Birinci yazıda 13 kademeli ‘kabbalist-siyon’ teşkilatının şemasını çok kısaca özetlemeye çalıştık. En alt kademesinde insanlığın yerleştirildiği, hemen üstünde teşkilat kademelerinin sıralandığı ve en üstte de “Allah’ın her şeyi gören ve kuşatan olmasına” alternatif, luzifer/şeytanın (Nuru Ziya’nın) da her şeyi gördüğünü temsil eden şema vardı.
İnsanlığın haricindeki 12 kademe israiloğullarının kabile sayısını, lakabı İsrail olan yani ‘gece yürüyen’ manasındaki Hz. Yakup (AS)’ın çocuklarını temsil ediyor.
Siyon piramitindeki kademeler Yakup (AS)’ın çocukları Rabil, Şemun, Lavi, Yahuda, İsahar, Zablun, Yusuf, Bünyamin, Dan, Neftale, Cad, Aşir ve en altta ise bahsettiğimiz gibi tüm insanlık kademelendirilmiş. Bir dolardaki teşkilat ana şemayı böyle oluşturuyor.
Bu teşkilatlara sadık yapılar mevcut. Meslek-ülke-din-coğrafya vs. birçok yapılanma iç içe geçirilmiş.
Bir çok oluşumu bünyesinde barındıran yapıdan ana hatlarıyla bahsettik. Fetö yapılanmasından bahsedebilmek için böyle bir girişi yapmayı faydalı görüyoruz.
Üzerlerinden “bir dolar” çıkan başarısız darbe girişimcileri de böyle. Kendilerinin çeşitli davranışlar işaretler selamlaşmalarla localarını ve rütbelerini bildirirler. Bulundukları ülkelerde kendilerini “beyaz ırk” diye isimlendiren siyonistler planlarını uygulamakta ihtiyaç duydukları teşkilatlanmada kullanmak için Siyonist/Yahudi olmayan insanları seçerek makam mevki sahibi yaparlar. Sonra kendilerine hizmet ettirirler. Hizmet ettirdiklerinden farklılıklarını ortaya koymak için beyaz Türkler, beyaz İngilizler, beyaz ABD’liler, beyaz Ruslar diye bulundukları ülkeye göre kendilerini isimlendirirler.
Aslında Yahudi olmayanlara insan demezler, “Aynı kır hayvanı gibidirler” derler. Onlar için kendi ırklarından olmayanlar ya kendilerine hizmetkar/köle ya da ölmesi gerekenlerdir.
Başarısız olan darbecilerde kendi içerisinde bir teşkilatlanmaya sahipler. Genelde ticari ve coğrafi olmakla beraber, meslek oluşumları olarak da birliktelikleri mevcuttur. Görünürde her birliktelik bir gönüllü kuruluş teşekkülündedir.
Mesela Bursa’da 10-15 tane kuruluşun başında bulunanlar, Aynı zamanda şu an kapatılmış olan 3 tane vakıfın da yöneticileridir. Her grup kendi içerisinde bir teşkilata sahip, başkanı, üyesi, kendi kasası var. Zaman zaman bazı iş adamları ‘Fetö’nün para kasası’ diye isimlendirilir. Birçok isme kasa denir. Bunun sebebi hesapları ayrı tutulup sonra bir noktada toplanmasıdır.
Her şirket/kuruluş, üyesi olduğu vakıfa aylık kazancını ya da topladığı bağışları teslim eder. Mesela Bursa’nın aylık 100 milyar mı toplaması kararlaştırılmış. Bu ay 95 toplandı diyelim, bir sonraki ay 105 toplanacak, açık kapatılacak, ‘tavizsiz bir çalışmaya’ sahipler. Toplananlar büyük bir olasılıkla çeşitli kanallardan Pensilvanya’ya ulaştırılıyor. Sonrası ise bilinmiyor. Bursa’da Uludağ Kültür Vakfı’nın bu görevi üslendiği iddiaları vardı.
Peki nasıl oluyor her kademede olabiliyorlar?
Üst kademelerine ‘Klan’ diyebiliriz. Ya da “Kara Klan.” Yani ‘çıkar ilişkisine’ dayalı birliktelik. Temsilen söylediğimiz 100 milyarı toplamakla mükellef kişiler bu topluluğu oluşturuyorlar.
Üstlerinde kıta ve ülke sorumluları bulunuyor. Örneğin bir konuşmasında Fethullah Gülen, “Akşam Hz. Ali ile görüştüm, Azerbaycan’a okul açılmasının hayırlı olacağını söyledi” diyor. Azerbaycan sorumlusu grup gerekli çalışmayı hemen başlatıyor.
Her kademede görevlendirmek için nesiller yetiştirme çabaları var.
Pansiyon ve okullarında bulunan öğrencilerine “abi-amca” dedikleri bursları veren kişiler tespit ettikleri öğrencilerin her ihtiyacıyla ilgileniyor. Öğrenci diplomasını ya da başarılı olduğu herhangi bir belgeyi götürdüğünde ödülsüz bırakılmıyor. Aile-öğrenci-burs veren arasında bir ‘acıtasyon ağı’ mevcut. Öğrencileri vasıtasıyla yakınlarından ‘dua isteme’ ve ardından dergi ve gazete aboneliği talepleri oldukça meşhurdur. Bu sistem bizzat talebelerle işletiliyor.
Ayrıca tertiplenen pilav günlerinde yardım için verdikleri taahhütler kendi çaplarını on/yüz kere aşacak cinsten. Taahhütleri yüksek söylemelerinin bir nedeni var. (Zaten kendileri ödemiyorlar). Getirdikleri diğer kişileri gaza getirmek istiyorlar. Yeni gelenlere yüksek rakam söylesinler diye tezgah kuruluyor. Verilen taahhütler hemen senede dönüştürülüyor ve ödenmemesi durumunda icra işlemi başlatılıyor.
Kimseye acımıyorlar.
Bursa da büyük bir marketler zincirine çok büyük miktarda kredi çektirmiştiler. ‘Krediyi günü geldiğinde biz ödeyeceğiz’ demişler. 20 trilyon kredinin ilk taksiti geldiğinde market sahibi ödemeyi hatırlatınca ‘himmetine sayıver canım’ denmiş. Sonra ne mi olmuş? Marketler zinciri sahibi kendini vurup intihar etmiş.
Okullarda okutulan öğrencilere de biraz değinelim.
Öğrenci okulunu bitirip, diplomasıyla bursunu verdiği abi-amcaya gidiyor, abi-amca da diploma hediyesini verdikten sonra “Şimdi falanca ülkede yüksek lisans yap gel” diyor. Öğrenci geliyor, “Şimdi falanca partiye git üye ol” deniyor. (Bir çok siyasi partide varlar.) İlk seçimde de milletvekili seçiliyor, bazıları bakan oluyor. İş adamlarının (abi-amcaların) ricaları başlıyor sonrasında ve kendisi gibi yetişmesi için öğrencilere imkanlar sunuluyor. Sistem tıkır tıkır işletiliyor.
Birçok sektörde değerlendirilen devlet kuruluşlarında görevlendirilenler kimler? Nerede oldukları kim oldukları tamamen tespit edilebilecek mi?
Devam edeceğiz...