Facialar, felaketler, olaylar bitecek gibi değil. Yağmur gibi, sağanak gibi peş peşe geliyor.
Biri bitmeden diğeri çıkıyor ortaya. Zaten çok kötü yönetiliyoruz, kötü yönetimin yaralarını sarmadan, bir de iç çekişmeler zorluyor ülkeyi. Kartalkaya yangınını çabuk unuttuk gibi.. Görev ihmallerinin, kusur ve sorumsuzlukların suçlusu, resmi adresi hala belli değil. Karşılıklı suçlamalardan öteye gidilemiyor. Gündemi çabuk ve sık değiştirme, milleti şaşırtma, korkutma, ürkütme ve öfkelendirme şampiyonu iktidar, yangının dumanı dağılmadan teğmenlerin cezasını ilan etti hemen.
9 kişilik kurulun 4 üyesi, ortada cezayı gerektirecek bir durumun olmadığını belirtmiş. Milletin gözünde ceza zaten yok hükmünde. Öyle olunca siyasetin eline kaldı teğmenler. AKP bu konuda yanlışın en büyüğünü yaptı da, CHP farklı mı davrandı sanki. Yok tazminatlarını parti olarak öderlermiş de, yok savunmalarına avukat ordusunu sokarlarmış da… Bırakın böyle fantezileri. Teğmenlerin sırtından puan toplamak hiç yakışmıyor.
Son zamanlarda iktidarın korkunç yanlışlarına daha fazla tanık olmaya başladık. İktidar yakaladığını içeri atarak, bir korku rüzgârı estirmeye uğraşıyor ülkede. Korku rüzgârı, orman yangınlarındaki rüzgâra benzer, çok sık yön değiştirir ve genelde sahiplerini yakar. Dünyanın ve ülkemizin geçmişteki korku rüzgârlarına bakın, hep aynı adresi yani yangın çıkaranı küle çevirmiştir.
Gazetecileri, sanatçıları, siyasetçileri, aydınları, şöhretli insanları hapsetmek kimseye bir şey kazandırmaz. Hele 5-10 yıl önce meydana gelen olaylardan medet ummak, suç yaratmak akla ziyan işlerdir. İktidar böyle şeylere kafa yoracağına, eleştirilerden ve tenkitlerden ders çıkarsa, milletin ekonomi gibi, geçim gibi acil çözüm bekleyen sorunlarına el atsa, daha iyi olmaz mı?
Hani hep iktidardan şikâyet ediyoruz da, CHP’nin şikâyet edilecek tarafları yok mu? Sırası mı şimdi Cumhurbaşkanlığı seçim kulisinin? Ortada seçim yok, tarih yok ama CHP’nin gizli aday savaşı var. Böylesine yıpranmış ve ilk seçimde sandığa gömülecek bir iktidar, hiç erken seçime gider mi? İktidarın işi gücü, DEM’lilerin de desteğini alarak Anayasa’yı değiştirmek. Hele bir Anayasa’yı değiştirsinler, gerisi kolay… AKP’nin tuzağına düşüp, altına serilen mayınlara çok kolay basıyor CHP’nin acemi ve tecrübesiz kadrosu. İktidar bir korkunç yanlışlık daha yapar ve İmamoğlu’nu hapse atarsa, başka aday aramaya ve kulis yapmaya gerek yok. İmamoğlu tek adaydır ve ilk seçimde Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı’dır.
İşin doğrusu bu mu, onu da düşünmek gerek. Hani Başkanlık sistemini değiştirecek ve fabrika ayarlarımıza dönecektik? Öyle olacaksa Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı olmalı, icraat makamına yani Başbakanlığa ise daha enerjik, genç ve tecrübeli, üstelik de iyi hatip İmamoğlu getirilmelidir.
AKP’yi sandıkta yenebilecek tek parti, eğer başka ve telafisi güç yanlışlar yapmazsa CHP’dir. Onun için İmamoğlu ile Yavaş’ın artık konuşmaması, kulislere malzeme olmaması ve işgal ettikleri makamın işlerine odaklanmaları daha doğru olur. Bu arada Özgür Özel’in de daha ağır olması, kırmızı kart gibi çocuksu oyunlara başvurmaması, AKP’nin yarattığı sun’i gündemlerin peşinde koşmaktansa, CHP’yi gündem yaratır bir parti havasına sokması lazım.
İki partinin de dikkat etmesi gereken en önemli sorun, sokakların geçim sıkıntısı çeken milyonların tepkisini ve çaresizliğini azaltacak çareler bulması, enflasyonu ve fiyat artışlarını dizginleyecek ortak formüller üzerinde durması, ülkenin iç ve dış tehlikelerine karşı nutukla değil etkili ve inandırıcı politikalarla savaşmasıdır.
Bir başka önemli ve dikkat edilmesi gereken husus da kindar ve dindar bir nesil değil, toprağına-bayrağına, devletine sımsıkı bağlı, birlik ve beraberlik içinde bir nesil yaratmaktır. Bölünmüş, ayrıştırılmış, birbirine düşman hale getirilmiş milletlerin feci sonlarını, parçalanıp dağılmalarını çok gördük.
Son olarak çok hırpaladığımız, kaşını gözünü dağıttığımız ve tanınamaz hale getirdiğimiz “demokrasimizi” yine eski gücüne kavuşturmalı, Parlamentomuza eski itibar ve işlevini eksiksiz kazandırmalı, yok pahasına elden çıkardığımız ve özel sektöre hediye ettiğimiz kurumlarımızı tekrar devlete döndürmeliyiz.
İktidar ve muhalefet yol yakınken, inşallah bizleri olmayacak duaya amin demek mecburiyetinde bırakmazlar.