simgesi olan Türk bayrağının özgürce dalgalanmasını sağlayan bir millî Türk devleti kurduğu için büyüktür.
Atatürk’ün büyüklüğünü anlamak için emperyalist Haçlı-Siyon çevrelerin Türk milletine düşmanlığına bakmak lazım. Bağımsız millî Türk devletini tasfiye etmeyi bir proje halinde uygulamaya çalışan batılıların sözlerine bakmak lazım. Mesela İngiliz derin devletinden Andrew Duff, Eylül 2005’te şöyle demiş: “Türkiye Avrupa’nın gerçek partneri olabilmek için klasik milliyetçi Kemalizmle mücadele etmelidir. Devletin gücü azaltılmalıdır. Kemalizm reforme edilmeli ve bu eski liderin fotoğrafları kamu binalarının duvarlarından indirilmelidir. Türkiye artık Kemalizmde değişme gereğiyle yüzleşmeli. Sadece yasalar, anayasa değil, Kemalizm kültürü ve felsefesi de değişmeli. Türkiye’nin, merkeziyetçi yönetim yapısından adem-i merkeziyetçi (yani federatif yapı) yapıya geçmeye ihtiyacı var. Diyarbakır’da bölgesel otonomiye varacak şekilde merkeziyetçi yapının değişmesi iyi olur. Bunu sadece Güneydoğu için değil, diğer bölgeler için de öneriyorum.”
Türk çocukları Andımızı okurken “Ey büyük Atatürk!” diye haykırırken, bütün ruhlarıyla Atatürk’ün emperyalizme, Haçlı saldırılarına karşı duran istiklâlci şahsiyetini kuşanmış oluyorlar. Atatürk naçiz vücudu toprak olmuş, fani bir kişi idi. Ama yaptıklarıyla o, Türk milletinin bağımsızlık ruhunun bir sembolüdür.
AÇTIĞIN YOLDA, GÖSTERDİĞİN HEDEFE DURMADAN YÜRÜYECEĞİME ANT
İÇERİM
Atatürk’ün açtığı yol, bağımsızlık yoludur, bilim yoludur, medeniyet yoludur, barış yoludur, insanlık yoludur. Böyle bir yol, insanlık ve İslamlık düşüncesine aykırı değildir. Buna karşı çıkmanın manası da yoktur.
VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN!
Her Türk, elbette Türk milleti için çalışacaktır. Her Türk’ün varlığı, milletinin varlığına armağan olacaktır. Varlıklarını Amerikan, İngiliz, Fransız, İsrail, Rus, Çin, Mısır, Suriye varlığına armağan edenler, Türk çocuklarının varlıklarını Türk milletinin varlığına armağan edişlerinden rahatsız olacaklardır.
Türk çocuklarını Amerika’nın yüce menfaatlerinin koruyucusu olarak, Amerikan varlığına armağan etmek isteyenler, elbette bu sözlerden rahatsız olacaktır.
Majesteleri Kral ya da Kraliçeye ve vârislerine bağlı kalıp yolunda ilerleyeceğine yemin edenler, elbette bu sözlerden rahatsız olacaklardır.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
Kur’an-ı Kerim’de bir ayette Türklere bir gönderme vardır: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah öyle bir millet getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; onlar mü'minlere karşı alçak gönüllüdürler, kâfirlere karşı onurlu ve güçlüdürler; Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lutfudur ki, onu dilediğine verir. Allah’ın lütuf ve ihsanı geniştir ve her şeyi bilendir.” (Maide suresi, 54.ayet)
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurat, 13.
ayet)
Bir hadis-i şerifinde de Hz. Muhammed şöyle diyor: “Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Resulullah (asm) buyurdular ki: “Şiddetli savaşlar vukua geldiği zaman Allah mevalinden (Arap olmayan Müslümanlar) öyle bir ordu gönderecek ki atlarının cinsi yönünden Arapların en kıymetlisi ve silah yönünden onların en iyisi olup Allah, İslam dinini onlarla te'yid (takviye) edecektir.”
Mehmet Akif Ersoy, “Ordunun Duası” şiirinde “TÜRK ERİYİZ, SİLSİLEMİZ KAHRAMAN” diye haykırırken “NU MUTLU TÜRKÜM DİYENE” ile aynı duyguları taşımaktadır.
Yılmam ölümden, yaradan, askerim; Orduma, “gâzî” dedi Peygamberim.
Bir dileğim var, ölürüm isterim:
Yurduma tek düşman ayak basmasın.
Âmin! desin hep birden yiğitler,
"Allâhu ekber!” gökten şehidler. Âmin! Âmin! Allâhu ekber!
Türk eriyiz, silsilemiz kahraman...
Müslümanız, Hakk’a tapan müslüman.
Putları Allah tanıyanlar, aman,
Mescidimin boynuna çan asmasın.
Âmin! desin hep birden yiğitler,
"Allâhu ekber!” gökten şehidler. Âmin! Âmin! Allâhu ekber!
Millet için etti mi ordum sefer,
Kükremiş arslan kesilir her nefer,
Döktüğü kandan göğe vursun zafer, Toprağa bir damlası boş akmasın.
Âmin! desin hep birden yiğitler,
"Allâhu ekber!” gökten şehidler.
Âmin! Âmin! Allâhu ekber! Allâhu ekber!
Ey Ulu Peygamberimiz nerdesin? Dinle minâremde öten gür sesin!
Gel, bana yâr ol ki cihan titresin,
Kimse dönüp süngüme yan bakmasın.
Âmin! desin hep birden yiğitler,
"Allâhu ekber!” gökten şehidler.
Âmin! Âmin! Allâhu ekber! Allâhu ekber!
.
SÖZÜN SONU
Velev ki yakın zamanda yeniden okullarda ANDIMIZ okutulmazsa evlerimizde okutacağız. Gönüllere ve zihinlere nakşedeceğiz. Göklerde bulutlara, yağmur damlaları, kar tanelerine, denizlerde dalgalara, incilere yazacağız. Onu daha da çoğalan bir coşkuyla Sarı Denizden Adriyatik’e TÜM TURAN İLLERİNDE okutacağız. Bizim Türklük aşkımız, Türklük şuurumuz; diri ve ebedîdir. Türklüğü biz kendimizde diriltenlerdeniz. Gelecek kuşaklara da bunu miras bırakacağız. Biz Abdullah ibn-i mübarek etTürkî’nin, El Sağani et Türkî, Nasirüddin Tusi et Türkî ve nice atamızın mirasını bugünlere köprü kılarak geldik. Büyük Atatürk “TÜRK EVLADI ECDADINI TANIDIKÇA DAHA BÜYÜK İŞLER YAPMAK İÇİN KENDİSİNDE KUVVET BULACAKTIR”! Emanetini unutmadık.
BİZ TÜRKLER ASHAB-I GÜZÜNDEN BİLAL-İ HABEŞÎ, SELMAN-I FARİSÎ, SÜHEYB-İ RUMÎ, MUTASAVVIFLARDAN MUHİDDİN ARABÎ’NİN VE NİCE HAK EHLİNİN MİLLİYETLERİYLE ANILMASINI YADIRGAMADIK. O ÖRNEK KİŞİLERİ ÖYLE ANDIK BAĞRIMIZA BASTIK. BİZ TÜRKLER İNSAN DOĞDUK, YETMİŞ İKİ MİLLETE BİR GÖZ İLE BAKTIK, TÜRK OLDUK, TÜRK ÖLECEĞİZ ve TÜRK DİRİLECEĞİZ.
BİZLER SONSUZA KADAR TÜRKÜZ…..
.
______________________________________________
De ki: Rabbim adaleti emretti(A’raf suresi 29.ayet). Maun Suresi Türkçe Anlamı Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar; Yoksulu doyurmaya teşvik etmez; Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır, Ve hayra da mâni olurlar. De ki: “Rabbim, ilmimi arttır”(Ta-Ha suresi 114.ayet). Bir işi bitirince başka bir işle meşgul ol (İnşirah suresi 7. ayet). İsmail Saygılı, https://www.toplumsal.com.tr/canakkale-zaferi-ve-andimiz-yasagimakale,40392.html İsmail Saygılı, https://www.toplumsal.com.tr/canakkale-zaferi-ve-andimiz-yasagimakale,40392.html İsmail Saygılı, https://www.toplumsal.com.tr/canakkale-zaferi-ve-andimiz-yasagimakale,40392.html Ali Sümer, Anadolu’da Türk Öncüsü Hacı Bektaş Veli, Ayyıldız Yayınları, 1989, Ankara, s.29. Mevlana, Mesnevî Tercümesi, Tercüme: Şefik Can, Ötüken Yayınevi, 3613-3615. beyitler, s. 286.