HDP'nin içinde bulunduğu ittifakın seçimleri kazanması halinde Türkiye nasıl bir güne uyanır? Bu sorunun cevabını birlikte arayalım.
Öncelikle şunu önemine binaen ifade etmek isterim; siyasetçiler söylemlerine dikkat etmeli, seçim dışı sandık dışı çözüm şeklinde anlaşılacak cümleler kurmamalı. "Efendim tabi ki sandıktan bahsediyoruz" diyerek tarife ihtiyaç olmamalı.
Sandık dışı çözümü kimse aklının ucundan geçirmemeli.
Ana muhalefet partisinin başkanı ve sözcüleri "DOSTLARIMIZLA Erdoğan'ı indireceğiz" diyor!
Sayın Kılıçdaroğlu'na kimse sormuyor "dostlarınız" kim diye!?Bu ifade öyle böyle sakıncalı ifade değildir. Bu ifadeleri kullanabilen zihniyet ülke bağımsızlığından söz ettiğinde nasıl inandırıcı olacak?
Erdoğan insin de kimlerin desteği ile inerse insin öyle mi!?
Kılıçdaroğlu'nun bu sözünü kiminle olacak canım millet ittifakı ile diye düşünenleriniz olacaktır.
Ancak ABD Başkanı Biden seçim sathı mailinde sıklıkla "dostlarımızla Erdoğan'ı indireceğiz!" dedi.
Buna karşın CHP genel başkan yardımcısı da çıktı ve "Avrupalı ve ABD'li dostlarımızın desteği ile Erdoğan'ı indireceğiz, demokrasi getireceğiz!" dedi.
Kimsede tık yok!..
ABD ve müttefiklerinin demokrasi getirdiği ülkeleri yerle yeksan ettikleri bilinmiyor gibi.
Bir başka hususta ittifak ortaklarıdır. CHP "sırtımızı dağa yasladık" diyenlerle mi, HDP ile mi Erdoğan'ı yenecek! Hadi yendi, yönetimi aldı diyelim. HDP ile ülke yönetimini nasıl paylaşacak? HDP bölücülükten vaz mı geçti, PKK ile ilişkisini mi kesti?
Devletin emniyet, istihbarat gibi stratejik kurumlarına yerleşmelerini nasıl izah edecekler?
Ana muhalefet lideri iktidara geldiklerinde "KHK ile görevden uzaklaştırılanları derhal göreve döndüreceğiz" diyor. Bu ne demek!? "15 Temmuz ihanet girşiminde bulunmaktan ve örgüt mensubiyeti ile işten atılan, yargılanan binlerce askeri, hakim ve savcıyı tekrar göreve getireceğiz" demek değil midir? Böyle bir şey Türkiye'de nasıl bir kaosa ve kargaşaya sebebiyet verir? Ayrıca bu yargılamaların bir anlamı yok demek değil midir?
"Demirtaş'ı derhal bırakın" demiyor mu? Demirtaş için suç icat edildiğini ima etmiyor mu? HDP'nin gönlünü alacak ne varsa vadetmiyor mu? Öyle değilse nasıl olduğunu bilen söylesin lütfen.
Bambaşka bir Türkiye vadediliyor!?
İçinde proje yok! Kalkınma yok! İçinde adalet yok! İçinde halkın birlik beraberliği yok! Vaatlerine bakılınca ne anlayabiliriz?
İçinde Kaos! İçinde Suriye'den, Akdeniz'den çıkmak var, içinde ABD ve müttefiklerinin istediği Türkiye var! "Erdoğan'ı dostları ile indirmek" var!
Saadet Partisi ve İyi Parti yetkilileri ve mensupları kendilerini bu tablonun neresinde konumlandırıyorlar?
Gerek Saadet Partisi gerekse İyi Parti'ye gönül verenler bunları kabullenemez! Kabullenmemeli!
Ve İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek ve Deva Partileri HDP ve kadrolarının devletin yönetimine girmesine böylece sebep olacaklar öyle mi!? Bu partilerin yöneticileri için HDP kadrolarının devlet yönetimine girmesi önemli değil anlaşılan. Ancak millet buna asla izin vermeyecektir!
Her iki parti yetklileri bu konuyu tekrar düşünmeli, milletin vicdanını yaralamayı her iki parti genel başkanının da düşünmeyeceğine inanmaktayız. Bu olanları yok saymamalılar.
Saadet Partisi KENDİSİ olarak yalnız kalsa da siyasi yolculuğuna devam edebilseydi, bugün millet nezdinde iktidar alternatifi olarak değerlendirileceği kanaatini daha önce de ifade etmiştim.
SP hakkındaki bu değerlendirmem yüzeysel bir değerlendirme asla değildir. SP-CHP yakınlığı ve ittifakı içine girmeden önce merhum Erbakan'ın Ak Parti'yi çok sert eleştirileri karşısında bile, Ak Parti'ye oy veren seçmene anketlerde sorulan "Ak Parti olmazsa ikinci parti olarak hangi partiye oy verirdiniz?" sorusuna Ak Parti'ye oy veren seçmenlerin yüzde seksen oranına yakını "ikinci partim SP" cevabını verdiği bilinmektedir. Bu da SP'nin Ak Parti olmasa oy oranının yüzde otuz beşin üzerinde olduğunu göstermektedir. Bugün bu durum tersine dönmüştür.
Sayın Karamollaoğlu'nun başta özelleştirme gibi konularda yaptığı önemli tespit ve ikazların CHP'nin yanında görünmesi sebebiyle anlaşılamaması da işin cabası!
CHP, Bildiğimiz CHP!
Bunu anlatmak için bir şey yapmanıza gerek yok! CHP sözcüsü Özgür Özel denilen şahsın "Diyanetin okul öncesi eğitimi için ORTA ÇAĞ ZİHNIYETİ" olarak tanımlaması, zihniyetin aynı olduğunu hatırlatmış oldu. Ancak SP sözcüsünün güya üstü kapalı ortaklığa halel gelmeyecek şekilde isim vermeden yaptığı açıklamayı da vatandaş yakından takip ediyor!
Bir yalan rüzgarıdır sürdürülüyor!
"Belediyelerin çalışması engelleniyor" Bunu delilleri ile ortaya koymayan "yalancının dik alası"dır. "HDP'ye diyet karşılığı olarak" belediyelere PKK ve terör iltisaklı kişilerin işe alınması milli güvenlik sorunudur, asla mazur görülemez! Laf ebeliği ile geçiştirilemez! Bu durmu İyi Parti ve SP'nin ilgilileri görmezlikten gelemez!
Yazık çok yazık! Gelinen noktaya bakar mısınız!
Türkiye'de SİYASET bir bakıma "akıl tutulması" yaşıyor denilse yeridir. Oysa demokrasi havarileri bilmiyorlar mı, istedikleri demokrasi ise sandıktan çıkarlar, milletten geçer not alıp Erdoğan'ı yenebiliyorlarsa yenerler! Kendileri yönetime gelirler! Vatandaşlarımız dışında dost arayanlara sormak gerekmez mi? "Vatandaş dost olarak yetmiyor mu?.." diye.. Vatandaşın karşısına projelerle çıkar ikna edersiniz!
Aslında "demokrasi" ve "insan hakları" söylemleri içselleşmiş görünmüyor. Bugün genç başörtülü öğrencilerin akıllarının almayacağı olaylar dün gibi aklımızda! Üniversitelere alınmayan başörtülü kızlar, yemin merasimine alınmayan başörtülü-sakallı anne ve babalar, başörtülü devlet memurluğu yaptırılmaması, evin dışındaki her yerin kamusal alandır dayatması say say bitmez! İmam hatip okullarının önünü kesmek için meslek okullarına KATSAYI engeli ile meslek liselerinin de canına ot tıkanması ne çabuk da unutuldu.
Oysa bir kesimin çifte standart anlayışları genlerinde var genlerinde! Bugün sessiz duruşları, kimseyi aldatmamalı.
Siyasette kartlar yeniden karılırken kim nerede duracağını, durması gerektiğini bir defa değil bin defa düşünmeli.
Fedakarlık yapılacaksa ülkemizi milli unsurların, sırtını dağa yaslayanların değil! Halka yaslayanların yönetmesi uğrunda yapılmalı bunun için gayret edilmeli bu sağlanmalıdır.
Türk milletine "kendinden başka dostlar aramak" beyhudedir!
Gerek siyasi partiler gerekse vatandaşlar şuna karar vermiş olacaklar; Türkiye Akdeniz'de kalacak veya çekilecek! Türkiye Suriye'nin Irak'ın Yemen'in Libya'nın parçalanmasına göz yumacak veya hayır diyecek!
Bunlar tahmini değerlendirmeler değil, bu konularda Türkiye'nin tavrını ana muhalefet partisi genel başkanı çok net bir şekilde; "Türkiye'nin Akdeniz'de, Suriye'de, Irak'ta, Yemen ve Libya'da ne işi var" diye göstermiyor mu?
Türkiye yol ayrımında; ya ABD, Rusya ve müttefiklerinin istediği ve menfaatleri doğrultusunda yürüyecek ya da milli menfaatleri doğrultusunda yürüyen Türkiye olacak!
Şayet Sayın Erdoğan "çalışma arkadaşlarının içindeki aç gözlüleri, millete tepeden bakmak gibi huyu olanları içinden ayıklayıp ayıklamaması ve gelir dağılımındaki makasın açılması, alt gelir grupları emekli ve asgari ücretlilerin durumularında iyileştirme yapılıp yapılmamasının, milletin kararını etkileyeceğini de" unutmamalıdır. Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının üzerlerine düşeni yapmayıp başkalarını suçlamaları, kendilerini kurtarmaya yetmez. Önce kendi üzerinize düşeni yapın ki sonra da millet kendine düşeni yapsın.
SEÇİMLERİN SONUCUNU YÜZDE ELLİ DEĞİL ELLİ ARTI BİRİN BELİRLEDİĞİ SİSTEMDE Bu konu çok önemlidir.
Millet bu konuda doğru kararını verecektir!
Milletin vereceği karara herkes uymalı, apırıp köpürmemeli! Ve milleti "yağlı şapkalı cahil köylü" görme alışkanlığından da bazıları bir an önce vazgeçmelidir.
Milletin FERASETİNE güvenin!
Milletin FERASETİ galip gelecek!
Vesselam..