Şikâyet fırtınası Bodrum’da kasırgaya dönmek üzere. Herkes her şeyden şikâyetçi..
Dünyanın en güzel yerine tatile gelenlerle burada yaşayanlar, şikâyet maratonunda yarışıyorlar sanki. Haksız değiller, günlük yaşamdaki çok ciddi sorunların çözümsüz kalması, kent sakinlerini de yerli-yabancı turistleri de kızdırıyor. Bitmek bilmeyen altyapı çalışmaları, bu çalışmalardaki laubalilik ve beceriksizlik, otorite karmaşası, birbiriyle çelişen yasalar ve yönetmelikler, güzelim Bodrum’a darbe üstüne darbe vuruyor. Yedi Kocalı Hürmüz’den de beter halde kent. Önüne gelen müdahale ediyor Bodrum’a.
Ankara aklına eseni, işine geleni rahatça yapıyor. İmar planlarını deliyor, değiştiriyor, olmayacak yerleri imara açıyor. Belediye muhalefetin elinde diye, gerekli ve yeterli yardım ve destekleri yapmıyor. Bunu herkes biliyor ve görüyor. Üstelik giderek büyüyen ve pandemiden bu yana aldığı göçle nüfusu çok artan şehrin, karşılanması güç ihtiyaçları da o ölçüde artıyor. Buna bir de Büyükşehir’in patronajını eklerseniz, işlerin nasıl arapsaçına döndüğünü daha kolay fark edersiniz.
Kağıt üzerinde Bodrum’un sahibi çok gibi görünüyor ama vatandaşın gözünde sahipsiz.
Şikâyetlerinden sonuç alamıyor çünkü. Yoldan şikâyet etse, “orası Büyükşehir’e ait” cevabı alıyor. Sudan şikâyet etse, “O işe Muğla Büyükşehir bakıyor” diyorlar. Kaçak inşaat şikâyetleri “İzin Ankara’dan geldi” yanıtıyla karşılanıyor. Trafik şikâyetleri kadro yetersizliğine bağlanıyor. Elektrik kesintileri, Aydem adlı özel şirkete yükleniyor. Otopark ve tuvalet ücret şikâyetleri ise, muhatap bile bulamıyor. Oysa vatandaşın şikâyetçi olduğu işlerin çözümü öyle göründüğü gibi zor da değil. Basit ve pratik yaklaşımlarla kolayca çözülebilir.
Altyapı çalışmaları hemen bitecek gibi görünmüyor. Burada dikkat edilmesi gereken husus, geceleri de çalışarak halkı fazla rahatsız etmeden işlerin parça parça yapılıp tamamlanmasıdır. Ama altyapının dışındaki şikâyetlerin çözümü hayli kolay. Kolay çözüm için biraz yürek, biraz cesaret, biraz da kararlılık gerek. Hep şikâyet edeceğimize, biraz da yol gösterelim. Hoş bu yolları çok gösterdik ama pek oralı olmadılar. Olsun yine söyleyelim. Kaçak inşaatlar, öyle belediye anonslarıyla ve cezalarla filan durmuyor. Beton mikserlerini, iş makinalarını, hafriyat kamyonlarını, kepçeleri filan ruhsata bağlarsınız. Sizden izinsiz hiçbiri trafiğe çıkamaz. Öyle yaparsanız, inşaat yasağı sezonunda tek bir aracı bile göremezsiniz yollarda. Bugün Bodrum’un trafik sıkışıklığında da kamyon ve iş makinalarının büyük payı var. Yine kente mal getiren kamyon ve tırları, tüm Avrupa’da ve turizm kentlerinde olduğu gibi, gece 01.00 ile 06.00 saatleri arasında şehre sokarsınız. Motosikletlerin yaya yollarından gidişlerine göz yummaz, ağır cezalar kesebilir, aracı trafikten çekebilirsiniz.
Çalışmayan ve göz boyamaktan öteye gitmeyen arıtma tesislerini kısmen düzeltebilir, hiç değilse buradan derelere yönelen ve denize giden pis suları geçici de olsa önleyebilirsiniz. Sahiller milletindir diyoruz ama millete denize rahatça girecek yer bırakmıyoruz. Belediye plajlarında bile bir şey yiyip içmek gerekiyor. Şöyle havluyu yere serip, denizle kucaklaşacağı yere hasret insanlar. Bunu sağlamak çok mu zor? Evet Türkiye çok pahalı bir ülke haline geldi ama, otopark ücretlerindeki fahiş ücretlere ne demeli? Belediye’nin parkları bile pahalı. Hele tuvaletler, 4-5 liraya ihtiyaç giderebiliyor millet. Bunlar mecburi hizmetler, tuvaletten para alınır mı? Alınırsa millet de ihtiyacını duvar diplerinde filan görür işte.
Bodrum denizci bir kenttir. Deniz turizminden de iyi gelir sağlar. Ama amatör denizciler kan ağlıyorlar şimdi. Küçük kayıklarını, motorlarını bağlayacak yer bulamıyorlar. Büyükşehir limanları ele geçirmiş. Marina ücreti çekiyor millete. Ticari tekneler de, amatörler de çok şikâyetçi. Büyükşehir’e kalsa, limanın gözbebeği Denizciler Derneğini de çıkaracak yerinden. Bunlar Büyükşehir’in işi olmamalı. Yerel belediyelere bağlanmalı iskeleler. Aynı durum Marmaris’te de var. Üstelik orada sezonun başlamasına rağmen hala onarımlar sürüyor limanda. Turistler taşların üzerinden atlayarak gidiyorlar teknelerine ve restoranlara.
.
Şikâyetlerin hepsine değinmiyorum. Sancılı başlayan sezona zarar vermemek lazım. Ama şunu da söylemeliyiz ki, Bodrum’da her şey çok kötü değil, her yer çok pahalı değil. Herkese ve her keseye uygun çok güzel yerler de var. Artık öyle restoranlarda misafir ağırlamak her babayiğidin harcı olmaktan çıktı. Restoran ve otellerdeki fiyat artışlarının kusurunu belediye ve işletmeciden ziyade, ekonomimizi bir türlü rayına oturtamayan ve fiyatların hızla yükselmesine engel olamayan Ankara’da aramak lazım.