Uzun bir maratonun sonunda BJK şampiyon oldu.
Öncelikle takımı ve taraftarlarını kutluyorum.
Ancak ülkenin bulunduğu durum nedeniyle hiç hoş olmayan bir görüntüye de sebebiyet vermiş oldular.
Bu durum bizi biraz daha düşünmeye sevk etti.
Maçlardan önce içişleri bakanlığı bir genelge yayınlamıştı.
Şampiyon kutlamaları yapılmayacak denildi.
Bu genelge bir anlamda delinmiş oldu.
İnsanın aklına şöyle bir düşünce hakim olabiliyor.
Güçler yetersiz mi geldi,
Yoksa kalabalık taşkın mı geldi?
Ya da bu işi yapanlar öngörüden mahrum mu?
Hangi durum olursa olsun ülkemiz adına hoş olmayan bir manzaraydı.
Genelgeyi çıkaran devlet erkanı bu durumu görebilmeliydi.
Ya çıkardıkları genelgeye sahip çıkacaklardı.
Ya da bu durumu görerek genelgeye müsamahalı bir konum vereceklerdi.
Devlet olmanın gereği de bunu gerektirir.
..
Selçuklu Hükümdarı Melikşah zamanında bir hamam kocaman bir taşı yerinden taşırken, yolun dar olduğu yerde düşürmek üzereyken Melikşah “Taşı oraya bırak" dedi.
Bu taş bir müddet sonra yolun daralması nedeniyle şikayetlere neden oldu.
Taşın kaldırılması için Sultana ricaya gelenler oldu. Melikşah bunun üzerine;
“Devlet olarak oraya koyun dedik. Eğer sözümüzden dönersek devlette zafiyet olduğunu düşünürler” diyerek onları geri çevirmiştir.
..
Geçmiş tarihimizde de görüldüğü gibi toplumları yönetmek bir sanattır.
Bu sanatın gerçekleştirilmesinde tavsiyeler, siyasetnameler ve Peygamber öğütleri, Allah’ın emirlerinin ön plana alınırsa başarıya ulaşılır.
Aksi takdirde bocalamalar başlıyor.
Peygamberimiz “İşi ehline verin" derken önemli bir faktördür.
Şeyh Edebali;
“Oğul bundan sonra kızgınlık bize, sükunet sanadır” diyorsa bir bilenin uyarısıdır.
Her şeyden önemlisi “Allah’ın Emirlerine” uyan toplumun zafiyet geçirmesi düşünülemez.
Yani önce iman sonra da amel.
..
İmam Gazali hazretleri bu noktada imanın amel ve davranışlarla doğrudan ilişkili olduğunu vurgulayarak sultana öğütler verir.
“Dünya hayatının geçici, ölümden sonraki hayatın ebedî olduğunu hatırlatır. Allah’ın emirlerini yerine getirmesini, günahlardan kaçınmasını, âlimlerle istişare etmesini, âdil olmasını, bütün devlet görevlilerinin bu konuda hassasiyet göstermelerini sağlamasını, halkın meselelerini çözme konusunda gayret göstermesini, lüks ve israftan kaçınmasını, merhametli davranmasını ve halkın sevgisini kazanmaya önem vermesini tavsiye eder. “
Geriye dönüp baktığımızda bunları şu anda devletimizde görüyor muyuz?
İmam Gazali hazretleri kitabının 7. Bölümünde de devlet başkanlarına seslenmektedir.
Gazâlî devlet başkanının zulümden kaçınmasının ve adaleti gözetmesinin esas olduğunu belirterek halkın bu esaslara uyan hükümdara itaat etmesi gerektiğini söyler. Hükümdar ülkenin imarı için çalışmalı, halkın ihtiyaçlarını karşılamalı, aralarında fark gözetmemeli, kötülükleri engelleyip iyilikleri teşvik hususunda örnek olmalı, tarihten ibret almasını bilmeli, âlimlerin ve uzmanların görüşüne müracaat etmeli, suçlulara caydırıcı olacak şekilde hak ettikleri cezayı vermeli ve devlet görevlilerini denetlemelidir, diyor.
Devlet başkanı ile toplum arasındaki etkileşime dikkat çeken Gazâlî, toplumun devlet başkanının davranışlarına göre şekillendiğini, devlet başkanının da toplumun bir ferdi olduğunun unutulmaması gerektiğini belirtiyor.
Kitabının üçüncü bölümünde de İslâm geleneğinde kalemin önemine işaret eden Gazzâlî devleti ayakta tutan iki şeyden birinin askerî gücün sembolü kılıç, diğerinin de bürokrasiyi temsil eden kalem olduğuna dair görüşlere yer veriyor.
Gazali eserin son bölümünde aile hayatından bahsederek özellikle kadınlar hakkında dönemin anlayışını yansıtan görüşlere de yer verir.
Sizce de bu kitap öncelikle devlet adamlarının başucunda bulunacak bir kitap değil mi?