Perişan haldeki eğitimimiz, koronavirüs salgını sebebiyle ağır hasarlı hale geldi.
Milli Eğitim Bakanımız için atandığı günlerde “bu iş tamam” diye ümitlenmiştim. O günlerdeki köşe yazılarımda övgüyle söz ederek desteklemiştim. Maalesef yanılmışım çünkü, bu güne kadar eğitim sorunları adına olumlu bir adıma, çözüme kavuşturulmuş bir icraata, halledilmiş bir eğitim meselesine şahit olamadık. Mevcut durumdan memnun olanına da rastlamadık. Bu işler, okul zili çalmakla, sınıfa giriş esprisiyle, bahçede öğrencilerle oyun oynamakla, sürekli basında, medyada meşgul olmakla, bilgisayar başında anlatmakla olmuyor...
Her makamın bir ağırlığı, saygınlığı vardır, yıpratılmaması gerekir. Aklıma geldi, ”eğitimle ilgili sorunlarımızın ve sıkıntılarımızın uzmanı, otoritesi olan bürokratlar neredeler, ne yapıyorlar, neden çıkıp açıklama yapmıyorlar, bilgi vermiyorlar?” diye hep merak etmişimdir. Neyse, "eğitim meselemiz düzelir, hallederiz, hayırlısı olur inşallah" diyelim de gelelim bugünkü asıl konumuza...
24 Kasım Öğretmenler Günü. Bugün, "Öğretmenler Günü" ile ilgili, öğretmenlerimize övgü, saygı, sevgi sözleriyle dolu duygular ve düşünceler ifade edilecek.
Bugün, günün anlamı anlatılacak, sevgisi yaşanacak, mutluluğu paylaşılacak ve önemi vurgulanacak. Elbette, bunlar, eğitim adına çok güzel olaylardır. Her vesileyle, öğretmenin ve öğretmenliğin öneminin belirtilmesi anlamlı ve faydalı olacaktır.
İtibar (saygınlık) yönüyle de sadece 24 Kasım'larda değil, her gün, iletişimin ve gönül köprüsünün kurulmasının gerekliliği de unutulmamalıdır. Dolayısıyla, bu yazımı sadece bir 24 Kasım Öğretmenler Günü yazısı olarak düşünmeyin ve değerlendirmeyin.
İnsan yetiştirmek çok farklı bir duygudur. Yetiştirmek için verdiğiniz emeğin bilinmesi de ayrı bir mutluluktur.
Milletin ve memleketin manevi mimarları olan öğretmenlerimize ilginin ve sevginin, 24 Kasım'larda yeterli olmayacağı bilinmelidir. Övgüler sıradan, sade, yalın, kuru, yavan, klasik, afaki olmamalıdır ve sözde kalmamalıdır.
Şimdiye kadar öğretmenlerle ilgili o kadar çok "hoş" söz duyduk ki, hep "boş" çıktı. Adeta süslü, sanatlı sözlerle avutur olduk.
Eğitimin, yaşayışımıza yön vermesindeki sırrın düğümü öğretmenler tarafından çözülmektedir. Öğretmenler, bu sırrı çözme konusunda becerisini, maharetini, marifetini ve ustalığını (sanatını) ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, söz konusu "insan" olunca, eserlerine paha biçmek mümkün olmamaktadır.
İnsan yetiştirmek, insanı eğitmek dünyanın en zor ve en ağır işidir. Öğretmenler; aklıyla, bilgisiyle ve becerileriyle para kazanılan bir mesleğin mensupları olarak bu ağır yükü taşıyan "emek" ve "fikir" fedaileridir. Bu emeğin içinde çalışmak, fedakârlık, sahiplenmek, sorgulamak, ilgi, sevgi, duygu, cefa, vefa, vicdan, ahlâk, anlayış, yaklaşım, görev ve sorumluluk... vs ne ararsanız vardır. “Ne iş yapıyorlar ki, tatilleri, maaşları çok...vs” diyenlere de 24 saat, 365 gün öğretmenlik yapıldığını da hatırlatmış olayım. Bilinmelidir ki, eğitim, bugün, bu düşünceler içerisinde olan idealist öğretmenler sayesinde ayakta durmaktadır.
İnsan olarak yaradılışımızda gizli olan erdemler, bu idealist öğretmenlerimiz sayesinde yaşanılmaktadır. Öğrencilerini, EĞİTEREK mutlu olacağı hayata hazırlayan, ÖĞRETEREK başarılı olacağı mesleğin sahibi olmasını sağlayan, mükemmel insan olmaları için olağanüstü gayret gösteren ve bu uğurda her türlü fedakârlığı yapan, mesleğini sanatkârane anlayışla yerine getirerek şaheserler yaratan sevgili öğretmenlerimizin kıymetini bilelim..
Öğretmenlik, önemli olduğu kadar oldukça hassas bir konudur. Ham maddesi insan olduğu için diğer mesleklerden farklıdır. Mühendis, beğenmediği binayı yıkar yerine yenisini yapar. Meyve vermeyen ağaçlar sökülür, yerine yeni ağaçlar dikilir. Eğitimde böyle bir telafi mümkün değildir. Yanlış yapmanın sonuçları ağır olmaktadır.
Hazır yeri gelmişken, daha önceki köşe yazılarımda ve bakanlığımıza gönderdiğim projemde belirttiğim "öğretmen yetiştirme" konusundaki eksikliğimizi ve ihtiyacımızı da hatırlatmış olayım. Öğretmen yetiştiren kurumların, enstitülerin kapatılmış olması, müstakil öğretmen yetiştirme konusunda sıkıntılar yaşanmasına sebep olmuştur. Müstakil, 5 yıllık öğretmen ve yönetici yetiştirme akademilerinin olması sorunu çözecektir.
Evet, hep başkaları söyleyecek değil ya bugün, ben de güzel sözlerimle öğretmenlerimizi avutmuş (!) olayım.
İçinde bulunduğumuz zamanın şartları gereği, bilgi üreten insanların vasıflı olması gerektiğini, medeniyetlerin vasıflı ve bilgili insanlar sayesinde kurulup geliştiğini hepimiz biliriz.
Öğretmenler, ihtiyaç duyulan bir zamanda ve ortamda bilgili, vasıflı insanlar olduğunu gösteren bilge kişilerdir.
Öğretmenler, "İnsan yetiştiren insan" olarak mühendis, "bakarsan bağ olur" misali hayat mimarı ve neticede, ham maddeyi işleyerek insanı hayata hazırlayan, şaheserlerine paha biçilemeyen muhteşem sanatkârlardır.
Öğretmenler, "dün, bugün, yarın" köprüsünün yılmayan, yorulmayan, yıkılmayan neferleridir.
Öğretmenler, "bilmek" ve "yapmak" sanatını en iyi icra eden ruhu engin, gönlü ve kafası zengin, mukaddes görevin talibi ve sahibi olan bahtiyarlardır.
Öğretmenler, insanın gerçeğine uygun hale gelmesi için bıkmadan, usanmadan, iğne ile kuyu kazan ve bu uğurda dağları delmeyi bile göze alan, hayat sırrını çözen azim ve sabır temsilcileridir.
Öğretmenler. karanlığın ışığı, gözlerin nuru, dizlerin dermanı, gönüllerin fermanı, sevdalı, kara sevdalı erenlerdir.
Öğretmenler, dillerde türküdür, şiirdir, yüreklerde güftedir, bestedir, kalemin ve kelamın anlatmaya yetmeyeceği, söylemekle bitirilemeyecek kadar övgüye layık olan huzur rehberleridir.
SÖZÜN ÖZÜ: Eğitimde unutmamanın ve unutulmamanın adı efsaneleşmektir. Öğretmenler, birer destan, masal kahramanlarıdır. Ben de bir öğretmenin; sevgi sözcüklerinin anlamını, gizemli kokuların sırrını ben bilirim. Hayatı, huzuru bana sormanızı isterim. "İşte ben buyum" diyen özel ve güzel insanlar, selam sizlere...
Sevgili öğretmenlerimiz, "Öğretmenler Günü"nüz kutlu, gönlünüz mutlu, geleceğiniz umutlu olsun...