3 Kasım 2002 tarihinden itibaren iktidar ADALET VE KALKINMA PARTİSİ’nin eline geçti.
21 senedir bu parti yönetiyor ülkemizi. Son iki seçimde de MHP desteği ile devam eden bir hükümet.
İktidara geldiği dönemde ABD, bizim gibi ülkelerde tüketimleri körüklemek için trilyonlarca USD bastı ve tüm dünyaya dağıtmıştı. Bizde de ucuz USD karşılığında düşük faizli tüketici kredileri piyasaya sürüldü.
KEMAL DERVİŞ sonrasında Ekonomiden Sorumlu Bakan ALİ BABACAN ve Maliye Bakanı MEHMET ŞİMŞEK, ülke ekonomisine yön verdiler. Liberal ve serbest piyasacı bu zatlar, krizlerde tedbir alacaklarına, ülkeyi gelecekte daha yüksek borçlar içine sokacak olan bu modelin uygulayıcılarıdır. Göreceksiniz şu an uygulanan politikalarda, mevcut borçlar uygulanan reel faiz oranı seviyesinde artacaktır. Üretim ayağı olmayan modeller çökmeye mahkumdur. Ve nedense (!) "üretim" fonksiyonunu hep gözardı ediyorlar
AHMET DAVUTOĞLU da Dış İşleri Bakanlığı ve Başbakanlık yaptı. “Stratejik Derinlik” teorisi sahibi olan bu kişi de, "bölgede sıfır sorun" aldatmacası ile komşu ülkeler ve Afrika’daki Müslüman ülkelerin yönetimlerine, “diktatörlük var” diyerek ABD başta olmak üzere Avrupa’daki emperyalist ülkelerin bir numaralı işbirlikçisi oldu. Bu kişinin Kaddafi’nin ve Saddam Hüseyin’in yok edilmesi ve milyonlarca Müslümanın ölümüne neden olan kişi olduğu da anlaşılmaktadır..Yine bu kişi, milyonlarca SURİYELİ’nin ülkemize gelmesine neden olan ve sürekli SURİYE REJİMİ ile uğraşan bir numaralı siyasetçidir.
Irak’ta ve özellikle Kuzey Afrika’daki FAS, TUNUS, LİBYA ve MISIR’daki olaylarda emperyalistlerin yanında duran, LİBYA saldırılarında ÇİĞLİ NATO ÜSSÜ'nü kullandıran bu kişi ve diğerleri, iktidar partisinden ayrıldıkları için, temelde "suçsuzluk" sözleri söylemekten de geriye durmuyorlar. Şimdi bir numaralı hukuka saygılı ve hukuku üstün tutan pozlardalar.
AKP halen bunların attığı ekonomik temeller üzerinde devam ediyor. Sonuç hiç de iyi değil. Aşırı borçlanan bir ekonomi ve diplomaside ne yaptığını bilmeyen bir iktidar..
***
7 EKİM günü başlayan İSRAİL’İN FİLİSTİN’e ABD desteğinde saldırıları karşısında, hiçbir somut icraat yapmayan iktidar, sadece bol bol sonucu olmayan barış sözleri söylüyor. Arabuluculuktan söz ediyor.
HİTLER GEÇMİŞİN EN BÜYÜK FAŞİST LİDERİ İDİ. NETANYAHU da, boynuz kulağı geçer misali HİTLER vahşetini aynen yapan, ABD-FRANS-ALMANYA gibi bazı ülkelerin de desteklediği, günümüzün en büyük FAŞİST DEVLET Adamıdır.
Hitler ile barış masasına oturularak Faşizmle mücadele edilmedi. Silahlı direnişlerle ve savaşarak mücadeleler kazanıldı.
Şimdi de durum aynıdır. İsrail’e karşı direnen FİLİSTİN halkını desteklerken, diğer yandan İsrail’i dışlayan icraatlar yapılması için tüm dünyaya seslenilmelidir.
Örneğin, Latin Amerika ülkesi BOLİVYA, İsrail ile diplomatik ilişkiyi kesti. İsrail ile komşu olan ülkemizi yönetenler, barış masasına oturmayacağını bildikleri halde, barış çağrılarına devam ettikleri sürece, hedef ülkelerden birisi olan ülkemiz de, izlenen bu yöntemlerden zarar görecektir.
İsrail’in saldırılarının asıl hedefi, ülkemiz içinde 22 ilin de olduğu “vaat edilmiş toprakları ele geçirmek ve bölgemizde ikinci bir Büyük İsrail Devleti kurmak"tır.
Bana göre acilen yapılması gerekenler şunlardır;
* İsrail’i koruyan, onlara istihbarat veren en başta KÜRECİK ve İNCİRLİK üslerine el konulmalıdır.
* İsrail’e lojistik anlamda güç veren petrol-gıda ürünleri ihracatı ve gereğinde tüm ithalat durdurulmalıdır.
* Saldırgan Faşist İsrail diplomatları sınır dışı edilmelidir..
Bu krizi yönetmek görevi iktidarın. Ya muhalefet dediğimiz önemli partiler ne yapıyorlar?
Hangi muhalefet partisinden duydunuz yukarıda saydığım önerileri. Özellikle CHP ve İYİ PARTİ’den duyan var mı bu önerileri. Olamaz çünkü iktidardan çok da farklı düşünceleri yok.. Hem de hiç düşünceleri yok gibi de.. Sadece iki parti var bu önerileri yapan. Yeniden Refah Partisi ve Vatan Partisi.
Değerli okuyucularım;
İster iktidar yanlısı, isterse muhalefet (zannettiğiniz) partilerin hiç birisinden ‘gelecek bekleyerek’ seçimlerde oy kullanan güdümlü kişiler olmayın lütfen.
Gelecek ile ilgili düşünceler üretin. Kim kimdir, neler yapmıştır ve bundan sonra neler yapar, çok iyi gözlemleyin. Sonra da ellerinizi taşın altına koyarak “ben de varım” deyin ve aktif siyasete katılın.
Mevcut siyaset yapanların arkasına takılmak yüzünden ülkemiz bu durumlara düştü. Oysa halkın içinden gelen, milli ve vatanperver, bilgi donanımlı, devrimci, cumhuriyetçi, sorgulayan, dürüst ve ahlaklı, tam bağımsız tavır alabilen, bilimsel hareket eden insanlarımız siyasetin içinde olsaydı, asla bu durumlara düşmezdik.