Ebeveynler çocuklarının her zaman "en iyisine" sahip olmasını ister. Ancak çocukken bir dediği iki edilmeyenler gerçek dünyada da bu alışkanlıklarını sürdürmek istiyor.
Birçok ebeveyn çocuğuna sınır koymada kendi çocukluk deneyimlerine göre daha esnek davranıyor. Kimi kendi yaşadıklarını yaşatmamak, kimi kural koymanın duygusal yükünden kaçmak, kimi de daha özgür bireyler yetişmesine olanak sağlamak niyetiyle savunuyor bu durumu.
Ancak aşırı katı kurallar her ne kadar çocuk gelişimini olumsuz etkilese de tamamen kuralsız yetişen çocuk da yetişkinliğinde çevresini negatif etkileyebiliyor. Her dilediğine zahmetsizce ulaşan çocuk, hem özel hem iş hayatında sorun yaşıyor. Zira çaba harcamadan istedikleri sonucu elde etmeye alışan çocuklar, bu alışkanlıklarını yetişkinlikte de sürdürüyor. Konuyu Uzman Klinik Psikolog Seda Aydoğdu ile konuştuk.
Bu tarz çocukluğa sahip olan yetişkinlerin iş hayatlarında ekip çalışmasına çok yatkın olmadıkları görülmekte. Grup içerisinde görev ve sorumluluk almaktan kaçınma, zaman yönetimi ve ast üst ilişkisini yönetmede sorun yaşayacakları ön görülebilir.
Uzman Klinik Psikolog Seda Aydoğdu
Hızlı ulaşılan, hızla kıymetini kaybediyor
Sadece ebeveynlerin bu tutumu değil, dijital çağ da kişinin her istediğine anında ulaşabilme olanağı sağlıyor. Bilgiye de eğlenceye ya da sosyalleşmeye de ulaşmak için çabalamak gerekmiyor. Bu durumun çocuklar üzerinde tespit edilen negatif etkileri nedeniyle, sosyal medya ve erken yaşta ekranla buluşmanın tüm dünyada önüne geçilmeye çalışılıyor.
Seda Aydoğdu da teknolojik olanaklar içerisinde büyüyen ve artık iş hayatına atılan Z kuşağına dikkat çekiyor. Ebeveynlerin çocuğun her istediğini yapmasından ziyade, isteğin anında yerine getirilmesinin yanlış olduğunu anlatıyor.
"Sebat etme becerilerinin düşük olduğu görülüyor. Zahmetsiz sonuç almak, hedef belirleme veya hedefe ulaşabilmek için gerekli azim, sabır ve çalışma düzeninin oluşmasını zorlaştırıyor. Çocuğa her istediğini hemen o an almak doğru değil. Çocuğun sebat etmesini, beklemesini ve istediği şey için çalışmasını beklemek en doğrusu olacaktır. İstediğinin hemen alınması çocuğun sabırla beklemesini, ihtiyaç hiyerarşisini oluşturmasını, önceliklerini belirleme ve strateji geliştirerek hedefe yönelme gibi kazanımlarını sekteye uğratabilir. Önemli olan hemen almak yerine belli bir çaba, emek ve zaman sonunda hedefe ulaşmaktır."
[Fotoğraf: Getty]
Zahmetsiz sonuç alan çocuk nasıl bir yetişkin olur?
Bir diğer soru da çocuğun çevresindeki insanlar bu durumdan nasıl etkileniyor? Aydoğdu, her istediği yerine getirilerek yetiştirilen çocukların daha benmerkezci, talepkar ve tahammülsüz özelliklere sahip olabileceğini söylüyor. Tabii bu durumda bireysel özellikler ve sosyal çevrenin etkisinin de göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor.
"Benmerkezci olarak yetiştirilen çocukların empati ve diğer insanlarla ilişki kurmakta zorlanacağı ön görülebilir. Bu durum çocuğun okul yaşantısında ve akran ilişkilerinde zorlanmaların olacağını düşündürmekle birlikte; onun her istediğini yapmaya gönüllü ve diğer yandan da sınır koymaya çalışan yetişkinlerin, öğretmenlerin ve/veya ebeveynlerin olması çocuğun tutarsız tutumlara da maruz kalmasına yol açabilir. Ayrıca varsa akranları veya kardeşleri arasındaki ilişkinin de adaletsiz bir zeminde olma ihtimalini artırabilir."
Aydoğdu bu kişilerin iş hayatında yaşayabilecekleri sorunları şöyle özetliyor.
"Bu tarz çocukluğa sahip olan yetişkinlerin iş hayatlarında ekip çalışmasına çok yatkın olmadıkları görülmekte. Grup içerisinde görev ve sorumluluk almaktan kaçınma, zaman yönetimi ve ast-üst ilişkisini yönetmede sorun yaşayabilirler."
[Grafik: TRT Haber]
Yetenekleri fazlasıyla övülen çocuk, yetişkin olunca da eşinden, arkadaşlarından bu tavrı bekliyor. İstediği o an yerine gelmeyince ise sabırsız ve agresif olabiliyor diyor Aydoğdu.
"Çocukluk hayatlarında olduğu gibi koşulsuz onay ve kabul görme beklentilerinin olması ötekinin duygularını yok sayma veya değersizleştirme olarak algılanacaktır. Bu durum da benmerkezci yapılanma etrafında geliştiğinden dolayı, ikili ilişkilerdeki duygusal bağın sağlam bir zeminde kurulmasını sabote edebileceği gibi empatinin de eksikliğinden kaynaklı çatışmaları beraberinde getirme ihtimalini barındırır. Tüm bu durumlar kişinin çocukluğunda deneyimlediklerinden farklı olduğu için; bazı durumlarda öfke kontrolünü yönetmekte de güçlük yaşama ihtimali artacaktır."
"Her şeye 'evet' demek sadece anı kurtarıyor"
Peki ebeveynler çocuk yetiştirirken neden bu yöntemi tercih ediyor? Kendi çocukluklarında sahip olamadıklarını bu şekilde mi tatmin ediyorlar?Aydoğdu bunun temelindeki farklı nedenlere dikkat çekiyor.
"Duygusal anlamda dayanıklı olamayan ebeveynler çocuklarının talepleri ve ısrarları ile baş etmekte zorlanabiliyor. Anlık çözüm olarak çocuklarına istediklerini alarak kısa yollu çözümleri benimsemekle birlikte bu durumun uzun vadede daha da zorlayıcı davranışlara evrimleşeceğini düşünemeyebiliyorlar. Bununla birlikte özellikle kendi çocukluk dönemlerindeki yoksunlukları çocukları da yaşamasın diye, isteneni hemen o an yaparak veya alarak duygusal anlamda kendilerini iyi hissedebiliyorlar. Ancak genelde bunun uzun vadede yaratacağı sıkıntıları düşünmeden bu kararlar veriliyor."
Peki, aileler çocuğun her istediğini yerine getirmek yerine ne yapmalı?
Seda Aydoğdu ebeveynlerin nasıl sınır koyabileceğine dair öneriler de veriyor.
"Çocuğun talepleri yaşı ile orantılı bir şekilde değerlendirilmeli. Her talebin belli bir gelişim dönemi içerisinde yapılması oldukça önemli. Mesela ilkokula giden bir çocuğun son model telefon talebinin yaş ile değerlendirilmesi önerilmeli ve çocuğa beklemesine yönelik açıklamalar yapılmalıdır. Bunun yanı sıra; sebat etmesi gerektiği ve istediği bir şey için zaman ve para yönetimini sağlamaya yönelik telkinler ile çocuk yönlendirilmeli."
Aydoğdu çocuğa sınır çizerken tutarlı olunması gerektiğini de sözlerine ekliyor.