Kahramanmaraş merkezli 10 kenti etkileyen depremin ardından yıkılan binlerce bina görünmeyen tehlikeler barındırıyor. Yıkılan binalarla birlikte yüksek miktarda asbest yayıldığı belirtiliyor. Uzmanlar yeni felaketlerin yaşanmaması için uyarıda bulunuyor.
6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli depremlerin vurduğu bölge, beşik gibi sallanmaya devam ediyor.
Hatay'ın Defne ve Samandağ'ı merkezli 6.4 ve 5.8 büyüklüğündeki depremlerden sonra Malatya da 5.6 ile sallandı.
Bölge halkının endişe ve korkusu sürüyor. Ancak korku tek nedeni sarsıntılar değil.
Depremin yol açtığı yıkım geride büyük bir enkaz yığını bıraktı.
21 gündür bu enkazın kaldırma çalışmaları devam ediyor.
Hala yıkılmayı bekleyen binlerce bina var. Ancak bu enkaz da başka bir tehlike saçıyor.
Yıkım uzmanlarına göre yıkılan ve yıkılacak binalardan çıkacak enkaz miktarı 100 milyon tonu bulabilir.
Bu Erciyes Dağı kadar bir büyüklüğe denk geliyor. Sadece Kahramanmaraş'ta kamyonlar günde 2 bin 400 sefer yapıyor. Tüm bölgede bu enkazın 11 milyon 500 bin kamyon seferiyle taşınabilir.
Peki dert bu mu? Elbette değil. Zira bu enkaz yığınları büyük bir tehlike arz ediyor.
O tehlikenin yıkımı ise daha sonra ortaya çıkıyor. Adı: ASBEST
Asbest (asbestos) ya da amyant, lifli yapıda kanserojen bir mineral olarak biliniyor. Silisyumun sodyum, demir, magnezyum ve kalsiyumla oluşturduğu ısıya, aşınmaya ve kimyasal maddelere çok dayanıklı, lifsel mineral yapısında hidrate silikat, halk arasında ak, çorak ve gök toprak, çelpek, höllük veya ceren toprağı gibi isimlerle de bilinir.
Gemi, inşaat, otomotiv gibi farklı iş alanlarında kullanılan lifli yapıdan oluşan asbest, insan sağlığına ve akciğere ciddi zarar verebiliyor.
Türkiye'de 2013 yılında asbest kullanımı ve ticareti yasaklanmış olsa da deprem gibi afet durumlarında eski yapılı binalarda ortaya çıkabiliyor.
Lifli yapıda bulunan kimyasal madde inşaat sektöründe yaygın olarak kullanılıyor. Asbeste maruz kalmak uzun vadede akciğer hastalıklarına neden olabiliyor. Akciğer kanseri, akciğer zarında sıvı birikmesi, abestozis ve mezotelyoma yani karın boşluğunu saran zarın kanseri gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor.
İşte bu nedenle bilim insanları sürekli olarak uyarıda bulunuyor.
Hem enkazların nasıl kaldırılması, ne şekilde taşınması ve hangi metotlarla bertaraf edilmesi hem de insan sağlığına verilen zararı anlatan uzmanlar dikkat edilmesi gerektiği konusunda uyarıyor.
"Enkazdan çıkan kimyasal maddeler vücuda zarar veriyor"
Memorial Hizmet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü'nden Uz. Dr. Banu Altoparlak, enkazdan çıkan kimyasal maddelerin vücuda zarar verdiğini söyledi.
Asbeste maruz kalınabilen ortamlar olan deprem enkazı gibi alanlarda görev yapacak ekipler ve afetzedelerin toz maskesi ve gözlük kullanması gerektiğini söyleyen Altoparlak, "Yıkım yapılan ortamdan uzak durulmalı ve beslenme ihtiyaçları bu bölge içinde karşılanmamalıdır" dedi.
Banu Altoparlak / Fotoğraf: Twitter
"Asbeste karşı koruyucu ekipmanlar uzun vadede hayat kalitesini artırmaktadır" diyen Altoparlak, şunları kaydetti:
Koruyucu tek kullanımlık tulumlar asbestin vücuda ve deriye temas etmemesi için önemlidir. Giyilen çizmeler veya botlar daha sonra yıkanabilen şekilde olmalıdır. Asbestli ortama girildikten sonra koruyucu ekipman ve kıyafet değiştirilmelidir. Vardiyalı çalışma saatleri ile çalışan ekiplerin asbeste daha az maruz kalması sağlanmalıdır."
"Önce yapıda asbest olup olmadığı tespit edilmeli"
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz ise öncelikle molozu kaldırılacak binalarda asbest başta olmak üzere tehlikeli ürünlerin varlığının tespit edilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye'de belli bir zaman sonra asbestin kullanımının yasaklandığını ve tüm binalarda asbestin olmayabileceğine değinen Doç. Dr. Yavuz, "Özellikle eski binalarda kullanma olasılığı yüksektir. Bu yüzden yıkılan veya yıkılacak binanın yapım tarihi önemli ve binada kullanılıp kullanılmadığı tespit edilmesi gerekiyor. Eğer tespit edilirse çok özel önlemler alınarak kaldırılma işlemlerinin yapılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Cavit Işık Yavuz / Fotoğraf: Twitter
"Başta insan olmak üzere çevre sağlığını da olumsuz etkiler"
Enkaz kaldırma ve molozların temizlenmesi işlemlerinde olabildiğince toz oluşumunu azaltacak önlemlerin alınması gerektiğine dikkati çeken Yavuz, "Bunların başında ıslak çalışma geliyor. Uzmanlar tarafından yapıda asbest olup olmadığının tespit edilmesi, molozların usulüne uygun kaldırılması, sadece kaldırmak yetmiyor taşırken de çevreye yayılmasını önleyecek önlemlerin alınması gerekir. Örneğin kamyonların arkasındaki kasaların brandayla kapatılması lazım" uyarısında bulundu.
Moloz tozunun etrafa yayılmasını engelleyecek şekilde taşınması gerektiğini ifade eden Yavuz, "Ayrıca bunların döküleceği ve depolanacağı alanların da özel olarak belirlenmesi lazım. Çünkü bu atıklar rastgele herhangi bir yere dökülemez, yer altı sularını kirletir, toprak kirliliğine yol açar ve bu da farklı çevre sorunlarına yol açıp başta insan sağlığı olmak üzere çevre sağlığını olumsuz etkiler" değerlendirmesinde bulundu.
"Halk ve çalışanlar çok ciddi tehdit altında"
İş Sağlığı ve Güvenliği Federasyonu ve Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı (ASUD) Mehmet Şeyhmus Ensari de öncelikli olarak deprem bölgesinde çıkacağı öngörülen 100 milyon ton moloza dikkat çekilmesi gerektiği görüşünde.
Mehmet Şeyhmus Ensari / Fotoğraf: Independent Türkçe
Türkiye'de 2010 öncesi yapı ve inşaat sektöründe çok ciddi miktarda asbest kullanıldığına vurgu yapan Ensari, "Yıkım sürecinde iş makinası operatörleri, enkazda çalışan işçiler, kamyon şoförleri, bölgedeki sağlık ve belediye personeli, yardım ekipleri ve halkımız tehlike altında. O bölgede yaşamak zorunda olan insanlarımız çok ciddi asbest ve tehlikeli maddeye maruz kalması söz konusu" diye konuştu.
"Mutlaka maske kullanılmalı"
Moloz tozunun kilometrelerce uzağa kadar yayılabildiğini ve yıkım sırasında mutlaka yeterli sulama yapılması gerektiği uyarısında bulunan Ensari, devamında şunları kaydetti:
Öncelikle muhakkak FFP3 toz maskesi öneriyoruz. Bu bulunamazsa FFP2 maskesini kullanılmalı. Enkaz kaldırmada çalışan tüm operatörler, işçiler ve kamyon şoförleri muhakkak bu maskeleri kullanmalıdır. İdarecilerimizi uyarıyoruz, lütfen maske dağıtın, oradaki işçilerimiz bilinçsiz. Daha dün bölgeden görüştüğüm operatör 'ne bileyim tozun içinde asbest veya tehlikeli madde var' diyor. Buna önlem alınmalı."
Bilim insanları asbest için sürekli uyarılarda bulunuyor / Fotoğraf: AA
"Milyonlarca insanı risk altında bırakabilir"
ASUD olarak kentsel dönüşümde bina asbestten temizlendikten sonra yıkıma geçildiği örneğini veren Ensari, "Deprem bölgesi için en acil olan maske dağıtımı ve molozların kesinlikle ıslatılmasıdır. Eğer ıslatılmazsa çevreye yayıla yayıla tüm şehri kirletir. Orada yaşayan milyonlarca insanı risk altında bırakır" dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:
Bize gelen bir bilgiye göre molozlar 15 bin kişinin çalıştığı Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi'ne yakın yere dökülüyor. Bu tozların içinde zararlı maddeler baraj sularına, tarım arazileri ve yağmur ile birlikte yer altı sulara karışacak. Yetkililerin burada çok aklı selim düşünmeleri gerekiyor. Yapılacak bir hata depremden kaybettiğimiz insan sayısından çok gelecekte daha fazlasını kaybedebiliriz. Bu konuda ASUD talep olması durumunda her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu söyledik, sizin aracılığınızla tekrar çağrıda bulunmak isteriz."
"Akciğerde habis bir tümöre yol açar"
İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuri Faruk Aykan da asbestin insanlarda birinci dereceden kanıtlanmış bir kansorejen olduğunu söyledi.
Nuri Faruk Aykan / Fotoğraf: Twitter
Öncelikle akciğer zarı plevrada "Mezotelioma" habis bir tümöre yol açtığı ifade eden Prof. Dr. Aykan, "Karın zarında yani peritonda da Mezotelioma sebebidir. Bunların dışında farenks, akciğer ve sindirim sistemi kanserlerine de sebep olabilir. Asbest tozları inhalasyon yoluyla yani asbest içeren havayı solumakla vücuda girer. Ayrıca asbest karışan içme suları ile ağız yoluyla da organizmaya girer" değerlendirmesinde bulundu.
"Özel tedbirler alınarak toplanmalı"
Asbestin bölgede yaşayan ve tarımla uğraşan herkes için bir risk faktörü olduğu uyarısında bulunan Prof. Dr. Aykan, devamında şu ifadelere yer verdi:
"Bu belirttiğim kanserler tabii ki hemen görülmez; uzun yıllar devamlı maruziyet sonrasında 10-15 hatta 20 yıl sonra bile ortaya çıkabilir. Depremdeki molozlarda inşaatlardan, çimentodan, kırılan camlardan, silika tozlarından, mineral içeren birçok atıktan asbest çevreye bulaşabilir. Bu nedenle bu molozların özel tedbirler alınarak (maske ile) toplanması ve güvenli yerlere taşınarak havaya, toprağa ve suya karışmayacak ortamlarda izolasyonu sağlanmalıdır."
A. Günaydın © The Independentturkish