Turgut Özakman anlatıyor;
‘Düşünsene;
Köydesin.
Tarlada uğraşıyorsun.
Gazetelerden Yunanlıların Ege'yi işgal ettiklerini okuyorsun.
Yaşadığın köye çok uzaktalar. Sana gelene kadar durdurulacaklarını ve köyüne gelemeyeceklerini düşünüyorsun.
İki gün sonra gazeteye bakıyorsun.
Komşu şehirdeler. Yolu yarılamışlar.
Endişeleniyorsun.
Birkaç gün sonra gazete de çıkmaz oluyor.
Çevre köylerden haber geliyor.
Hepsinin basılıp yakıldığını duyuyorsun.
Bıçak kemiğe dayanmış.
Gidecek yerin de yok.
Bekliyorsun. Sabah oluyor, akşam oluyor sonra tekrar sabah oluyor .
Belki bizim köye gelmezler diyorsun.
Köyden silah sesleri gelmeye başlıyor.
Kaçınılmaz son geliyor.
Artık senin köyündeler.
Düşünüyorsun.
Eşini kızını ve oğlunu kilere saklıyorsun. Silahını alıp evin camından dışarısını gözlüyorsun.
Dakikalar sonra evin önünde 30 kişilik düşman müfrezesi görünüyor.
Basıyorsun tetiğe.
Biri indi.
Bir daha basıyorsun. Bir düşman daha indiriyorsun
Üç dört beş derken mermin bitiyor.
Dalıyorlar evin içine. Dipçik ile suratını dümdüz ediyorlar.
Aman beni vurup gitsinler de ailemi bulmasınlar diye dua ediyorsun.
Buluyorlar.
Askerlerden üçü " Biz bunu bir sorgulayalım " deyip pis pis gülerek eşini sürükleyip ahıra götürüyor.
Diğer üçü de kahkahalar ile "Biz de bunu sorgulayalım" deyip kızını bahçeye çıkarıyor.
Askerlerden biri oğlunu işaret ediyor.
"Öldürün bunu. Büyüdüğünde intikam almak ister"
İki asker vurmak için oğlanı evin arkasına götürüyor.
Çaresizsin.
Beni vurun onlara dokunmayın diyorsun ama nafile.
Ellerin bağlı. Bir şey yapamıyorsun.
"Her şey buraya kadarmış" diyorsun.
Tam bu esnada köyde silah sesleri başlıyor.
Ancak bu sefer çığlıklar köylülerden değil düşman askerlerinden geliyor.
Türk askeri giriyor köye.
5 Mehmetçik evin arkasına koşuyor oğlanı kurtarmak için. Düşman askerini indirip oğlanı kurtarıyorlar.
4 Mehmetçik. Ahıra saldırıyor eşinin ırzına geçmesinler diye. Son anda yetişiyorlar. Oradaki düşman askerini de vurup hatunu kurtarıyorlar.
Diğer Mehmetçikler evin bahçesine dalıyor. Kısa sürede çatışma bitiyor. Kıza da zeval gelmeden kurtarıyorlar.’
BÜYÜK TAARRUZ
Peki, ülkemizi, insanımızı o vicdansız, acımasız işgalcilerden kurtarma harekatı nasıl başlatılıyor?
‘Gece sabaha kavuştuğunda, ayaza kesti Afyon ovası. Alacakaranlıkta dağlar, gözlerde belirirken ovada çıt çıkmıyordu.
37 bin 687 atın üstündeki süvarilerimiz, ölüme dörtnala koşacak can yoldaşlarının yelelerini okşuyor, sessizce dualar okuyordu.
131 bin 409 yaya askerimiz, yere çömelmiş, biraz sonra kopacak kıyamette mutlak zafere ulaşmak için koşacakları yüzlerce kilometreyi düşünmeden sessizce gelecek emri bekliyordu.
8bin 658 subay birliklerinin başında, elleri kılıçlarının kabzasında, biraz sonra hücum diye bağırdıklarında ölüme arkalarından uçarcasına koşacak askerlerinin başında zafere kadar ölüm emrini bekliyorlardı.
Topların batıya, ufka çevrilen namluları buz kesmişti zafer alevinden önce.
Afyon ovasında bir dev sessizce nefes alıyordu.
Tek duyulan karıncaların sabah telaşının sesiydi. Ovada çıt çıkmıyordu.
Saat 04.45
"Hakkınızı helal ediniz" dedi mavi gözlü dev Mustafa Kemal, çok kısık sesle süvarilerin komutanı zaferin kahramanlarından Fahrettin Altay'a.
Kulaktan kulağa 200 bin kişiye sessizce ve saniyeler içinde ulaştı ve cevabı aynı hızda kulaktan kulağa geri döndü, "helal olsun".
Beyaz at, koca ordunun önüne iki adım çıktı.
Tüm ova ayağa kalktı, metal sesleri, at kişnemelerine karıştı ova nefesini bırakmıştı.
Beyaz atın süvarisi önünden geçen birlikleri selamlayarak izledi.
Eyerde dikildi,
Kılıcını kınından çıkarttı, "ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri" sesi ovayı kapladı.
Mavi gözlü dev Başkomutan
Mustafa Kemal, ya istiklal ya ölüm demişti.
Ova şaha kalktı,
Süvariler yalın kılıç atıldılar, nihai hedef İzmir'di.
Ovadan yükselen toz, süngüleri alacakaranlığı delen binlerin ölümsüzlüğüydü.
Tarih 26 Ağustos 1921.
Büyük Taarruz başlamıştı.
Bu aynı zamanda Cumhuriyetin temellerinin atıldığı gündü.
(Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla da bilinen Büyük Taarruz'un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir'e kadar takip edilmiş; 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştu. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder. İlk kez 1924 yılında Afyon'da 'Başkumandan Zaferi' adıyla kutlanan 30 Ağustos günü, Türkiye'de 1926'dan beri 'Zafer Bayramı' olarak kutlanıyor).
FREUD’E GÖRE ATATÜRK KİMDİR
Acaba, kurtuluş mücadelesini başlatan ‘Mavi gözlü dev Başkomutan
Mustafa Kemal’ kimdi?
Bu sorunun yanıtını, Psikanaliz Biliminin kurucusu, dünyaca ünlü nörolog ve psikolog Freud ‘Atatürk insanlığın sanatçısıdır’ diye veriyordu:
‘Yıl 1936.
İngiltere Kralı VIII Edward,
Türkiye’ye geliyor...
ATATÜRK tarafından ağırlanıp, uğurlanıyor...
Kral Londra’ya dönünce,
Kraliyet sarayında “tarihçilere ve düşünürlere" sekiz saat süren bir yemek veriyor...
Düşünür ve tarihçiler Kral’a,
“Bize Mustafa Kemal Atatürk’ü" anlatın diyorlar...
Kral anlatıyor,
Herkes düşüncelerini sıralıyor...
Son sözü,
Freud alıyor ve “ATATÜRK bir insanlık sanatçısıdır" diyor...
Kral,
Neden böyle kesin ve keskin düşünüyorsun diyor ?
Freud,
ATATÜRK esir aldığı komutanlara insanca davrandı...
Esir aldığı bayrakları çiğnemedi, çiğnetmedi...
Esir aldığı halklara saygı duydu...
O,
Sadece toprağını korudu...
Ülkesini ve milletini sevdi, onlar için savaştı...
Tüm insanlığa,
Mazlum milletlere örnek oldu...
Emperyalizme dur dedi...
Çağdaş düzeni kurdu...
Özgürlükleri,
İnançların serbestliğini,
Kadınlara seçme seçilme hakkını,
Bilimi,
Doğanın korunmasını,
Sanatı ön plana çıkardı...
Daha ne yapsaydı,
Biz evrensel bilim insanlarına ?...’
(Yaptığım alıntıların sahiplerine teşekkür ediyorum)
---
GAZİ VE ŞEHİTLERİMİZE ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM.
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI VE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN..
remzidilan-48@hotmail.com