BURSA ARENA / Haber Merkezi
Ekonomist Yalçın Karatepe, "Büyük özelleştirme başarısı" olarak sunulan Türk Telekom sürecinin, dönüp dolaşıp kamusal zarara yol açma riski içeren bir hal aldığına dikkat çekiyor.
Türk Telekom'un özelleştirilme süreci yıllarca kamuoyu gündeminde yer almış ve nihayet 2005 yılında özelleştirilme işlemi gerçekleşmişti. Bu işlem gerçekleştiğinde dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan yaptığı açıklamada bunun en büyük özelleştirme olduğunu belirterek "Bu paralar Türkiye'ye olan güvenin göstergesidir" demişti.
Yabancı yatırımcıların AKP'nin yönettiği Türkiye'ye olan güvenlerinin bir sembolü haline gelen ve yabancı sermaye girişine örnek olarak gösterilen bu özelleştirmenin hiç de söylendiği gibi bir iş olmadığı zamanla ortaya çıktı.
Şirket elini cebine atmamış
Özelleştirme kararından sonra görüldü ki altyapısı devlete ait olan ve 21 yıllık işletme imtiyazı ile Türk Telekom'u 6,5 milyar dolara satın alan OGER grubu, bu alım için elini cebine atmadığı gibi yurtdışından para girişi bile sağlamamış. Satın alma bedelinin çok önemli bir kısmını Türk bankalarından aldığı kredi ile ödemiş. Bu krediyi kullanırken teminat olarak Türk Telekom hisselerini rehin etmiş. Diğer bir ifade ile demiş ki eğer borcumu ödeyemezsem TT sizin olur. Ancak bu rehin etme işlemi bile hukuken sorunluydu, çünkü yapılan imtiyaz sözleşmesine göre bu hisseler devredilemez ve rehin verilemezdi. Ama yine de bir şekilde yapıldı. Bunun iktidarın bilgisi dahilinde olduğunu tahmin etmek zor değil.
Ekonomist Yalçın Karatepe
Türk Telekom'un kontrolü OGER grubuna geçtikten sonra ilginç bir biçimde TT çok yüksek oranlarda kâr payı dağıtmaya başladı. Telekomünikasyon teknolojisinin hızla geliştiği ve bu nedenle sürekli altyapı yatırımları yapması zorunlu olan bir şirketin, kârını yatırımlarının finansmanında kullanmak yerine "ortaklarına" dağıtması, aslında OGER grubunun "niyetinin" ne olduğuna ilişkin bir işaret olarak görülmesi gerekirken hiçbir ilgili bunu dikkate almamış.
Borcunu ödememiş
Zamanla ortaya çıktı ki; 2006-2018 yılları arasında Türk Telekom'un karının yüzde 55'ini (6,5 milyar dolar) düzenli olarak alan OGER grubu bankalara olan borcunu ödemiyormuş. 2018 yılında, OGER grubuna kredi kullandırmış olan bankaların kurmuş olduğu "Levent Yapılandırma Yönetim A.Ş." söz konusu kredi borcu karşılığında OGER grubunda bulunan yüzde 55 oranında TT hisselerini devralmış. O tarihten bugüne kadar söz konusu şirket bu hisselerin sahibidir.
Türkiye Varlık Fonu devrede
Bu hafta kamuoyuna yansıyan bir habere göre Türkiye Varlık Fonu A.Ş. bu hisseleri kredi kullandırmış olan bankalardan satın almak için görüşmeler yapıyormuş.
2026 yılında imtiyaz sözleşmesi dolacak ve altyapısının tamamı yeniden devlete dönecek olan Türk Telekom'un yüzde 55 hissesi karşılığında Varlık Fonu'nun ne kadar bir bedel ödeyeceği ve bu işlemi yapmasındaki kamusal yararın ne olduğu kamuoyunda merak uyandırmıştır.
Türk Telekom'un 1 Ekim 2021 tarihi itibariyle toplam piyasa değerinin yaklaşık 2,9 milyar dolar olduğu görülüyor. Bankalara ait olan yüzde 55 hissenin piyasa değeri ise bu hesaplamaya göre, yaklaşık 1,6 milyar dolar etmektedir.
Eğer Varlık Fonu söz konusu hisseleri piyasa değeri üzerinden satın alacak olursa, yaklaşık 1,6 milyar dolar ödemesi gerekir. Bu tutar bankaların söz konusu krediden kaynaklanan alacaklarını karşılamaya yetmeyecektir. Çünkü bankaların OGER grubuna kullandırmış olduğu kredinin tutarı 4,75 milyar dolardır. Bu nedenle bu tutar esas alınırsa bankalar kredinin önemli bir kısmını tahsil edememiş olacaktır. Bu durum söz konusu bankaların yaklaşık 3,1 milyar dolar zarar yazmaları anlamına gelecektir.
Üstelik bu değerleme hesabı yapılırken Türk Telekom'un "altyapısının" devlete ait olduğu ve 2026 yılında yeniden devlete döneceği dikkate alınmamıştır. Normalde, altyapının 2026 yılından sonra kullanılabilmesi için yeni bir imtiyaz sözleşmesi yapılması ve bunun için de belli bir tutarda ödemenin yapılması gerekir. Bu nedenle Varlık Fonunun söz konusu hisseleri satın alma girişimi daha fazla merak uyandırmaktadır.
Acaba devlet, altyapının Türk Telekom tarafından herhangi bir bedel ödenmeden devam etmesine mi izin verecektir, yoksa söz konusu imtiyaz bedeli Varlık Fonu tarafından Hazine'ye mi ödenecektir? Her halükârda, böyle bir işlemin kamusal zarara yol açma riski vardır.
Zamanlama dikkat çekici
Üstelik Türkiye'nin seçim sathı mailine girmiş olduğu, bu seçimlerde iktidarın değişme olasılığının yüksek olduğu, bu değişim ile birlikte karar alıcıların ve Varlık Fonu yönetiminin de değişeceği dikkate alınırsa, bu işlemin zamanlamasının "manidar" olduğu söylenebilir.
Her ne kadar krediyi kullandıran bankaların 1 Ekim'de yaptıkları açıklamada "Hisselerin Varlık Fonuna devri konusunda bir işlem bulunmamaktadır" denilmiş olsa da, yine aynı açıklama da kullanılan "söz konusu hisselere ilişkin opsiyonlarını her zaman değerlendirmektedir" ifadesi, aslında bu konunun gündemde olduğunu ima etmektedir. 2026 yılında Hazine'ye dönecek olan ve piyasa değeri kredi borcunun çok altında olan hisseler ile başka kim ilgilenir ki? Tek "opsiyon" Varlık Fonu gibi duruyor.
Bir dönem "Büyük özelleştirme başarısı" olarak sunulan Türk Telekom süreci, dönüp dolaşıp kamusal zarara yol açma riski içeren bir hal almıştır. Bu nedenle konunun yakından takip edilmesinde fayda vardır.
Yalçın Karatepe
© Deutsche Welle Türkçe