Geçen hafta ‘Kışlalarda Tezkere Heyecanı, Cezaevlerinde Tahliye Beklentisi’ demiştim. Kışlalarda tezkere bekleyenler meğer beklenenden fazlaymış ve bu da iktidarın planını bozdu.
.
Meclis Milli Savunma Komisyonu’ndan jet hızıyla geçirilen yeni Askerlik Sistemi’ne ilişkin Yasa Teklifi’nin bayramdan önce TBMM Genel Kurulu’nda görüşülüp yasalaştırılması bekleniyordu, bu mümkün olmadı.
.
Ertelemenin resmi gerekçesi, “Askerlik yasası bütün siyasi partilerin katkı ve değerlendirmeleri dikkate alınarak uzlaşmayla çıkarılması gereken bir yasa. Bunu sağlamak için görüşmeleri erteledik’ diye açıklandı.
.
Oysa kulislere yansıyan gerekçe farklıydı. Yeni sistemde 6 aylık askerlik süresini tamamladıktan sonra kışlada kalarak 6 ay daha devam etmek isteyenlere asgari ücret tutarında harçlık ödenmesinin teşvik edici olacağı, böylece kışlada kalacak asker sayısının ihtiyacı karşılayacağı değerlendirmesi yapılmıştı. Ancak, Er ve erbaşlara uygulanan ankette, ‘Askerlerin büyük bölümünün terhis olmak istediği’, bunun sonucunda kışlada kalacak mevcut asker sayısının yüzde 20’lere kadar düşeceği gerçeğiyle karşılaşıldı. Bunun üzerine, yeni formüller geliştirmek amacıyla apar topar görüşmelerin ertelenmesi kararı alındı.
Ayrıca Irak’ın kuzeyinde, Hakurk’taki PKK hedeflerine yönelik askeri operasyon ve yurt içinde terörle mücadele faaliyetlerinin yoğunlaştırılması üzerine peş peşe şehit cenazelerinin gelmeye başlaması da yeni askerlik sistemi görüşmelerinin ötelenmesinde etkili olmuştu.
***
23 Haziran öncesi denenmek istenen bir başka ‘seçim şekeri’ ise cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklu sayısını azaltmaktı. Bunu tek başına hayata geçirmek zor olacağından, iki yıldır üzerinde çalışılan Yargı Reformu düzenlemesi devreye sokuldu.
.
Bunu sağlayacak ‘Yargı Reformu Strateji Belgesi’ Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandı. Muhalefetin ilk tepkisi ‘Bu belge Türkiye’de bağımsız yargı ve adaletin yok edildiğinin itirafıdır. Kuvvetler ayrılığı yeniden tesis edilmeden, mevcut tek adam sistemiyle bu reformun uygulanması mümkün değildir’ şeklindeydi.
.
Erdoğan’ın açıklama yaptığı salonda yargı mensupları ile birlikte bulunan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, ‘avukatlara yeşil pasaport verileceği’ne ilişkin madde okunurken alkışlaması ve strateji belgesini destekleyen röportajlar vermesi sosyal medyada yaygın şekilde eleştiri konusu olmuştu.
.
Kendisini savunan Feyzioğlu, Adalet Bakanlığı’nda strateji belgesinin hazırlanması çalışmalarına bir buçuk yıldır azami katkıda bulunduklarını ve baroların istediği birçok hususa belgede yer verildiğini söylüyordu.
.
Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde yer alan ‘İfade özgürlüğü güçlendirilecek’, ‘Tutuksuz yargılama esas olacak’, ‘Güven veren bir adalet sistemi oluşturulacak’, ‘Hukuk Fakültelerinin öğretim süresi 5 yıla çıkarılacak’, ‘Yıpılacak sınavı kazananlar avukatlık yapabilecek’ gibi ilke ve uygulamalar genelde olumlu karşılanan düzenlemelerdi.
.
Getirileceği vurgulanan ‘Hakim ve savcılara coğrafi teminat güvencesi’nin ise son hakim ve savcı kararnamesiyle daha şimdiden çöktüğü savunuluyordu.
Adli yargıda 3 bin 358, idari yargıda ise 364 hâkim ve savcıyı kapsayan HSYK Listesi ‘Sürgün Kararnamesi’ olarak nitelendirildi. Muhalifleri kişi veya kuruluşları ilgilendiren soruşturmalar ile davaları savsaklayan hakim ve savcıları ödüllendiren, buna karşın iktidarın hoşlanmadığı yargı işlemlerine imza atanları cezalandıran atamalar yapıldığı iddiaları, somut örnekleriyle birlikte bazı basın-yayın organlarında ve sosyal medyada çarşaf çarşaf yer almaya başladı.
İktidarın bayramdan sonra, gerek yeni askerlik sistemi, gerekse adalet reformu konusunda bazı adımlar atması bekleniyor. Ancak, 23 Haziran seçimi geldi çattı. Bu nedenle, bayram tatili sonrasında, seçime kadarki 2 haftalık sürede neyin ne kadar yapabileceğini bekleyip göreceğiz.
***
Yargı alanındaki bu tartışmalar ve söylentiler devam ederken, bir uluslar arası gelişmenin gurur kaynağımız olduğunu ise belirtmeden geçemeyeceğim.
Birleşmiş Milletler’in (BM) Viyana'daki merkezinde, 13- 24 Mayıs'ta yapılan Suçun Önlenmesi ve Ceza Adaleti Komisyonu'nun (SÖCAK) 28'inci oturumunda, 'Yargıtay Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi ve Uygulama Tedbirleri' kabul edildi. Söz konusu 'İstanbul Bildirgesi', hükümetler arası toplantılarda görüşülmeden kabul edilen insan haklarına ilişkin ilk BM metni oldu. 'Bildirge ve Uygulama Tedbirleri'nin BM kararı ile kabul edilmesinin, yargı bağımsızlığı ilkesinin uluslararası düzeyde uygulanmasının çok somut ve canlı örneği olması nedeniyle büyük önem taşıdığı’ belirtiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Başkanlığı’nın öncülüğünde, hakimler tarafından hazırlanan bildirgenin, BM'ye üye tüm devletlerin adalet politikalarının oluşturulmasında ve geliştirilmesinde önemli rol oynayacağı da vurgulanıyor.
***
Seçime ilişkin haber ve gelişmelere gelince…AKP yönetiminin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal ettirmek için başvurmadığı yol ve yöntem kalmamıştı. Bu yöntemlerden birisi de, yaptıkları işlemlerle seçimin iptal edilmesine yol açan İlçe Seçim Kurulu başkanları ile Seçim Müdürlerinin yargı önüne çıkarılmasını sağlamaktı. Nitekim YSK, sorumlu gördüğü bu görevliler hakkında savcılıklara suç duyurusunda bulunduğunu açıklamıştı.
Gel gör ki, YSK’nın bu konuda (2 Haziran Pazar günü) aldığı son karar herkesi hayrete düşürdü. Yüksek Seçim Kurulu’nun kararına göre, sandık kurullarını yasaya aykırı olarak oluşturdukları gerekçesiyle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma geçiren İlçe Seçim Kurulu Başkanları ve Seçim Müdürleri, 23 Haziran Pazar günü yenilenecek seçimde görevlerine devam edecek.
***
Yazımı, zannediyorum bir çok kimseyi üzen, benim de içime dokunan bir konuşmayı aktarıp iki çift laf ederek tamamlamak istiyorum.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yenikapı’daki toplu teravih namazı sırasında yaptığı konuşmanın bir yerinde şöyle diyordu:
“Burası İstanbul, burası Konstantinopol değil, burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var. 22 gün sonra (23 Haziran’daki seçimde) burasının nereden nereye geldiğini ortaya tam manasıyla koymak için gece demeden gündüz demeden, tüm kardeşlerimize ulaşmamız lazım. Onlara bu gerçeği anlatmamız lazım.)
Zaman zaman Türkiye İttifakından söz eden, Yargı Reformu Strateji Belgesi’yle özgürlükleri genişletmeyi amaçlayan, birlik, beraberlik ve kardeşliği her konuşmasında zikreden sayın Erdoğan; İstanbulu’u Konstantinopol olarak görenler olabilir, ancak 23 Haziran’da sandık başına gidecek hiçbir seçmen asla öyle görenlerden değildir . İstanbul seçmeni olmasam da bir yurttaş olarak, (o manaya çekilebilecek) böyle bir yakıştırma bana da, İstanbul seçmenine de ağır gelen büyük bir bühtandır. Yazıktır, günahtır.
---
İYİ BAYRAMLAR
remzidilan_48@hotmail.com