Ergenekon Destanı ile dağları yırtarak Ötüken’den çıkıp dünyaya yayılan Türkler, Turan yolculuklarında Anadolu’da sıkıntılar yaşadılar, engellerle karşılaştılar. Bu durumu 3 Mayıs Türkçülük Günü’nde dile getirdiler.
Yıllardır, her yıl, asılsız “Soykırım” meselesinin tartışıldığı bu günlerde, amaç ve niyet bilinmekle birlikte, “susturmak” konusunda zayıf kaldığımızı kabul etmek zorundayız. Soykırım yapanlar, kendi suçlarını örtbas etmek, söylenmesini engellemek için daha yüksek sesle ve güçlü lobi çalışmalarıyla Türklerin soykırım yaptığına dair asılsız iddialarda bulunmaktadırlar. Tarihi gerçekleri yansıtmayan saçma safsatalarla suç bastırmak istemektedirler. Bu ve benzeri konularda bir olmak, iri ve diri olmak, güçlü olduğumuzu her fırsatta, her vesileyle ortaya koymamız gerekmektedir. Güçlü bir Türkü, Türkiye’yi hiçbir ülke istememektedir. Onun için, “Türkün, Türk’ten başka dostu yoktur. Türkün, fiili ve fiziki olmayan (siyasi, sosyal ve ticari…gibi) dünya hakimiyeti Turan ile mümkün olur ” diyoruz.
Yılların kini ile Türkü imha (varlığını yok etme) planını ortaya koymayı milli politika (görev) olarak kabul eden “dış güçler” ve bunların yerli işbirlikçileri milletimize sıkıntılar yaşatmaya devam edeceklerdir.
3 Mayıs Türkçülük Günü’dür. Bundan 79 yıl önce (1944), Komünizm ve Sovyetleşme faaliyetlerine tavır alan ve tepki gösteren Türkçülerin efsaneleşen mücadelelerini yaşadıkları gündür. Türkü ayakta tutan asil ruhtur, milli şuurdur, fedakarlık ve kararlılıktır.
Nihal ATSIZ, "Selam" şiirinde, Gönlündeki yaraların kanını dindir / Yüzdе yüz Türk olduğun gün cihаn sеnindir. diyor.
"Türklerin Türküsü" şiirinde;
Delinse yer, çökse gök yansa kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan tipiden kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz…demektedir.
Bilirsiniz, bazı günler ve olaylar tarihin akışını değiştirmiştir. 1453 yılında İstanbul’un Fethi ile Orta Çağın kapanması Yeni Çağın açılması, Çanakkale Destanı...gibi.
3 Mayıs 1944 tarihi de Türk milleti için anlamlı ve önemli bir gündür.
O yıllarda Türkiye’yi komünizm batağına sürüklemek isteyenlere karşı verilen mücadelenin mahkemelik olan davasında, Hasan Ferit Cansever, Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Nurullah Barıman, Zeki Özgür Sofuoğlu, Fazıl Hisarcıklı, Hüseyin Nihal Atsız, Hüseyin Namık Orkun, Nejdet Sancar, Saim Bayrak, İsmet Rasin Tümtürk, Cihat Savaş Fer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel, Zeki Velidi Togan, Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Sait Bilgiç olmak üzere toplam 23 Türkçü olan Türk milliyetçisi "ırkçılık ve örgüt" suçlamasıyla sanık olarak yargılanmıştır.
O günlerin en önde gelen sanıklarından Türkçü, Turancı Nihal Atsız, bir mektubunda şunları söylüyor:
Türkçüler günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine kadar girmiş bulunan ve o zamanki hükümetin gafletinden faydalanarak gelişen komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.
3 Mayıs bir bayram değildir. Türkün uyanış ve diriliş günüdür. Milli şuurun ayaklanmasıdır. Milliyetçiler Günü de değildir, çünkü milliyetçilik genel kavramdır ve Türkiye’nin %70i milliyetçiyim demektedir.
O dönemin yürekli kahramanları, milletimizi, Sovyetleştirmeye hazırlanan gizli ve karanlık komünistler ile hükümet içine sızan şer güçleri gün ışığına çıkarmak suretiyle Türkiye’yi komünizm batağına düşmekten kurtarmışlardır.
3 Mayıs 1944, Türkçülerin ızdırabıyla yoğrulan ve tehlikenin ortaya çıkmasını sağlayan bir dönüm günüdür...
Türkçü olan Türk milliyetçilerinin ırkçılık, örgüt gibi asılsız suçlamalarla ve mahkemenin uydurduğu yönlendirmelerle itham ettikleri yargılamada Nihal Atsız, tarihe geçen savunmasının bir bölümünde şöyle diyor:
"İstediği şekilde ifade almak için Anayasamızla yasak edilen işkence yollarına saparak Reha’yı, Hamza’yı, Hikmet’i, Osman Yüksel’i, Orhan Şaik’i «tabutluk» denilen, tepesinde beş yüzer mumluk üç ampul yanan, bir insanın ancak ayakta durabileceği kadar dar bir hücreye sokan; Nejdet Sancar’ı ne bir penceresi, ne de hava deliği olmayan bir hücrede 22 gün tutan; Zeki Velidi’yi iki gün aç bırakan; Beni toprağın beş metre altında, küflü ve rutubetli havasında kibrit yanmayan ve eşyaları küflenen, duvarından lâğım borusu sızan bir mezarda bir hafta tutan, bütün ifadeler bu şekilde işkencelerden sonra veya işkence tehdidiyle iftira ederek alanlar bizlere hakaret etmişlerdir.
Hüseyin Nihal Atsız, kendisini Türkçü ve Turancı olarak tanımlar. Eserlerinde ve konuşmalarında şu sözleri çok anlamlıdır:.
*Dil, bir milletin en değerli malıdır.
*Askerlik rütbe ve elbise değil, ruhtur.
*İlim ve hakikat, siyasetin oyuncağı olamaz.
*Bir milletin yürütücü kuvvetine “ülkü” denir.
*Ülküsüz millet, şuursuz insan gibidir.
*Milli şuur, bir milletin kendini duyması ve bilmesidir.
*Şerefliler taviz vermezler. Şerefin tavizi yoktur.
3 MAYIS, Türk milletinin varlık davasında çektikleri acıların, 1944’te tabutluklardaki işkenceleri hatırlatan gündür.
3 MAYIS, tutuklanan 23 Türkçü’nün, “tabutluk” olarak adlandırılan yerde olmadık işkencelere maruz kaldıkları gündür..
3 MAYIS, 1944 yılından bugüne Türkçülüğü kendilerine bir varlık sebebi, hayat felsefesi olarak kabul edenlerin zafer günü olarak kutladıkları müstesna bir gündür.
3 MAYIS, Türkçülük dirilişinin, Turan’a yürüyüşün haykırıldığı gündür.
3 MAYIS, Dünyanın her yerinde yaşayan Türklerin yazdığı muhteşem tarihin hatırlatıldığı gündür.
3 MAYIS, Altaylar’dan Tuna’ya, Oğuz Kağan’dan Atatürk’e uzanan Türkçülüğün belgelendiği gündür.
3 MAYIS, Atatürk’ün "Taş kırılır, tunç erir ama Türklük ebedidir" sözü, maziden atiye kurulan köprünün özü olan gündür,
3 MAYIS, Türkün Turan yolculuğunun ayak sesidir.
3 MAYIS, uyuyan destanımızın uyandırılışıdır.
TÜRK OLMANIN ONURUNU VE GURURUNU YAŞAYAN, VATAN VE MİLLET SEVDALISI TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN "3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ" KUTLU OLSUN, NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…!