Etrafımızda onca yanlışlıklar var.
Onları fark ettiğimiz zaman kendimize çeki düzen veririz.
Ama onca insan var ki, bu yanlışlıkları fark etmiyor.
Söylenilen yalanlara inanıyor.
Yalan söylüyor dediğiniz zaman da “Olsun onun bir bildiği vardır “ diyerek yatıyor.
Bu yanlışlıkları söylediğiniz zaman sizi tınmıyor bile.
Ebu Umudani der ki ;
“Beyni şeytanlaşmış insanlara doğruyu anlatmak suyun üstünde yürümek gibi bir şeydir"
Bizler de yanlışını gördüğümüz zaman, Doğrusunu adamın gözüne gözüne sokarız.
İyi de yanlış yere sokuyoruz.
Eğer adamın beyninde konu ile bir bilgi var ise bu bilgi süzülüp komut olarak gözlere iner.
Eğer adamın beyninde konu ile ilgili bir bilgi yok ise süzülecek bir durum da yoktur. Dolayısıyla bu insana anlatacağınız hiçbir şey yok demektir.
Ambrose Bierce ;
“Beyin, düşündüğümüzü düşünme aparatıdır" diyor.
Adam düşünemiyor. Zira onun uyarıcı aparatları çalışmıyordur.
Aparatı olan bir adam yolu karşıdan karşıya geçmek isterken beyinde uyarıcı bir bilgi var ise şöyle uyarır ;
Bulunduğu yerde ışık var ise beynin ikazı ;
Yeşilin yanmasını bekle.
Eğer adamın geçmek istediği yerde ışık yoksa, beyin de bir bilgi var ise beyin şöyle uyarır ;
Önce soluna bak, sonra sağına bak, tekrar soluna bakarak geç.
Bu adamın beynine konulan uyarıcı bilgi nedir ?
Trafikte dikkat et,
Araba çarpabilir,
Araba çarpınca ya yaralanırsın ya da ölürsün.
Kişi bu uyarıları görerek yaşamıştır.
Ya da bir yerlerden okuyarak almıştır.
Ya da benimsediği bir kişiyi taklit etmektedir.
Beynine bir yerlerden bir şey alarak koymuş. Çuval gibi boş değil.
İbni Haldun ne diyor ;
“İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız kendi kendini öğütür durur”
Bu insan öğütten anlamaz artık. Yalanı yalancı ile, yanlışı cahille tartışmamak gerekir. Zira yalancıya gerçeği, cahile doğruyu anlatamazsınız. Kara bir noktada sonsuzluğa ulaşmış bir varlık ile karşı karşıyayız demektir.
Karl Popper :
“Bilgimizin önünde sonunda bir sonu bir sonu vardır, ama cahilliğimizin asla sonu yoktur" Derken sonsuzluğa ulaşmış bu insanlarla baş etmek çok zordur.
Uyarıcı almayan bu insanlara ne yapmak lazım ? Bu durumda olan hiç kimseye boştan yere yanlışını göstermek için çalışmayınız.
Gözüne gözüne sokmayınız.
Neden mi ?
A'râf suresi 179. Ayet :
“Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık.) Kalbleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.”
Bu tür insanlara ne diyeceksiniz. Hayvana ne anlatacaksınız.
Farabi ;
“Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz" ikazında bulunarak bu insanlarla doğruya varamayacağımızı hatırlatıyor.
Artık bu tür insanlara söz kar etmez. Sizin dediklerinizden bir şey anlamaz.
Uyarıcı beyine konulmuş bir değer yok.
Başında yuları varsa tutup çekmek gerek.
Ya da arkasından imballayıp itmek gerek.
Bunlar artık kendi bildiklerini okuyacaklardır sana.
Mevlana hazretleri bu tür insanlar için ;
“İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme, duydukları senin sesin fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir !.. "
Köyün birinde bir adet varmış. Köy odasında minderin altına bir miktar para bırakırlarmış.
İhtiyacı olan kimseden istemeden buradan parayı alır.
İhtiyacını bitirdikten sonra tekrar yerine koyarmış.
Delikanlının biri ihtiyacı olan parayı almış.
Fakat bir daha yerine koymamış. Tekrar paraya ihtiyaç hissetmiş. Köyün ihtiyar heyetinden istemiş.
İhtiyar adam ;
- Ne istersin oğul ?
Genç adam sıkıla sıkıla - Para lazım oldu da biraz para isteyecektim.
- Minderin altından al oğul.
- Orada para yok.
- Ee ne koydunda ne istiyorsun bizden ?..
Demiş.. Bu tür insanlar beyinlerine bir uyarıcı bilgi koymadan alacakları bir şey yoktur.
Sigmund Freud ;
“Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor ne yazık ki" diyor.
Çoğu zaman bu insanlara konuyu anlatmaya çalıştığınız zaman onların gereksiz söylemleriyle karşılaşırsınız.
“Kendi işine bak" “Benim aklım bana yeter, sen kendi derdine yan" “Ben bilirim"
Bu tür insanlara Franz Kafka bir diyalogla dikkat çekiyor; “Beyinlerimiz savaşsın isterdim ama görüyorum ki siz silahsızsınız bayım"
Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmanın yolu, eğitime önem vermekten geçer. Eğitim ve öğretim ne kadar kaliteli olursa görüş ve anlayış da o denli üstün ve kaliteli olacaktır.
Başarmanın yolu tam buradan geçer.
Dr. Napoleon Hill’in dediği gibi ;
“Zihin neyi alıyor ve neye inanıyorsa onu başarabilir"
Önemli olan beyine bir şeyler koyabilmek..
Ne vaşington bu ne de bir yafa
Koyamam vitrine koyamam rafa
Nasıl anlatacaksın sen beyinsize
Kapkara bir taştan olunca kafa..
(Dermanî)