BURSA ARENA / Haber Merkezi
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, "Bugün imkanını bulduğunda, o gücü ele geçirdiğinde CHP 1940'larda, 1950'lerde yapmak istediği her şeyi hayata geçirecektir. CHP, ezanın Türkçe okunması fikrinden ve düşüncesinden vazgeçmemiştir. CHP, ibadetin Türkçe olması fikrinden vazgeçmemiştir" dedi.
Mahir Ünal, 24 TV'de yayınlanan Arafta Sorular programında, Esra Elönü'nün sorularını yanıtladı.
CHP teşkilatlarına yönelik taciz iddialarına ilişkin soru üzerine Ünal CHP'nin kendisiyle yüzleşememek gibi bir sorunu olduğunu dile getirerek şunları aktardı:
"Bu bugünkü bir mesele değil. CHP aynaya bakmakta zorlanıyor. CHP geçmişteki darbeci anlayışı, özgürlük karşıtı, vesayetçi anlayışı... CHP'nin geçmişte o kadar geniş bir günah galerisi var ki. CHP hiçbir zaman bununla yüzleşmedi, yüzleşmeyi de düşünmedi. CHP 1960 darbesi ve darbenin şartlarını oluşturan o siyasal diliyle yüzleşmedi. CHP sonrasında maalesef her daim kendisi iktidar olamasa bile fikri olarak iktidardaydı zaten. Bu dönemleriyle CHP hiçbir zaman yüzleşmedi. Şu anda CHP kendi içindeki krizlerin üzerine yatarak, kulağının üzerine yatarak, bunları yok sayarak bir süre sonra bunların unutulacağını düşünüyor. CHP'nin kriz yönetiminin algoritması çok basit. Kriz seninle ilgilisiyle hiç konuşma. Sorun başka birisiyle ilgiliyse sürekli konuş. Bu, sürdürülebilir bir şey değil. Dönüp CHP'nin kendi içindeki tacizle tecavüzle yolsuzlukla yüzleşmesi gerekiyor. Eğer bununla yüzleşmezse bu taşınabilir bir şey olmaktan bir süre sonra çıkacak."
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ünal, taciz mağdurlarını savunanların farklı ithamlara maruz kaldığını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Mağdur kadınlarla ilgili konuşmaya başladığınız anda da sizi istismarla suçluyorlar. 'Buradaki travmayı tetiklemeyin.' Evet, doğru. Bir televizyonun program yapımcısı eşine şiddet uyguluyor sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün süveterini giyip televizyona çıkıyorsa, o kadıncağız sesini duyuramıyor, o tarafta herhangi bir taciz ve şiddet olayı olduğunda bütün kadın dernekleri susuyorsa bu mağdurla ilgili kim ne yapacak? Bu insan sesini nasıl duyuracak? O mağdura birisi sahip çıkınca, 'Mağduru siyasete alet ediyorsunuz.' diyorlar. Bu mağdurun hukukunu neden savunmuyorsunuz? CHP'nin son dönemde içine düştüğü durum birçok açıdan önümüzdeki süreçte akademisyenlerin üzerinde ciddi anlamda çalışacağı bir konu olarak önümüzde duruyor."
'CHP, ezanın Türkçe okunması fikrinden ve düşüncesinden vazgeçmemiştir'
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Şeb-i Arus Töreni'nde Kur'an-ı Kerim'in Türkçe okunmasına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Ünal, şunları söyledi:
"CHP, fırsat bulduğunda 1940'larda ne yaptıysa bugün aynısı yapmak isteyecektir. Orada öyle bir öfke var ki... Yassıada, Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirildi. Orasıyla ilgili o kadar çok hikaye dinledim ki... Bir tanesi kanımı dondurdu. O dönemde CHP'li seçkin ailelerin, cuntacılardan izin alarak asker kıyafeti giyip oradaki kendi ifadeleriyle 'düşükler' dedikleri mahkumlara, Demokrat Partililere işkence yaptıklarını dinledim. Bu nasıl bir nefrettir? Bu kültüre, bu tarihe, bu inanca hasılı bu millete dair her şeye karşı 1940'ta, 1950'de, 1960'da ne hissediyorlarsa, o günkü projeleri, fikirleri ne ise bugünkü projeleri ve fikirleri aynı. Bugün imkanını bulduğunda, o gücü ele geçirdiğinde CHP 1940'larda, 1950'lerde yapmak istediği her şeyi hayata geçirecektir. CHP, ezanın Türkçe okunması fikrinden ve düşüncesinden vazgeçmemiştir. CHP, ibadetin Türkçe olması fikrinden vazgeçmemiştir. CHP, bu milletin değerleriyle, inançlarıyla mücadele etme fikriden vazgeçmemiştir. CHP, dün neyse bugün de odur. Bakın İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesini kazandılar. Şimdi geçen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın tavrını gördüm bir videoda. Oradaki grup başkanvekilini nasıl susturduğunu 'Kapatın mikrofonunu, alın onun elinden...' O dil, tam da o otoriter diktatöryal dil, aynısını burada İstanbul'da da görüyorsunuz. O kürsüye oturduklarında, birazcık kendilerini muktedir hissettiklerinde 1940'ta, 1950'de, 1960'ta ne varsa bunları tekrar hayata geçirmekten bir adım geri atacaklarını asla zannetmiyorum."
Sputnik Haber Ajansı