Bursa Arena E'Gazete
2018-12-12 08:14:44

Seçimden daha önemli işler..

CAN PULAK

12 Aralık 2018, 08:14

Ülkenin bunca sorunu varken, uğraştığımız işlere baktığımızda üzülmemek, yarından endişe etmemek mümkün değil.

Hele ekonomimiz rayına oturuyor demiyorlar mı, dalga geçiyorlar gibime geliyor. Keşke rayına otursa, keşke düzelse ekonomimiz, keşke enflasyon düşse, keşke halkın geçim sıkıntısı hafiflese… Buna memnun olmayacak kimse var mı?

Gelirimizle giderimizi ayarlayamazsak, ayağımızı yorganımıza göre uzatamazsak, üretimden çok tüketirsek, söyler misiniz nasıl düzelir ekonomimiz? İş adamlarına kulak verin, işçileri dinleyin, emeklileri göz ardı etmeyin. Geçim sıkıntısı çekiyor hepsi, gırtlağa kadar borçlular. İşletmeler, fabrikalar, dükkanlar can çekişiyor. Çoğu işçi çıkarıyor, kepenk kapatıyor.. Tarım ve hayvancılığımızın hali malum. İthalatla besleniyoruz artık. Fasulyeyi, nohutu, pirinci, meyvayı ve Türkiye’de kolayca üreteceğimiz her şeyi dışarıdan döviz ödeyerek alıyoruz. Bunun adı “serbest ticaret” filan değil, “serbest mirasyedilik” olsa gerek.

Kendimizi kandırmayalım, gerçeklere kızmayalım. Pembe dünyamıza bakarak, kötü gidişimizi hayali münafıklara ihale etmeyelim. Görünen köy kılavuz istemiyor işte. İyi bakarsak, dikkatli bakarsak, partizan gözlüklerimizi biryana atarsak, ülkemizin durumu iyi değil. Karpuz gibi ortadan ayırdık milleti. Birimizin ak dediğine diğerimiz kara diyoruz. İncir çekirdeğini doldurmayacak münakaşalarla, tartışmalarla, hayali nutuklarla geçiriyoruz vaktimizi. Bütçemizi doğru ve yerinde kullanmıyoruz. Tasarruf yapacağımıza hala boş işlere inanılmaz masraflar yapıyoruz. Her okula mescit, Elazığ’a 80 milyonluk külliye, yolcusu olmayan yerlere havaalanı, kullanılmayan köprülere yatırım, kaynağı belirsiz uçuk projeler, Türkiye’nin eksiği bunlar mı, yoksa daha hayati toplum sorunları mı?

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını neredeyse pazara çıkardık. 250 bin dolara vatandaş olunur mu? Türk olmak, bizimle aynı hakları bölüşmek bu kadar kolay mı, bu kadar ucuz mu? Başka ülkeler böyle şeyler yapabilirler, biz yapamayız. Türk olmanın bir bedeli vardır, o da dolarla filan ödenmez. Bir tarihte askerliği dövizle yaptırdık gençlere, bari vatandaşlığı yaptırmayalım.

Hele şu Suriyelilere ne demeli? Bizim vatandaşımızdan daha ileri haklar verdik onlara. Dükkân açıyorlar, ticaret yapıyorlar, hastanelerden ücretsiz yararlanıyorlar. İlaçlarını bedava alıyorlar, doğum ve ameliyatlarına kuruş ödemiyorlar. İstedikleri Yüksek Okul ve Üniversitelere imtihansız giriyorlar. Bir de kafa tutuyorlar bizimkilere, hadise çıkartıyorlar, kavga ediyorlar, kanunsuz işlere karışıyorlar. Yerleştikleri yerlerde huzuru kaçırıyorlar. Bu nasıl mültecilik, nasıl misafirlik? Hepsini geri göndermemiz gerekirken, bir de onlardan oy devşirmeye kalkıyoruz. Olacak iş değil ama, oluyor işte..

Biz içerde havanda su döverken, mutfaklarda çıkan yangını söndürmek, geçim sıkıntısı nedeniyle artan huzursuzluğu gidermek yerine, 4 ay sonra yapılacak belediye seçimlerine aday yetiştirmekle uğraşırken, dış düşmanlarımız boş durmuyor, başımıza çorap örmek için işbirliği yapıyor. İngiltere, Rusya, Amerika, Yunanistan, İsrail ve Mısır, Ege ve Akdeniz’i kaynatıyor. Doğal gaz arama bahanesiyle aleyhimize senaryolar oluşturuyorlar.

İçte ve dışta kemik gibi olmak, birbirimize sıkıca ve kardeşçe sarılmak, tehlikeleri milletçe göğüslemek ve mücadele etmek zorundayız. Ama yanlış siyaset ve demokrasi anlayışımız, bizim gibi düşünmeyenleri düşman saymamız buna izin vermiyor. Bir kısmımız dindar ve kindar bir nesil yetiştirmenin peşinde koşarken, diğer bölümümüz Cumhuriyete, kurumlarına ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmaya çalışıyoruz. Oysa hepimiz Anayasa ve yasalara dikkatle uysak, eski köye yeni adet getireceğiz diye direnmesek, yapacağımız yenilik ve değişiklikleri oturup konuşarak yapsak, bu günlere gelir miydik hiç?

Günümüzde büyük devlet olmayı, yol-baraj-havaalanı- alt-üst geçitler, AVM ve gökdelenler olarak anlıyoruz. Bunlara sahipseniz büyük ve güçlü devletsiniz. Oysa gerçek tamamen farklı. Büyük devlet fotoğrafla olunmuyor, ekonomik gücün varsa,milli gelirin insanını adam gibi geçindiriyorsa, üretimin kendine yetiyorsa, icad ettiğin şeyden dünyayı yararlandırabiliyorsan, eğitim düzeyin çağdaş ve kaliteli ise, yer altı ve üstü kaynaklarını iyi değerlendiriyor ve işletiyorsan, hırpalanmış değil güçlü bir ordun ve yargın varsa, o zaman büyük devletsin. Ben büyüğüm demekle büyük olunmuyor. Büyüklüğünü dünya kabul edecek ki, gerçek büyük olasın.

Ayrıca nüfusla da büyümüyor ülkeler. Her aileye üç çocuk sloganı nüfusu sağlıksız bir şekilde büyütür ama, devleti büyütemez. O büyüttüğün nüfusu nasıl besleyeceksin, nasıl eğiteceksin, nasıl iş bulacaksın, sağlığını nasıl koruyacaksın? Büyümeyen imkanlarla şişen nüfusu nasıl ayakta ve huzurlu tutacaksın? Dün 60 milyonluk Türkiye’ye yetecek imkanı sağlayamadık, bugün 80 milyondan fazla nüfusa sahip Türkiye’ye nasıl sahip çıkacağız ?..

Bunları oturup konuşmak, geleceği ciddi şekilde planlamak lazım. Tek kişi yetmez, devlet ve milletimizin problemlerini çözebilmemiz için hepimiz taşın altına elimizi sokmalı, hepimiz kafamızı çalıştırmalı, çareleri birlikte üretmeliyiz. Artık günlük politikalardan, tribünlere oynayan projelerden, siyasi alkışı arttıracak söylemlerden kaçınmalı, el ele vererek akılcı projeler ve çarelerle birlikte Türkiye’yi ileriye taşımalıyız. Hem de din bulvarını kullanmayarak…

Allah’la kulun arasına girmeyelim. Sevabıyla günahıyla tüm yaşamımızdan biz sorumluyuz. Öbür dünyada bizim adımıza siyasetçiler, yöneticiler hesap vermeyecek. Onun için herkes kendi işine baksın. Bizi iyi yönetmek için seçilenler, dinimizi ve imanımızı bize bıraksınlar, yönetimi iyi ve hakkıyla yapmaya baksınlar. Onların görevi bu, din bekçiliği değil…

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.